"social pressure"

113 9 24
                                    

"Baba?" dedi Minho. Doğrulmaya çalışırken.

"Ne bu halin, yine mi hastaneye düştün sen?"

"Baba..."

"Ne babası lan? Her hafta hastaneden mi toplayacağım oğlum ben seni. Bir geberemedin gitti zaten? Annen gibi yok olsan da kurtulsam senden!" diye bağırdı adam.

"Ne saçmalıyorsun lan sen?" dedi Hyunjin, ayağa kalkıp adamın karşısına dikildi. Öfkeli gözlerini adamın gözlerinden bir saniye bile ayırmadı. Elinde olsa o saniye sarılırdı boğazına.

"Sen kimsin de bana dikleniyorsun böyle?"

"Asıl sen kimsin de böyle konuşuyorsun? Baba mısın lan sen? Babalık bu mu amına koyayım. Çocuk ölümden dönmüş gelmiş neler diyorsun. İstemiyorsan görmeye ne diye geldin lan orospu çocuğu?" dedi Hyunjin

"Sen yoksa... Benim yüz karası gay oğlumun, yüz karası gay sevgilisi falan mısın? Nereden geliyor bu özgüven?" dedi adam sırıtarak.

"Aynen amına koyduğumun şerefsizi." diyip adama iyice gerilip kafa attı Hyunjin. Bu kadar tahammül etmesi bile normal değildi onun için. Adam sarsılarak yere düştü. Burnundan oluk oluk kan akıyordu. Zorlanarak ayağa kalktı burnunu tutarak.

"Sana bunu ödeteceğim lan." dedi odadan çıkarken.

"Heyecanla bekliyorum." dedi Hyunjin arkasından bağırarak.

"Of ne yaptın sen?" dedi Minho yorgun gözlerle.

"Ne yapmışım? Ne yapmışsam iyi yapmışım elime ay pardon kafama sağlık."

"Sana bela olacak şimdi... Ne gerek vardı? Söyler söyler giderdi. Benim canım sıkılırdı olay kapanırdı."

"İşte senin canını bir daha sıkmasın diye yaptım. Çok iyi yaptım."

"Sen cidden beni mi düşünüyorsun?"

"Yok yani seni düşündüğümden değil. Herhangi biri olsa da aynısını yapardım."

" Sen gerçekten çok iyi birisin Hyunjin. Teşekkür ederim."

"Ne demek oğlum. Ben buyum işte birini hayatıma aldıysam her şeyden korumak zorundayım. Biz de böyleyiz işte." dedi. Minho kahkaha atmaya başladı. Nazik Hyunjin gitmiş, ağır abi Hyunjin gelmişti.

"Neyse nasıl hissediyorsun? İyiysen eve gidelim mi artık?" dedi Hyunjin.

"Gidelim." dedi Minho.

Hyunjin çıkış işlemlerini halletmiş ve yola çıkmışlardı. Eve geldiklerinde Jisung evde değildi. Hyunjin Minho için misafir odasını hazırladı. Yatağının çarşaflarını değiştirdi. Minho odaya geçip uzandı. Bir süre daha dinlenmesi gerektiğini hissediyordu. Yatar yatmaz istemsizce uykuya dalmıştı.

Gece yarısı olmuştu ama Jisung hala gelmemişti. Hyunjin çok merak ediyordu. Arıyordu ama Jisung açmıyordu. Korkmaya başlamıştı, ne yapacağını bilmiyordu. Evin içinde sağa sola gidip duruyordu.

Kapı çalınca koştu kapıya doğru. Karşısında Jisung'u görünce derin bir nefes aldı.

"Nerdesin sen? İnsan en azından telefona cevap verir."

"Ne oldu Hyunjin?" diye sordu Jisung.

"Neredeydin diyorum? Çok merak ettim."

"Merak etme... İyiyim... Biraz düşünmek istedim sadece."

"Neden haber vermedin? Ben ne için varım?"

"Yalnız kalıp Minho'nun söylediklerini düşünmek istedim... Benden hoşlandığının farkındaydım ki ben de ondan hoşlanıyorum ama bu şartlar altında birlikte olamayız ki... Bu toplumda yaşadığımız sürece herkesin gözüne batarız. Nefret ederler bizden belki... Belki öldürmek isterler bilmiyorum... Zaten Minho'nun sürekli ölümden bahsetmesine de dayanamıyorum. Sanki iki ay ömrü kalmış da bana söylemiyormuş gibi. Ah... Bu konular seni rahatsız ediyor değil mi? Haklısın..."

anlamazdın | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin