8. Bölüm

96 30 0
                                    

Bundan sonra bölüm şarkısıda koyucağım , onunla dinlemeye çalışın

Mabel matiz - Sarışın

Gözlerimi açtığımda Efe'nin eli belimdeydi. Arkamı ona dönük yatıyordum. Soluk alıp verişini ensemde hissediyordum adeta boynuma gömülmüş biçimdeydi. Dar koltukta yavaşça ona doğru döndüm elbisem bacaklarımın biraz daha üstüne çıktı. Alnımı alnına değdirip uyumasını izledim. İnsanın masum olduğu zaman uyuduğu andır sözünü bi kez daha tastikledim. Burnuna öpücük kondurup uyanmasını bekledim gözler hala açılmıyordu. "Heeeey" diye bağırdım. Bi anda yerinden sıçradı o hızla dar koltuktan yere düştük üzerimde öyle şaşkın bi ifadeyle yüzüme bakıyordu birazda korkmuş dayanamayıp kahkahayla gülmeye başladım. Ciddi bi şekilde yüzüme bakmaya başladı. "Komik mi ?" "Çook" deyip kahkahalarımı devam ettirdim. Sonra oda gülmeye başladı. İkimizde uzun bi süre güldük. Hala yerde yatıyorduk ve hala üzerimdeydi. Uzun bi aradan sonra ilk defa bu kadar gülmüştüm ve ilk defa Efe'yi gülerken görmüştüm. Gözlerimiz buluştu. Ellerini saçlarımda gezdirdi ve bi tutam alıp kokladı. Dudakları Dudaklarıma yaklaştı. "Biraz daha üzerimden kalkmazsan yerin mozaik şekli sırtıma geçicek" dedim. gülümseyip doğruldu. Doğrulurken düşmenin etkisiyle açılan bacaklarıma baktı. "Güzel bacaklar" deyip sırıttı. "Gerizekalı" demekle yetindim ve kalktım. Tekrar sırıttı. "Ben üzerimi değişip geliyorum mutfakta soldan 4. Dolapta kahve var istersen iç." kafamı sallayıp onayladım. Odasına doğru giderken arkasından "Sende istermisin ?" dedim ve "Hayır demem" yanıtını aldım mutfağa girdiğimde oldukça temiz ve bakımlı buldum bi erkek olarak bu denli düzenli olması beni şaşırtmıştı. Bardakları aramak için dolapları karıştırken sadece 2 bardak olduğunu gördüm biri siyah biri mor. Efe'nin tarif ettiği yerden kahveyi alıp hazırladım. Mis gibi kokan kahve içimi ısıtmıştı ve açıkcası üşümüştüm dün geceden beri aynı kıyafetle duruyordum üstelik ceketimde yoktu. Elime bardakları alıp Efe'nin yanına giderken buzdolabının üzerinde pembe renkli bi not farkettim. Notun üstünde "Her yer kirli olabilir ama mutfak temiz olacak!" yazıyordu. Anlam veremedim. Mutfaktan çıkıp koridora doğru "Kahveler hazır" diye bağırdım. Odadan çıkıp saçlarını düzelterek uzun koridorda bana doğru yürüdü. " Kahve kokusu her yere dağıldı" dedi ve gülümsedi ardından gözleri ellerimdeki bardaklara kaydı yüzü bi anda ciddileşti. "Nerden buldun bu bardakları ?" "Dolaptan..baktım başka bardak bulamadım bunları aldım bi sorun mu var ?" dedim. Cevap vermesine izin vermeden "Siyah senin Morda beniim" dedim neşeli söyleyişle. "Boşver kahveleri hadi gidelim" dedi ciddi bi tavırla ne olduğuna anlam veremiyordum. "Noluyo Efe ? O kadar kahve yaptım hem üşümüşüm içmeden çıkmam hem sende içiceksin hadii" dedim ve eline siyah bardağı tutuşturup salona geçtim. Yattığımız dar koltuğa oturup kahvemden bi yudum aldım. Tam karşıma tekli koltuğada Efe oturdu. Bardağını önümüzdeki sehbaya koyup bacaklarını ayırıp kollarını dizlerinin üstüne koydu. "İçmicek misin ?" dedim. Çok sessiz duruyordu. Yolunda gitmeyen bişeyler vardı.Üstelemeyip kahvemi sonuna kadar içtim gerçekten iyi gelmişti. "İçmiceksen ben içicem" dedim. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Sonunda asık suratı güldü. "Şişko olursan seni sevmem" dedi. "Çok umrumda" dedim ve alaylı bi gülümseme takındım. Ayağa kalkıp "Böyle evde mi oturcaz ?" Efe'de ayağa kalkıp yanıma yaklaştı. "Nereye gidelim ?" "Bar'a ezberimiz orası bizim" "O zaman ezberleri değiştirelim" "Nası yani ?" "Önce üzerini değişmen gerek rahat bişeyler giymelisin" dedi ve elimi tutup evin kapısını açıp hızla merdivenlerden aşağıya doğru indik. "Nereyee ?" dedim soluk soluğa inerken...Odamdan çıkıp salona geldiğimde Efe sigarasını kül tablasında söndürüyordu. Bana baktı ve gülümsedi. "Yeterince rahat mı ?" dedim üzerimdeki kot şortu ve gri derin v yakalı tişörtü göstererek. "Tam istediğim gibi" dedi. Deniz mavisi Vanslarımı ayağıma geçirip evden çıktık. Arabaya biner binmez Efe radyoyu açıp sesini yükseltti. Neon jungle - Bad man çalıyordu. Gülümseyip "Tam sana göre bi şarkı" dedim. Sigaradan bi çekiş alıp dumanını yüzüme doğru üfürdü. Yol git git bitmiyordu. Dayanamayıp bi kez daha sordum."Sen beni kaçırıyosunda benim mi haberim yok ? Nereye gidiyoruz söylesene ?" "Az sabretmedin sende" dedi ve eliyle ağzımı kapattı. Uzakta renkli ışıkları farkettim biraz daha yaklaşınca lunapark olduğunu gördüm. Buraya yıllar önce gelmiştim ailemle. Abimle dönme dolaba binmiştik. Çok yüksekti. Ve benim yükseklik korkum vardı ona rağmen onu kıramayıp ikna olmuştum.Ama bi yerden sonra o korku yok oluyo çünkü bi çok kez yüksekten düşüyosun yere çakılıyosun adeta. O yüzden ne korku kalıyo nede yükseklik. Her defasında hayellerin umutların mutlulukların huzurun güzel olan ne varsa yok oluyo. Hissizleşiyorsun. Yerin dibine giriyorsun ve orda hapsoluyosun karanlığa gömülüyosun. Ve bunu en sevdiğin insanlar yapıyor. "Beni bi tek ailem bırakmaz" sözü senin içinde anlamsızlaşıyor. Bi anda araba durdu. kafamı kaldırdığımda Efe'nin arabayı park ettiğini fark ettim. İnsan düşündükçe hayatla bağlantısı kesiliyordu. Simsiyah gecede lunapark ışıkları etrafı aydınlatıyordu.kafamı çevirip camdan dışarıya baktığımda elinde pembe balonuyla düzenli bi şekilde örülü upuzun sarı saçlarıyla küçük bi kız takıldı gözlerime. Diğer eliyle babasının elinden tutmuş yüzündeki o masum mutluluğuyla çocukluğumu getirdi adeta. "Mutluluk çocuklukta kaldı" diye mırıldandım gözlerimi küçük kızdan ayırmadan. "O zaman biraz çocuklaşmaya var mısın ?" Efe'nin sesiyle gözlerimi ona doğru çevirdim. "Nası yani ?" "Gayet açık konuştum" dedi ve arabadan indi. Ardından bende inip "lunaparka mı gireceğiz ?" Dedim şaşkın bi ifadeyle. "Evet niye burda park etmiş olabilirim sence ? Biraz mutlu olsak fena mı ?" Dedi ve göz kırptı. Bunu düşünmesi beni şaşırtmıştı daha önce Efe'yi hiç böyle görmemiştim farklı davranıyordu ve açıkcası hoşumada gitmişti. Hızlı adımlarla lunaparkın o süslü devasa kapısına doğru yöneldi. Arkasından bende yürüdüm. "Nerden geldi aklına ?" Dedim gözlerim giriş kapsını incelerken. "Soru sormada yürü" demekle yetindi istediğim cevabı alamamıştım zaten ne önemi vardı ki şuan burdaydım ve bunun tadını çıkarmalıydım. Efe'nin koluna girerek "ee önce hangisine biniyoruz" dedim ve gülümsedim. "Çarpışan arabaa!" Dedi ve hızlı adımlarla o tarafa doğru yöneldi. Hemen renkli küçük arabalara yerleştik bizden sonra bi kaç kişi daha yerleştikten sonra başlasın eğlence! Efe her defasında beni köşeye sıkıştırıyordu. "Efee hadi ama" dedim ve kahkaha attım. "Beceriksiz olan sensin" dedi ve oda kahkahama karşılık verdi. Bi süre çarpmalarımızı sürdürdükten sonra bundan sıkıldığımızı farkedip ayrıldık "pamuk şeker" diye bağıran yaşlı amca gözüme ilişti. Efe doğruca yaşlı amcanın yanına gidip 2 tane pamuk şeker alıp yanıma doğru yaklaştı. "Süper" diyerek elinden almaya çalıştım. "Bedavaya yenmiyor bunlar güzelim" dedi ve ukala bi gülümseme takındı. Yanağına bi öpücük kondurdum. "Şimdi onu alabilirim" diyerek elinden çekiştirdim. "Bunla yetinmem bilesin" dedi gözlerini kısarak. "Çok konuşma" dedim kısık gözlerine karşılık vererek ve elinden pamuk şekeri aldım. Lunaparkı gezerek pamuk şekerlerimizi bitirdik dudaklarımın kenarlarına her yere bulaşmıştı. Efe halime gülüp peçeteyle silmek için dudaklarıma doğru yaklaştı gözlerimiz buluştu bi süre öylece bakıştık lunaparkın renkli ışıklarında dahada parlıyordu kahverengi gözleri. Gözlerini dudaklarıma kaydırıp Yavaşça kenarını peçeteyle sildi. Bense hala gözlerini izliyordum bu sefer gözlerinde hissizlik yoktu mutluluk vardı masumluk vardı bunu hissedebiliyordum. "Sanırım geçti" dedi peçeteyi çöp konteynırına atmak için yürüdü. Attıktan sonra olduğu yerde kalarak "Sırada ne var ?" Dedi ellerini havaya kaldırarak. "Patron sensin" dedim gülümseyerek. "Vay iyimiş" dedi ve yaklaştı "Her zaman ben olmalıyım bence" dedi ukala bi şekilde gülümseyerek ardından ellerini belime koyup kendine çekti "Ne dersin ?" "Bu patronluk her yerde geçmez ama" dedim. Ellerinin üstüne ellerimi koyarak. Elimi bi anda tutup koşarak "O zaman hızlı treen!" Diye bağırdı. Gülerek "Dur çekiştirme" dedim. Hızlı trende oldukça sıra vardı onu beklerken sigaranın iyi gideceğini düşünüp sigaraları tokuşturduk.Oldukça kalabalıktı herkes mutlu olmak için buraya akın etmişti. Bindiğimizde kemerleri takıp eğlenceye koyulduk hızlı treninde tadını çıkarttıktan sonra bağırmaktan kuruyan boğazımız için su aldık. Yavaş yavaş içerken "Biraz sakinlik zamanı şimdide dönme dolaba binelim" dedi su şişesinin kapağını kapatırken. Yanında durduğumuz dönme dolaba kafamı kaldırıp inceledim. Renkli ışıkları gözlerimi kamaştırıyordu. "Hadi ne duruyosun gelsene" Efe'nin sesiyle gözlerimi ona çevirdim. "Emin değilim" demekle yetindim. En son abimle binmiştim ve öyle kalmalı diye düşündüm. "Korktun mu yoksa ? Ee hadi ama hızlı trenden korkmadın bundan mı korkuyosun Melis ?" "Hayır korkmak değil" "Ne o zaman ?" Efe Elimden tuttu ve kabinlere oturduk. Karşı karşıya oturmuştuk ışıkları yanıp sönüyordu. Bi anda çalıştı ve dönmeye başladı. Durgunlaşmıştım. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Elimde olmadan oluyordu. Kafamı sağa çevirip aşağıya bakıyordum. Artık korkmuyordum yüksekten hatta iyi gelmişti. "Korktun mu küçük kız" dedi Efe alaylı bi sesle. Cevap vermeden aşağıyı izlemeye devam ediyordum. Eliyle başımı kendine doğru çevirdi gözlerimiz buluştu. "Ağlıyo musun sen?" Yine cevap vermedim sadece gözlerine bakıyordum. Gözümden bi damla düştü ve yanağımdan süzüldüğünü hissettim. Efe'de hiç bişey demeden sadece bana bakıyordu yaklaşıp başımı ellerinin arasına yerleştirip öylece bakıyordu. İlk defa bu kadar uzun süre bakışmıştık. Sessiz sakin hiç bişey demeden sadece gözler..Sessizliği Efe bozdu. "Anılar mı ?" ellerinin arasındaki başımı yere eğdim. Tekrar kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı. "Ne yaşadığını bilemem ama ne hissettiğini çok iyi anlıyorum" hiçbirşey demeden sadece gözlerine bakıyordum. Gözümden bi damla daha düştüğünü hissettim. Baş parmağıyla gözyaşımı sildi. Dönme dolabının renkli ışıkları gözleriyle birleşince adeta hipnoz etkisi yapıyordu alamıyordum gözlerimden. "Gözlerine baktığımda hapsolduğum hayattan kurtuluyorum" dedi gözünü bile kırpmadan gözlerime bakarken. İlk defa onun yanında kalbim çok hızlı atıyordu. "Deniz mavisi gözlerin beni serinletiyo huzur veriyo açıkcası bana çok iyi geliyosun boğuluyorum denizlerinde ve hep orda kalmak istiyorum." dedi. Kalp atışlarım hızlı çarpmaya devam ediyordu. Öylece kala kaldım bu sözleri beni şaşırtmıştı ve beklemiyordum. Konuşmam gerektiğini düşünerek "Ben..." bi anda dudaklarını dudaklarımda hissettim. Konuşmama izin vermeden öpmüştü. Yavaş haraketlerle öpmeye devam ediyordu . Yavaşca karşılık verip dudaklarını kavrandı elimi ensesine koyup saçlarıyla oynamaya başladım . Hiç acele etmeden yavaş yavaş öpüşüyorduk. Oda elini boynuma sardı. Bi süre böyle devam etti. Ve ilk defa bu kadar haz duymuştum. Hissiz öpüşmeler şimdi anlam bulmuştu. Bunu en derinden hissetmiştim. Ve hoşumada gitmişti bitsin istemiyordum. Dönme dolabın dönmesinin etkisiyle oluşan rüzgar serinletmişti. Havada asılıydık ve içimdeki his uçuruyordu bizi. Gözler kapalı herşey sessiz sakin ve huzurlu. Dönme dolabın durmasıyla dudaklarımız ayrıldı birbirinden gözlerimiz buluştu elimi ensesinden alıp omzuna getirdim. Çok yakındık birbirimize. Fısıltıyla "İyi ki varsın" dedim.

Lunaparkta bi kaç eğlence daha geçirdikten sonra tekrar su almak için giriş kapısındaki büfelere doğru yürüdük. "Binmediğimiz bişey kalmadı heralde" dedim gülerek. Gözlerini lunaparkta gezdirdi."Atlı karınca var" dedi gülümsememe karşılık vererek . "Oda eksik kalsın" dedim alaylı bi tavırla. Tekrar bi gülümseme. Şişeleri alıp gezmeye başladık. Gezerken oyuncak makinesinin önünde 2 çocuğun kavga ettiğini gördüm. Belli ki paylaşamadıkları bişey vardı. Efe'de onları farkedip yanlarına gitti. Yerimde durup onları izlemeye başladım. "Ya versene oyuncağı onu ben yakaladım" dedi esmer çocuk. "Hayır onu ben yakaladım sen bana engel olmaya çalıştın" dedi diğer çocukta. Efe söze karışıp "Heey durun bakalım şimdi bana doğruyu söyleyin bu oyuncağı kim yakaladı ?" iki çocukta aynı anda "Ben!" diye bağırdılar. Çocuklardan biri "Abi bu parayı ben kazandım o yüzden oyuncakta benim olmalı dedi. "Nası yani sen çalışıyo musun?" dedi Efe. "Evet abi Babam evde hasta yatıyo ona bakmamız için çalışmam gerekiyo" dedi üzgün bi ifadeyle ve devam etti "Babam bugün ki kazancımı kendiniz için harcayın dedi buda benim kardeşim" dedi. Efe "Kardeşmişsiniz işte ikinizin olsun" dedi. Üzgün bi ifadeyle kardeşine dönüp baktı. "Peki o zaman şöyle yapalım" dedi Efe ve elini cebine atıp paralarını çıkardı arasından bi 50 lira çıkardı çocuğa verip "Şimdi kendi oyuncağını yakalamaya çalış" dedi. Çocuğun gözleri parladı ışıl ışıl olmuştu mutluluktan. "Ama abi bu para çok" dedi gülümseyerek. Efe "Hadi bi an önce oyna bak sonra sıra bizde" dedi elini omzuma atarak. Efe'nin bu tavrı çok hoşuma gitmişti. Çocukların mutluluğu benide mutlu etmişti. Gözlerindeki kırgınlık mutluluğa dönüşmüştü. Çocuklar oyuncaklarını aldıktan sonra dönüp "Abi senden Allah razı olsun sayende babama ilaç alabilecez Allah'ım seni sevdiğine kavuştursun" dedi. Efe dönüp gözlerimin içine bakarak "Amin" dedi. Öylece kala kaldım. Sadece gülümsemekle yetindim. Çocuklar gittikten sonra "Hadii sıra bizde" dedi Efe. "Sen ciddi miydin" dedim. Oyuncak makinesine para attıktan sonra "Bakalım hangimiz yakalayabilecez" dedi. Gülümsedim. Mavi bi tavşan yakaladı. "Al buda sana hediyem olsun" dedi ve göz kırptı. " Gidelim mi artık " dedim elindeki tavşan' ı alıp " tamam " beraber arabaya doğru yürüdük . " Eve gidince sabah ki kahve' den istiyorum haberin olsun ." " Beni eve bıraksan " yanıma yaklaşıp arabayla kendisi arasında bıraktı beni ardından kulağıma eğilip " Alıştı ellerim garip hissli ellerine vazgeçemem ki senden , huzur bulduğum kollarından " dedi ama çekilmedi " Efe biri görüp yanlış anlayacak " Anlasın kötü bişey yapmıyoz kızım seviyoz " dediğinde yüzüne bi gülümseme yerleştirdi , o gülünce yüzümde kocaman bi gülümseme oldu . Kulağına eğilip " Gülüşüne sarılmak isterim " deyip geri çekildim . Beraber arabaya bindik sonra sessiz bi yolculuk . Bina' nın önüne geldiğimizde arabadan indik ardından uzattığı elini tuttum beraber merdivenler çıktıktan sonra elimi bırakıp kapıyı açtı , içeri girdikden sonra " Ben duş alıcağım çıktığımda kahve' m hazır olsun " dedi ve banyo' ya doğru gitti bende mutfağa doğru yürüdüm . Sabah içtiğimiz bardaklar kirli olduğu için başka bardak aramak için dolapları açtığımda her yerde siyah ve mor tabaklar bardaklar olduğunu fark ettim , Başka renkte 2 bardak bulduğumda elime aldım , birinin içinde siyah uçlu bi anahtar vardı onu dolap ' a tekrar koyup bardakları aldım . Kahveleri yapıp içeri götürdüm Efe' de altına bi eşortman giyinmiş ama üstünde hiç bir şey yoktu kahveyi eline verip yanına oturdum . Bir gününün sonuna da böylelikle gelmiştik . Kahvemi bitirdimde Efe' nin bacağına yattım " Teşekkur ederim " ardından bastıran uyku iyi geceler ..

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin