16.Bölüm

34 13 0
                                    

lüm şarkısı : Manga -Her aşk ölümü tadacak

Montumun cebinden düşen anahtarlar beynimde yankı yaptı. Güç bela eğilip parmaklarımla anahtarı almaya çalıştım. Olmadı. Yere bakıyordum ama anahtarları göremiyordum. Gözlerim yaşla doluydu herşey bulanıktı. Ama ağlayamıyordum. Ağlayacak gücüm bile kalmamıştı. Sıfırdım artık. Koca bi sıfır. Hissizlik nasıl bişey tam anlamıyla hissediyordum. Aslında hissettiğim tek şey buydu. Sanki kafamın içinde beyin yok. Bedenimin içinde organlar yok. Ve en önemlisi kalbim yoktu. Atışını hissetmiyordum. Parmaklarımı yere gezdirdikten sonra elime çarpan anahtarı alıp kapıyı açmaya çalıştım. İlk çevirişle açıldı. İçeriye girince burnuma alkol kokusu gelmesi bir oldu. Kapıyı kapatıp kaç kez kilitlediğim hatırlamadığım bi şekilde anahtarı dönderdim. Odama geçip yere oturdum. Otelden nasıl çıktım. Yolda ne yaşadım nasıl eve geldim hiç birini hatırlamıyordum. Hatırladığım tek şey bağırışlarımdı. Kendi içimdeki bağırışlarım. Kimse duymuyordu beni hiç kimse. Kendime yakın hissettiğim insanların hiç biri yoktu yanımda ve hiç bi zamanda olmamıştı. Abimin en yakın arkadaşı...işte bana son noktayı koyan oydu. Hayatım daha ne kadar mahvolabilirdi o bi kez daha göstermişti bana. Eve geldiğimde gün aydınlıktı perdeler çekiliydi ama içeri biraz olsunda ışık seziyordu. Kaç saattir burda böyle oturuyordum ışıktan anlıyordum. git gide yok olmuştu. Zifiri karanlıkta,tek başıma,ölümü düşünmek. Kendimi öldüremeyecek kadar acizdim. Ayağa kalkıp mutfağa yöneldim. Tezgahtaki süngeri alıp banyoya ilerledim duvardan tutunarak yürüyordum adım atacak gücüm yoktu,kalmamıştı artık. kirli ölmemeliydim. Her ne kadar manevi kirli olsamda madden kirli olmamalıydım. Banyoya yöneldiğimde ışığı açtım. Gözlerimi kısmama sebep olan ışıkla giysilerimi çıkardım. Süngeri ıslatıp vücudumu yıkadım.. Onun dokunduğu her yeri yıkadım yıkadım. Ama geçmiyordu. Yıkadıkça kızarıyordu ama hala geçmiyordu bağırdım bağırmaktan başka yapacağım bişey yoktu çaresizdim zavallıydım. Ama güçsüz değildim. Güçlü olmam lazımdı benim artık. O kadar saçma şey yaşamama rağmen bünyem alışık olması lazımdı. Ama değildim. Ağlamıyordum artık ağlayamıyordum. Gözlerimdeki yaşlar çıkmak için güç istiyordu benden ama yoktu. Zaman su sızıntısı gibi vücudumdan akıp gidiyordu ama ben hala banyodaydım. Annemi düşündüm. Ölmek istemesini şimdi daha iyi anlıyordum. Yaşamda hiç bişey yoktu,umut yok,hayaller yok,hayat yoktu. Suyu kapatıp havluya sarındım. Kıpkırmızı olan vücuduma İç çamaşırlarımı ve giysilerimi giyinip odama geçip yatağıma uzandım. Altımdaki yorganı alıp üstüme örttüm. Şimdi sadece uyumak istiyordum. Uyuyup bi daha uyanmamak. Düşünmek istemiyordum. Çünkü bu acı veriyordu acı hatırlatıyordu.
Tam böyle 4 gün geçmişti. Uyuyup uyanıyor ve tekrar uyuyordum. Ağzıma tek bi lokma girmemişti içtiğim tek şey alkol ve suydu. Bide sigara. Kendi sigaramın dumanında boğulmak istiyordum. Ve kendi alkolümde. Ölmek istiyordum ama artık bunu yapacak ne cesaret ne de güç vardı. Sadece ölümü bekliyordum. Ve çabuk gelmesini. 4 günden sonra sonunda evime biri teşrif etmişti. Kapı ısrarla vurulunca uyanmama sebep oldu. Kalkmıyordum ve açmıyordum kapıyı. Kimseyi görmek istemiyordum. Ve onların beni bu halde görmelerini istemiyordum. Alışıktılar zaten. Melis hep kötüydü hiç bi zaman iyi olmamıştı ki. Israrla vurulduktan sonra kapı hırpalanıp açıldı. Yerimden kımıldamadım. Sadece yatıyordum.
- Melis ?
Efe'nin sesiydi. Evi turluyordu ve ısrarla bağırarak adımı söylüyordu.
Odanın kapısı açıldı. Günün son ışıkları birazda olsa odamı aydınlatıyordu. Beni görebilirdi.
- Melis nerdesin napıyorsun sen burda ?
Gözlerim sabitti. Yan duvara sabitlenmişti. Hareket bile ettirmedim.
- Melis senin otel odasında ne işin var ?
Cevap vermedim.
Yanıma gelip beni olduğum yerden kaldırmaya çalıştı.
- Cevap ver lan noluyo ?
- Bırak beni Efe.
Günler sonra ilk defa ağzımdan bu cümleler döküldü.
- Kalk! Noldu Melis ? Anlat bana noluyo ? Otel odasında napıyodun sen ?
Gözlerimi kemikli yüzüne çevirdim. Telaşlıydı. Korku dolu ve endişeli gözlerle bakıyordu bana onu ilk defa böyle görmüştüm. Benim için mi endişelenmişti ? Özlemiştim onu. İhtiyacım vardı ona. Ama 4 gün boyunca bana gelmemişti bile. Bi değerim yoktu gözünde bunu hissedebiliyordum. Anlıyordum.
Kollarımdan tutup beni kaldırdı.
- Melis korkutma beni.
O endişeli gözleri benimkilere bakıyordu.
- Cevap ver lan noldu lan noldu ? Bu sefer bağırmıştı.
- Sen nerden biliyosun ? dedim boş bi sesle.
- Neyi ?
- Otel odasını.
- Biri aradı. Telefonun kırılmış ama hala çalışır durumdaymış. En sondaki numarayı aramışlar bi bayan çıktı otelden hali çok kötüydü dedi. Noldu meliss ?
- Aramasalar gelmiyeceksin yani ?
- Ne ?
- Beni görmek için gelmiyeceksin. Sırf aradılar diye öyle mi ?
- Ne diyosun melis ?
- Git burdan.
Kolumu tutup çekti. Yataktan kaldırıp banyoya yöneltti. Işıkları açıp lavabonun önüne getirdi. Musluğu açıp;
- Yıka şu yüzünü.
Sadece bakıyordum ona kusursuz yüzünü izliyordum.
- Yıka şu yüzünü. Bağırmıştı. "Kendine gel lan ne bu halin?"
- Bırak beni lütfen uyuyum.
Bi anda kafamı eğip soğuk suyu yüzüme çarptı. Bi kaç kere daha yaptıktan sonra musluğu kapattı. Havluyu alıp yüzümü kuruladı. Kollarına tutunup gözlerine baktım. Endişeli gözler hala benliğini koruyordu. Gözleri yüzümden gözlerime çevrildi. O kadar güzel gözleri vardı ki şu durumda bile oturup onun gözlerini izleyebilirdim.
- Anlat çabuk noldu ?
- Bişey olmadı.
- Otel odasında ne işin var ?
- Eve gelmek istemedim. Otele gittim.
- Yalan söylüyosun.
- Doğru.
- Beni delirtme. Bişey olmuş anlat artık yapma şunu Melis.
- Bişey olmadı gerçekten bişey olmadı hayatımda daha boktan ne olabilir ki ? Sıkıldım. Herşeyden sıkıldım. Hayattan,yaşamaktan sıkıldım. Evde belki babam vardır diye otele gittim. Orda kaldım. Hepsi bu.
- Hepsi bu mu ?
- Bu.
- Telefonun neden kırıldı peki ?
- Haberim yok kırılmış işte nasıl olduysa.
- Ne bu halin ? Neden eve kapattın kendini ? İçki,sigara neden ?
Güldüm,uzun süre sonra gülümsedim.
- Yapmadığım şey değilmiş gibi konuşma Efe.
- Hadi bana gidiyoruz.
- Evde kalmak istiyorum.
Kolumdan tutup odamdaki montumu alıp dış kapıya doğru yürüdü.
- Efe evde kalmak istiyorum.
- Ev güvenli değil. Kapıyı kırdım ve her an baban gelebilir.
- Umrumda değil. Ben güvenli yer istemiyorum ki sadece uyumak istiyorum.
- İnsan uyumak için güvende hissetmesi lazım. Yürü.
Arabaya bindiğimde evden çıktığım için iyi mi yaptım yoksa kötü mü kısa bi düşünme fırsatım oldu. Evde kalsaydım 2 gün sonra ölebilirdim artık orası kesindi. Kaç gündür yemek yemiyordum. Efe lokantanın önünde durduğunda dönüp yüzüne baktım.
- Bir şeyler yiyelim evde hiç bişey yok dedi.
Lokanta oldukça kalabalıktı. Cam kenarındaki masaya oturduğumuzda Efe çoktan garsona siparişleri vermişti bile. Etraftaki insanlara baktım. Orta masadaki yaşlı adam ve kadına. Ne kadarda mutlulardı ne kadarda hayata bağlı. Ben şu genç yaşımda hayata küsmüştüm. Sadece yaşamak için yaşıyordum. Nefes alıp vermek için bi sebebim yoktu. Köşedeki masada bi kadın ve iki çocuk vardı. Büyük ihtimal çocukların anneleriydi. Kadın onlarla ilgileniyor tabaklarındaki patates kızartmalarını mayoneze batırıp çocuklarına yediriyordu. Belkide bu hayattaki tek mutluluk çocuklardı. Masum ve saf yaratıklar. Hiç bişeyden habersiz dünyanın kötülüklerini tatmamış safkanlar. Garson önüme tabağı koyarken etrafı incelemeyi kestim. Tabakta brokoli,patates ve havuç haşlaması vardı bide maydonozlu makarna.
- Vücudun hep zarar görmüş şimdi fayda zamanı dedi efe.
Aldırmayıp makarnama çatalımı batırdım. Belki buraya gelmesek bi 2 gün daha yemek yemeyebilirdim.
- Yemekten sonra Bela'ya gidelim mi ?
Ağzımdaki makarna bi anda mideme yuvarlandı.
- Eve gitsek daha iyi dedim.
- Arden çağırdı. Seni görmek istiyomuş. Hemde yavuz bu gece sahne alacakmış merakımdan değilde Arden çok ısrar etti.
Haşlanmış havucumdan bi parça alıp yedim.
- Eve gitmek istiyorum. Halsizim. Ardeni kırma,sen git.
- Gidiyoruz Melis.
- Efe gitmek istemiyorum.
Cevap vermedi. Sessiz bi yemek ardından arabaya binip yola çıktık. Eve giden yol sapınca soran gözlerle Efe'ye baktım.
- Nereye ?
Cevap vermedi. Bela'nın önünde durduğumuzda içime ani bi korku saldı.
- Efe lütfen beni eve götür lütfen.
- Kafan dağılır. dedi ve arabadan indi. Öylece arabada kalakalmıştım. Napıcağımı bilmiyordum. O pisliğin değil sesini duymak yüzünü bile görmek istemiyordum. Bela'nın kapısında aniden Yavuz belirdi. İçimdeki korku dahada alev aldı. Korkuyordum ondan. Bana tekrar zarar verebileceğinden korkuyordum. Beni görünce arabaya doğru yürüyüp yanıma yaklaştı. Kapı kilidi kontrol ettim,açıktı. Efe içeriye girmişti. Etrafta kimse yoktu sadece o ve ben. Hemen kapıyı açıp dışarı çıktım o daha fazla yaklaşmadan hızla yürümeye başladım.
- Melis dur bekle.
Yanıma yaklaştığını hissedince koşmaya başladım karanlık sokak dahada ürkütüyordu beni.
- Melis dinle beni.
Daha fazla koşmaya başladım. Oda arkamdan koşuyordu. Kolumu kavrayıp durdurmaya çalıştı.
- Bırak beni bırak. Bağırdım. tüm sokak sesimi dinler gibi olmuştu bu sessiz sokak daha fazla korkmama sebep olmuştu.
- Bağırma bak tamam özür dilerim ben hata yaptım özür dilerim.
- Bırak dokunma bana git burdan git.
- Melis dinle beni.
Dahada fazla yaklaştı. Durdum.
- Dokunma bana sakın.
Kaç gündür akmak için direnen göz yaşlarım şimdi hücum ediyordu. Tek tek süzülüyordu yanaklarımdan.
- Melis ben çok büyük hata yaptım. Ama hepsi sana olan aşkımdan seni seviyorum melis çok seviyorum.
- Sus! Bağırdım. "Bana aşktan bahsetme. Sen ne anlarsın lan aşktan ne anlarsın. Allahın belası. Bi umudum vardı şu hayattan onuda sen çaldın be sen çaldın. Git burdan."
Dahada yaklaştı. Geri çekildim.
- Uzak dur benden.
- İzin ver yaralarını sarıyım.
- Uzak dur!
Dahada yaklaşıp kolunu belime dolamaya çalıştı.
Bağırdım avazım çıktığı kadar bağırdım.
- Bırak beni!
- Yavuz !
Efe'nin sesiydi bu. Bi anda Yavuz'u çekip burnuna yumruk attı.
- Napıyosun lan sen ?
Efe çok sinirliydi. Tekrar yumruk attı. Ve tekrar. Daha fazla dayanamayıp yere çöktüm. Nefes alamıyordum. Almak için savaş veriyordum. Gözlerimden hızlıca akan yaşlar nefes almamı engelliyordu. Yerde öylece oturmuş yavuzun yerde yatışını izliyordum ve Efe'nin solumasını. Efe hızla yanıma gelip yanıma çöktü.
- Bişey mi yaptı sana ?
Ağlıyordum hemde hıçkıra hıçkıra. Kaç gündür çıkmak için güç isteyen gözyaşlarım şimdi gücünü Efe' den alıyordu.
- Melis cevap ver bişey mi yaptı sana ?
- Efe götür beni burdan lütfen götür.
Kucağına alıp arabaya doğru yürüdü. O huzur bulduğum boynuna kafamı koydum. Ve anında kararan görüntü.
Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Başımda doktor ve hemşire vardı. Ellerindeki kağıda bi şeyler yazıyordu. Hemşire bana bakıp "uyandı doktor bey" dedi.
- Daha iyi hissediyor musunuz ? dedi.
- Efe nerde ? dedim.
Hemşire ve doktor birbirlerine baktılar.
- Bakın size bazı ilaçlar vermemiz lazım. Onları eksiksiz ve zamanında almanız gerecek. Eğer böyle giderse daha fazla hasara uğrayacaksınız. Bu gerçekten çok riskli. Size verdiğimiz ilaçlar hiç bi tesirini göstermedi bundan sonra oral olarak kullacaksınız hemşire hanım size yardımcı olacaktır.
Neyden bahsediyolardı, ne konuşuyolardı hiç birini anlamıyordum. Kapıdan içeriye Efe'nin girdiğini görünce rahatladım. Yatağın yanındaki koltuğa oturup elimi tuttu.
- İyi misin ?
Kafamı salladım. Ne kadar iyi olabilirdim ki artık ?
- Yavuz sana naptı ?
- Hiç bişey. dedim yutkunarak.
- Orda napıyodunuz siz ?
- Efe yeter bıktım artık sorularından. dedim ve tuttuğu elimi çektim.
Bana uzun süre baktıktan sonra ;
- Ben sana anlam veremiyorum. Seni çözemiyorum Melis. Doktor taburcu olabilir dedi. Kalk montunu giyde gidelim.
Evden içeri girdiğimizde Efe;
- Görünüşe göre iyi gözüküyosun. Kahve yaparsan sevinirim. dedi ve gülümsedi. Kafamı sallayıp mutfağa yöneldim. Bi bardak çıkarıp, ocağa su koyup kaynamasını bekledim. Kaynadıktan sonra kahve malzemelerini hazırlayıp suyu koydum. Salona doğru yürürken yine o kararan görüntü ve yine başımda aynı doktor ve aynı hemşire vardı.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin