Bölüm şarkısı ; Athena : Yalan
Sürekli git gel yaşamaktan bıkmıştım. Hayatın oyunları artık dahada ağır geliyordu bana. Kaldıramıyordum. Ailemle birlikte yaşarken herşey daha düzenliydi. Daha sakin. Ama şimdi nerde,nasıl,hangi haldeydim hiç kestiremiyordum. Artık evimde sabahlar olmuyordu. Gün aymıyordu. Yabancı gibi geliyordu bana. Annemin kokusu olmadan, Abimin kahkaha seslerini duymadan yaşıyordum yaşamaya çalışıyordum. Ve bazen hayal ederek gidiyordu herşey gerçekleşmeyeceğini bile bile. Ama şimdi hayalimi yaşıyordum. İlk defa bi hayalim gerçekleşmişti. Sabahım Efe olmuştu. Bugün bütün günlerden farklıydı. Efe'nin yanından kalkıp kıyafetlerimi yerden alıp banyoya ilerledim. Soğuk küvet sıcak suyla birleşince ayaklarımı hissizleştirdi. Onun elleri vücudumda gezinirken mutluydum. Parmak uçları her zerreme dokunurken büyük haz duymuştum. Ve onu tamamıyla hissetmek eşsizdi. Dediği olmuştu. Onun olmuştum. Efe'nin. Madden ve ruhen. Dün gece unutamadığım bi gece olacaktı. Tek istediğim beni Selin olarak hayal etmemesiydi. Bu düşünce beni yıkıyordu. Suyu kapatıp kurulandıktan sonra iç çamaşırlarımı giydim. Aynanın karşısına geçtiğimde elimle buharı silerken gözüme çarpan ilk şey boynumdaki izler olmuştu. Büyüklü küçüklü kırmızı mor izler. Zevk izleri. Parmaklarımı üzerinde gezdirirken bileğimdeki dikiş izi dikkatimi çekti. Ve yaşadığım acılar. Bileklerime gözlerimi sabitlediğimde hiç bi zaman geçmişin peşimi bırakmayacağını düşündüm. Ne kadarda basit görünüyordu herşey daha 1 ay öncesine kadar beni üzen adam şimdi nası bu kadar mutlu edebiliyordu ? Bu adil miydi ? Halbuki ben onun için,ailem için hayatımdan vazgeçmeyi göze almıştım. Şimdi ise hiç itiraz etmeden onunla birlikte olmuştum. Hemde deliler gibi. Kapı tıklandığında gözlerimi kırpıştırdım.
- Melis ?
Cevap veremeden kapıyı açtı.Başını içeriye yöneltip ;
- "Girebilir miyim ?" ardından gelen kocaman bi gülümseme. "Tabikide girmeliyim" dedi ve ellerini belime dolayıp kendine çekti.
- Efe saçlarımı kurutmam lazım. dedim.
- Bence kurutma. İç çamaşırlarınla birlikte bütünleşince çok seksi görünüyorsun. dedi.
- Efe.. Lütfen çıkar mısın ? Aslında mutluydum. Hatta bugün Efe'yle evde çok güzel vakit geçirebilirdik. Herşey düzelmişken. Ama Efe'ye göre düzelmişken. Çünkü bende hala yolunda gitmeyen bişeyler vardı hatta çok şeyler vardı. Anında bastıran moral bozukluğunu Efe'ye belli etmemeye çalışsamda saklayamıyordum. Aslında tam istediğim gibi davranıyordu. Ama bende tık yoktu. Kıyafetlerimi giyinip Saçlarımı yavaşça tarayıp kurutma makinesiniyle kuruttuktan sonra gelişi güzel topladım. Banyodan çıktığım anda Efe'nin içerden "Menemen istiyorum" diye bağırmasıyla mutfağa yöneldim. Malzemeleri hazırlarken banyodan su sesinin gelmesi bi 10 dakikamın daha olduğunun göstergesiydi. Masayı hazırlarken menemenin kokusu mutfağı çoktan sarmıştı. Masanın tam ortasına menemen tabağını koyarken Efe'nin mutfağa girdiğini fark ettim. Üstsüz. Altında sadece eşofman vardı. O an aklıma dün gece geldi. Bardaklarıda masaya koyarken Efe gülümseyerek bana bakıyordu. Tam karşısına oturup bardağımdaki çaydan bi yudum aldım. Gözlerini benden ayırmadan menemenden bi çatal alıp "Hmm" dedi ve tekrar gülümsedi. Ama ben gülümsemesine karşılık veremiyordum. İçimdeki o garip his buna izin vermiyordu. Benim iyi hissetmem gerekiyordu. Ama değildim. İyi değildim. Dudaklarımı bardağımdan ayırmadan sadece ona bakıyordum.
- Dün gece..Selin'i hayal ettin mi ? Doğru söyle.
Dudağının kenarındaki kıvrılmalar bi anda kaskatı kesildi. Bi anda yine o eski Efe olmuştu. Hemde bi sözümle.
- Nerden çıktı şimdi bu ?
- Öyle hissettim diyelim.
- İçin rahatlayacaksa eğer, Hayır.
- Nasıl Hayır ?
- Dün gece sadece seni hissettim Melis. dedi ifadesiz bi şekilde.
Ve o an anladım ki moral bozukluğumu Efe'ye de yansıttım.
Masadaki enerji bi sorumla negatife düştü. Hızlıca çayını içip masadan kalktı. Bende elimdeki bardağı masaya bırakıp arkasından yürüdüm. Salona geçip tekli koltuğa oturdu ve bacaklarını ayırdı. Tam konuşmaya yeltenmiştim ki sehpanın üzerinde duran telefonum çaldı. Arayan Yavuz. Meşgule atıp tekrar sehpaya bıraktım.
- Mutlu olman gerekmiyor mu ? dedi Efe. Solgun yüz ifadesiyle.
- Ne için ?
- Seninle birlikte olduk.
- Bunu sen istedin dedim şaşkın görüntümle.
- Sadece ben istemedim Melis. Dün gece sende oldukça istekliydin dedi.
İşte eski Efe geri gelmişti. O kırıcı,bencil.
Onu çağıran bendim. Hata bendeydi. Moral bozukluğum,ve geçmişim yüzünden.
Tekrar telefonum çaldığında bu sefer bakmadan açtım.
- Kızım..Nerdesin ?
Babamın sesini duyduğum anda kapatmam bir oldu. Efe'ye baktığımda dirseklerini bacaklarına koymuş ellerinin arasında başı eğik bi biçimde duruyordu. Aldırmayıp koltukta duran siyah deri montumu alıp kapıyı çarpıp evden çıktım. Merdivenleri inerken arkamdan Efe'nin geleceğini düşündüm ama gelmedi. Dışarıya kendimi attığımda yüzüme çarpan soğuk havayla montumun fermuarını çektim. Kuvvetli bi ayaz vardı. Bela'ya doğru yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde çoktan bedenim kaskatı kesilmişti. İçeriye girdiğimde Doruk'tan başka bide köşede öpüşen çift vardı. Doruğa doğru yöneldim.
- Arden içerde mi ? dedim.
- İçerde. diye yanıtladı.
Ardenin odasına doğru yürüdüğümde koridorda Yavuzla karşılaştık.
- Neden telefonlarıma bakmıyorsun ? dedi.
- Görmedim.
- Meşgule attın Melis.
- Arden odasında mı ?
- Baban gelmiş. Beni aradı seni sordu. burda olduğumu biliyomuş.
- Sen ne dedin ?
- Haberim yok dedim. Gerçektende haberim yok senden Melis. Nerdesin ?
- Yavuz çekilir misin ?
- Boynuna noldu ?
Bu loş ışıkta boynumu nası görmüştü ? Gözlerim açıldı. Direk elimi boynuma götürdüm.
- Noldu Melis boynuna ?!
- Bişey yok çizdim sadece. Diyebildim.
- Yalan söyleme.
- Seni ilgilendirmez Yavuz işine bak sen. Çekil önümden.
Bi anda kolumdan tutup hızla koridordan barın içine doğru yöneltti.
- Yavuz napıyosun ?! Bırak kolumu diye cırladım.
Kapının dışına doğru yöneldiğinde Doruk soran gözlerle bakıyordu. Dışarı çıktığımızda biraz ilerdeki arabayı açıp ön koltuğa beni yitti.
- Ya sen naptığını sanıyosun! dedim.
Arabayı çalıştırıp hızla park ettiği yerden çıkardı.
- Yavuz ? Beni korkutma. Babama mı götürüyosun yoksa ?
Cevap vermiyordu sadece gözlerini yola sabitlemişti.
- Yavuz durdur şu arabayı!
Hala cevap vermiyordu.
- Babama götürme beni yavuz. İstemiyorum ben onu görmek dahi istemiyorum. Dur lütfen! Yapma bunu bana.
Gözlerimin dolduğunu hissediyordum.
- Babana götürmüyorum. Sus!
Gözlerini kıpırdatmamıştı bile. Ciddi bi ifadeyle sadece yola bakıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra bi otelin önünde durduk.
- Niye geldik buraya ?
Arabadan inip bana doğru yürüdü. Kapıyı açıp kolumdan tutup çekti. Ve otelin kapısından girip direk asansörlerin olduğu yere geldi. Otel oldukça büyüktü ve kalabalıktı.
- Bana yalan söyledin. O pislik adamın yanına getirdin beni!
Asansöre bindiğimizde 8 kat çıktık. Ve Yavuz hala konuşmuyordu.
344 nolu odanın önünde durduğumuzda Yavuz kolumu sıkıca tutmaktan vazgeçmiyordu.
- Bırak kolumu. O adamı görmek istemiyorum. dedim sessizce. çünkü etrafta insanlar vardı.
Odanın kapısını açıp beni içeriye yitti. Odaya girdiğimde kimse yoktu. Oda oldukça büyüktü. Tam karşımda deri koltuk takımı sağ tarafta televizyon sol tarafta ise yuvarlak bi yatak vardı. Yatağın arkasında ise cam görünümlü banyo.
- Buraya niye geldik ? dedim odayı incelemeyi bırakıp yavuza bakarken.
- Konuşucaz dedi.
- Ne konuşcaz ?
- Boynuna noldu Melis ?
- Çizdim dedim ya.
Uzun bi soluk çektikten sonra aldığı gibi geri bıraktı. Oldukça sertti. Sert bakıyordu.
- Niye böyle yapıyosun ?
- Napıyorum ?
- Soruma soruyla karşılık verme Melis! dedi sesini yükselterek.
- Bana bağırma!
- Ya bi görünüyosun bi kayboluyosun,bi varsın bi yoksun hayalet gibisin Melis. sesini yükseltmekten vazgeçmiyodu.
- Bana bağırmayı kes!
- Boynuna noldu melis ? bu sefer sakindi. Sarhoş gibiydi. Evet sarhoştu. Salak kafam nasılda anlamadım. Bariz içmişti.
- Sanane! Naptıysam naptım sanane?
- Efe yaptı demi boynunu ?
Öylece kaldım. Sadece gözlerimi kırpıştırdım.
- Seviştiniz demi lan ?!!
Bağırmıştı. Hemde bu sefer daha fazla.
- Seni ilgilendirmez. dedim sakin ama sert bi ifadeyle.
- Ne demek ilgilendirmez lan ne demek ilgilendirmez ?
Bi anda kolumu kavrayıp sıkıca tuttu. Gözlerini gözlerime dikti. Yakından bakınca gözlerinin dolu olduğunu farkettim. Yaşla dolu.
- Abinin emanetisin sen bana. Hangi piçle geziyosun kızım sen? Hangi piçle yatıyosun?
- Aptal! Emanet falan değilim ben. Bırak beni!
- Emanetsin. Abinin Emanetisin sen bana ve ben abinin emanetine hıyanet ettim. Gözlerindeki yaş dahada fazlalaştı. Dediği söze ve verdikleri tepkiye anlam veremiyordum.
- Ne demek istiyosun sen ? dedim yaş dolu gözlerine bakarak.
Kolumdaki eli gevşedi ve bıraktı.
- Ne demek istiyosun Yavuz ?
- Bişey demek değil. dedi ve deri montunu çıkartarak yatağa attı ve banyoya yöneldi.
Arkasından yürüyüp onu takip ettim. Bu dediğinin bi anlamı olmalıydı.
Yüzünü yıkarken Hala ısrarla aynı soruyu soruyordum.
- Ne hıyaneti söyle ?!
Cevap vermiyodu sadece tekrar ve tekrar yüzünü yıkıyordu.
- Söylesene ?! dedim bağırarak.
- İçtim ben. Kafam yerinde değil. Saçmalıyorum bakma bana. dedi havluyu eline alırken.
- Söylemiyeceksin yani ? Tamam. Bida sakın beni arama. Görüşmeyelim. Anladın mı ?
dediğim kelimenin ne kadar doğru olduğunu bilmesemde bu saçmalıklardan kurtulmak istiyordum. Banyodan çıktım. Elime telefonumu alıp Ardenin numarasını tuşladım. Her nerdeysem bilmiyordum ve beni bu lanet yerden alması gerekiyordu. Telefonu kulağıma götürdüğüm sırada Yavuz arkamdan gelip ;
- Ne diyosun sen ? Ne görüşmemesi ? Kafayı mı yedin ? dedi.
- Kafayı yiyen sensin. dedim Arden'in telefonu açmasını beklerken.
- Kimi arıyosun ? O piçi mi ? dedi bağırarak.
- Ona piç deyip durma dedim bağırmasına karşılık vererek.
Bi anda elimden telefonu alıp duvara fırlattı. Duvara çarpıp parçalanışını seyrettim.
- Yavuz naptığını sanıyosun sen ? Sabrımımı sınıyosun ?
- Aramıycaksın lan Efe'yi.
Odanın kapısına yürüyüp açmaya çalıştım ama çoktan kilitlemişti. Arkamı döndüğümde Aramızda 1 adımlık mesafe vardı ve gözleri tekrar yaşla dolmuştu.
- Sen iyi değilsin dedim gülerek. Ama bu sinirli gülüştü.
- Evet iyi değilim. Hiç iyi değilim. dedi.
- Sarhoşsun.
- Senin yüzünden.
- Anlamadım ?
- Evet anlamadın hiç bi zaman anlamadın.
- Yavuz..
- Melis..sana aşığım.
- Ne ?
- Duydun işte.
- Saçmalık.
- Senin yüzünden böyleyim.
- Aç şu kapıyı !
- Öptün mü onuda ?
- Yavuz !
- Beni öptüğün gibi mi öptün ? Hastanede öptün ya beni kalbimin yerinden çıktığı gün,mutluluktan uçtuğum gün. Ve senin Efe için canını hiçe saydığın gün.
Ağlıyordu. Resmen karşımda ağlıyordu. Sabahtan beri taşmamak için,yuvalarından çıkmamak için direnen yaşlar şimdi yüzünde hızlıca süzülüyordu. Ve bi gol dahaa. Hayatıma atılan. Bana şok etkisi veren bi olay daha. Nereye kadar gidecekti bu ? Abimin arkadaşıydı o. En yakın arkadaşı. Benim sırf boşluğuma,acımın taştığı güne denk gelen yavuz onu öpmemi ne kadarda mutlu etmişti.
- 6 yıl Melis. Ben 6 yıldır aşığım sana. Ama sen iki günlük herife ne kadarda kaptırmışın kendini. Ya ben ? Ben napıyım lan ? Ona baktığın gibi baksana banada. Ona sarıldığın gibi sarılsana. Onu öptüğün gibi öp benide. Onunla yatağa girdin. Benimlede girsene.
- Ne diyosun sen gerizekalı ? Seninki aşk falan değil. Hastalık.
- Seni çok seviyorum Melis.
O bi adımlık mesafeyide kapatıp dahada yaklaştı. Geri çekildim.
- Dayanamıyorum lan ben. Artık dayanamıyorum. Benim olmalıydın sen onun değil.
- Aptallaşma! Aç şu kapıyı!
Bi anda kolumdan tutup kendine çekti diğer elinide belime doladı. İşte şimdi gerçekten korkmaya başlamıştım. Dip dibeydik. Gözleri gözlerimdeydi. Hızlı soluk alıp verişini alnımda hissettim.
- Benim ol Melis. Sessizce sölemişti bunu ürkütücü bi şekilde.
- Bırak beni Allah'ın belası bırak!
bağırdım. Sesimi birinin duyması umuduyla bağırdım.
Bi anda beni duvar yaslayıp dudaklarıma yapıştı. Direnmeye çalışsamda kurtulamıyordum. Çok sıkı tutuyordu. Çok güçlüydü. Sarhoş olmasına rağmen. Deri montumun fermuarını hızlıca açıp çıkarmaya çalıştı.
- Yavuz! Yapma!
- İstiyorum!
- Ben istemiyorum bırak!
Hırpalıyordu resmen. Dayanma gücüm git gide bitiyordu. En sonunda montumu çıkarıp gömleğimin düğmelerini kopartarak açtı.
- Meliss aşığım sana. Sevdiğim kızla birlikte olmak suç mu lan ?!
- Yavuz bırak! İmdat!
- Bağırma yalvarırım bağırma.
- O zaman bırak beni nolur bırak.
Yatağa attı. Boynumdan öpmeye başladı. Bileğimdeki dikiş izine bastırdı. canım daha çok yandı. Kıyafetlerimi çıkardı. İç çamaşırlarımla kaldığımda çoktan gücüm tükenmişti. İşte hayatıma pes edişimi bi kez daha izliyordum. Ve kaderin bana yine o pis sırıtışını yaptığını görebiliyordum. Ve annemin yanına bi kez daha gitmek istediğimi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
ChickLitYa uçurumdan atlamayı seçeceksin bu hayatta ya da bi yerden hayata tutunucaksın .