Birazdan beni almaya gelecekti. Kırk beş dakika sonra onu görecektim yani. Onunla beraber gün boyu Merve'yi takip edecektik. Umarım Merve'yi izlemek konusunda başarılı olabilirdim, Merve yerine Yiğit'i izlemekten korkuyordum.
Kahvaltı masasını topladım. Bulaşıkları makineye yerleştirip eski odama gittim. İçeri girmek yerine kapı eşiğinde durdum. Ece eteğini giyiyordu. Böyle ayrı bir sevimli oluyordu. Üzerinde beyaz tişörtü, altında kareli eteğiyle çok sevimliydi. Saçlarını cin cin yapmıştım ama bu konuda pek mutlu olduğunu söyleyemezdim.
"Hadi, miniğim." Beni fark etti. Bakışları ayaklarımdayken ilerleyip yanımda durdu. Göz teması kurmakta zorluk çekiyordu. Hep böyleydi.
Beraber evden çıktık. Onu okula bırakmam on beş dakikamı aldı. Ardından Yiğit'e attığım konuma gittim. Ona evimin konumunu atamazdım. O yüzden attığım konum çok sık gittiğim bir kafeye aitti.
Kafeye vardığımda onu orada gördüm. Tam kafenin önünde, ayakta beni bekliyordu. Telefonuna baktığı için beni fark etmemişti. Her zamanki gibi. Tam dibinde durduğumda bakışlarını telefonundan kaldırdı ve beni gördü. Anında gülümsedi.
"Günaydın." Beni süzdü. "Sekreter."
Onun beni süzmesinden cesaretle bende onu süzdüm. Üzerinde yeşil bir mont ve siyah bir kot vardı. "Günaydın."
"İlk iş Merve'yi bulalım." Kafamı salladım. Merve'yi bulmadan Merve'yi izleyemezdik. Ne kadarda akıllıydık be!
Beraber motoruna bindik. O yine kask takmamıştı çünkü ben onun siyah kaskını alınca geriye çiçekli kask kalıyordu. Onu eski sevgililerine taktırmıştı muhtemelen. Ben onlarla aynı şeyi kullanmak istemiyordum.
Kollarımı bedenine sardığım andan itibaren gözlerim kapalıydı. Motordan çok korkmuyordum, sadece biraz tırsıyordum. Kollarımda ve bacaklarımdaki esinti durunca arabanın durduğunu anladım. Gözlerimi açıp kaskı boynumdan çıkardıktan sonra motordan indim.
Elimde duran kaskı motordan inmiş körüme uzattım. "Teşekkürler!" Bugün ne kadar da hanımefendiydim.
"Önemli değil." Beraber sokakta ilerlemeye başladık. Dar bir sokaktaydık.
"Şuan Merve'nin nerede olduğunu nerden biliyorsun?"
"Ona sordum."
"Ne?" Şaşkınlık bedenimi esir aldı. "Niye böyle bir şey yaptın?"
"Çünkü onun cumartesi günü nerede olduğunu ancak o bilebilirdi. Ayrıca, sen niye bu kadar şaşırdın?"
Ben durunca o da durdu. "Sadece, ona sormanı garipsedim."
Sonra yürümeye devam ettik. Bir kaç sokağı geride bıraktığımızda yine durdum. O da durdu. "Neredeymiş peki?"
"Orada." Eliyle işaret ettiği binaya baktım. Gelmiştik. Parmağının işaret ettiği yere dikkatli bakınca binadaki rengarenk boyanmış bölümü işaret ettiğini anladım.
"Orada ne var?"
Kendini gülmemek için zor tutuyormuş gibi görünüyordu. "Manikür ve pedikür merkezi."
Elini ellerimin arasına aldım. "Senin de tam manikürün gelmiş. Sana bol şanslar." O an bir şey fark ettim. Sağ elini tutuyordum.
Elini ellerimden çekti. "Şansına küs. Merve beni tanıyor."
Reddetmek için bir sebebim yoktu. Ama bir şartla kabul ederdim. "Manikürüm senden olursa oraya girerim."
Eli cebine gitti. Cüzdanını çıkarıp içinden kartını çıkardı. "Tırnaklarına güzel bir şeyler yaptır bari."
"Tamam." Kapının önünde durduğumda kafamı ona çevirdim. "Ben içerideyken sen burada ne yapacaksın?"
"Seni bekleyeceğim. Motosikleti park ettiğim yerdeki kafeye gel."
Kapıdan içeri girdim. Hangi kata çıkmam gerektiğini bilmediğim için duvarda yazan kat numaralarının yanında yazan isimlere baktım. Renkli yazı kendini fark ettirdi hemen. Üçüncü kata çıkıp kapının önünde durdum. Zili çalmaya başladım.
"Hoş geldiniz." Kapıdan içeri girerken montumu çıkarıp beni karşılayan kadına verdim.
"Manikür yaptıracağım." Böyle yerlere gelen tipler gibi kadına üstten baktım. Ve kendimden nefret ettim.
"Peki, efendim. Siz salona geçin. Orada sizinle ilgileneceklerdir." Kolunu çok kaldırmadan işaret ettiği yöne ilerledim. Salona geçtiğimde onu gördüm. Merve'yi. Yiğit bana dün onun fotoğrafını göstermişti.
İşte oradaydı. Yeni görevim.
İnstagram: scoob.book
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEŞKEM SEN - bir mahalle hikayesi
Literatura KobiecaBir mahallede, hatta bir sokakta bana kördü o. Beni görmesini çok istedim ama o hep kördü. Körümdü. Keşke beni görseydi. Keşke.