1. BÖLÜM - GÜNIŞIĞI

10 2 0
                                    

Yorgun ve derin bir uykudan uyanır gibi yavaş yavaş bilincim açıldı. İlk hissettiğim şey gözlerimin üzerinde ağır ama yumuşak bir örtü olduğuydu. Ardından ağzımın kuruluktan dolayı takır takır olduğunu ve dudaklarımın acıdığını hissettim. Dudağımın sağ köşesinden aşağı kabuklanma gibi bir şey hissediyor ancak tam ayılmadığımdan anlayamıyordum. Sarhoş gibiydim fakat bir yeri göremediğim için başım mı dönüyor, bilincim mi donuk mukayese edemiyordum.

Ellerim arkamda bağlanmıştı. Avucumu sıkmış olduğumdan tırnağım derime geçmiş, muhtemelen kanatmıştı. Olayları sağlıklı bir şekilde değerlendirmekten çok uzaktım. Üşüyor gibiydim ama belimin arkasından soğuk ter damlaları kayıyordu.

Depo gibi bir yerde olduğumu tahmin ediyordum. Kesik kesik ve sessiz nefesimin neredeyse yankı yaptığını düşünürsem boş ve geniş bir alanda olmalıydım. Hiçbir şey duymuyordum. Deli gibi dinlesem de duyduğum tek şey kendi kalbimin sesiydi.

Bileğimdeki iplerin ne kadar sıkı olduğunu anlayabilmek için kollarımı hafif hafif oynattım. Zerre hareket etmiyordu. Bu kötüydü, sımsıkı bağlıydım. Ayaklarım için şansımı denedim, hareket yok. Ağzımı açık bıraktıkları için anlamsız bir şekilde minnet duyarken dudaklarımı zor bela yaladım, buna yalamak denebilirse tabii. Sanki ağzım tükürük üretmiyor gibi kuruydu. Başımı arkaya attım ve sağlıklı düşünmeye çalıştım, delirip sinir krizine girmeme ramak kalmıştı. Kendimi yere atmak ister gibi sandalyede sallanmaya çalıştım. Olmuyordu. İstemsizce zırladım.

"Siktir ya!"

Omzumda hafif bir ağırlık hissettim. Bu bir eldi. İrkilerek öne doğru eğildim.

"Sakin olun."

Bu nasıl olabilirdi? Burada benden başka hiç kimsenin olmadığına emindim. Nasıl bu kadar sessiz olabiliyordu. Ve tam olarak ensemdeydi, çok yakındı.

Yutkundum. Pazarlık yapabilirdim. Ya da her ne istiyorsa hemen verebilirdim. İç güdülerim beni uyarıyordu.

"Ne istiyorsun?"

Ensemden aşağı doğru akan bir damla terin soğuk ve güçlü bir parmak tarafından alındığını hissettim. Ardından bir ağız şapırtısı duyuldu. Ne yapıyordu? Terimi mi yalıyordu? Nasıl birinin elindeydim? Bana ne olacaktı?

"Çok zekisiniz. Hep böyle doğru soruları mı sorarsınız?"

Zihnimde tehlike çanları çalmıyor adeta ağlıyordu. Bir yandan hayatımı gözden geçiriyordum. Böyle biri ile yolumun kesişmiş olma ihtimalini arıyor ancak bulamıyordum. Sakin ve sıradan bir hayat yaşamıştım. Tehlikeden kaçmış, arka perde de kalmıştım. Neden şimdi buradaydım?

Sakin olmak için derin bir nefes aldım.

"Bak."

Sesimin daha güçlü çıkması için hafif boğazımı temizledim.

"Eminim bir hata yapılmıştır."

Hafif dikleştim.

"Benimle bir işiniz olacağını düşünmüyorum. Bilirsiniz, yanlış kişiyi kafeslemiş olabilirsiniz."

Sessizlik zehirli bir yılan gibi yavaş yavaş cildimde gezerek tüylerimi diken diken ediyordu. Nabzım bileğimi yarıp çıkacak kadar hızlıydı. Konuşma, iletişim kurma, ikna etme, kurtulma çabamı sürdürdüm.

"Doğru kişi olsam dahi, istediğiniz şeyi hemen size teslim edeceğimden emin olabilirsiniz."

Cevap yoktu.

"Bu yüzden bu kadar tehlikeli şeylere gerek yoktu."

Çenemin altında aynı soğuk parmağı hissettim. Geriye çekilmek istedim ama yapmadım, av kaçtıkça cazipleşirdi. Arkamdayken nasıl bu kadar sessiz bir şekilde önüme geçebilmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MÜEBBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin