"Sana bir şey söylemem gerekiyor. Sanırım artık bunu söylemek zorundayım." dedi Minho. Gün batımına karşı Jisung'la oturuyorlardı bir göl kıyısında. Jisung meraklı gözlerle ona baktı. Neredeyse bir ay olmuştu sevgili olalı, hala itiraf edecek bir şey kalmış mıydı ki? Jisung'un da sakladığı şeyler vardı tabii ama yine de beklemiyordu bu kadar ciddileşmesini.
"Söyle bir tanem."
"Dün akşam bir telefon gelmişti hatırlıyor musun?"
"Şu moralini alt üst eden mi?"
"Evet... Jisung aslında bunu kesinlikle daha önce söylemeliydim hatta ilk söylemem gereken şeylerden biriydi ama bilmiyorum, cesaret edemedim, neden onu da bilmiyorum yani gizlemem gereken bir şey değil ama söyleyemedim, erteledim. Artık söylemek zorundayım çünkü dün gelen arama bununla ilgiliydi."
"Korkutma beni..."
"Jisung... Ben aslında... Yani ben üniversite falan okumuyorum. Ben 4 yıldır bir şirkette idol olmak için stajyerlik yapıyorum. Çıkış yapmamıza üç ay vardı ben en önemli performanslardan birinde panik atak geçirdim. Şirket de dinlenmem ve kendimi toparlamam için bir buçuk ay izin verdi. Dün bunun için aradılar. Çıkış yapmamıza tam 40 gün kalmış. Terapistimle görüşmüşler bir sorun olmayacağını söylemiş. Sıkı çalışma temposuna ayak uydurabilirmişim. Yarın için bilet almışlar. Seul'e dönmem gerekiyor."
"Ne saçmalıyorsun?!"
"Özür dilerim..."
"Bunca gündür bana yalan mı söyledin? Yarın gidiyorsun üstelik... Ben neyim senin için Minho?! Bu mu amına koyayım? Sakin sakin anlatıyorsun bir de. Benimle dalga mı geçiyorsun sen?!"
"Jisung... Ben gerçekten söylemek istedim ama olmadı işte."
"Ben anlatamıyorum galiba... Bana tam bir aydır yalan söylüyorsun. Yarınsa beni bırakıp gideceksin. Ne bekliyorsun?! Ah sevgilim bu ne güzel haber falan mı diyeyim?"
"Abartıyorsun... Sen şu an, ben aslında fotoğrafçı değilim, idolüm desen ben bu kadar tepki vermezdim."
"Acayip saçmalıyorsun farkında mısın?"
"Hayır saçmalamıyorum. Ne var bunda Jisung?"
"Bak idol olman bir kenara ya da olacak olman her neyse ama ben senin söylediklerine nasıl inanabilirim artık bana yalan söyledin... Biz birbirimizin en yakını değil miyiz?"
"Öyleyiz. Jisung sen beni tanımıyor musun? Sanki her söylediğim yalanmış gibi konuşuyorsun."
"Ben senin söylediklerine inanıyordum Minho. Bak ne oldu ama... Yalanmış işte. Nereden bileyim ne kadarı doğru söylediklerinin."
"Sadece bunu sakladım Jisung. Neden bilmiyorum ama bir türlü söyleyemedim. Ne yapabilirim olan oldu işte."
"Ben cidden inanamıyorum ya. Sen gerçekten Minho musun?"
"Yok artık Jisung."
"Benim tanıdığım Minho bu değil."
"Sen beni ne kadar tanıyorsun ki amına koyayım?"
"Doğru... Ben seni hiç tanıyamamışım." dedi Jisung sonlara doğru kısılan sesiyle. Kırgın bakışları sevdiğinin gözlerinden ayrılıp ellerine kaydı.
"Farkında mısın işleri ne kadar zorlaştırdığının? Biraz daha ileri gidersen bunun dönüşü olmaz."
"Bana yalan söyleyen sensin ama işleri zorlaştıran ben miyim?"
"Evet aynen öyle."
"Peki Minho... Madem yalan söyledin ve dimdik de arkasında duruyorsun, ben sana güvenemem artık. Bitirelim."
![](https://img.wattpad.com/cover/336834000-288-k330327.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anlamazdın | minsung
Fanfiction"Neden anlatmadın? Delireceğim neden anlatmadın bana bunu?" "Ne değişirdi Minho? Beni anlamazdın..." "Anlardım Jisung... Seni en iyi ben anlardım..."