12

401 45 10
                                    

"Neden bana yardım ediyorsun?" dedi Hyunjin elindeki kupayı dudaklarına götürürken.

"Ne..?" diye mırıldandı Felix hafif bir şokla Hyunjin'e dönerken. Şaşırdığı sorduğu sorudan çok, konuşmayı başlatanın o olmasıydı.

"Neden benim gibi birine yardım edip katlanıyorsun?" Felix derin bir nefes aldı ve oturdukları balkondan ileriye baktı.

"Neden yardım edilmeye değer biri olarak görmüyorsun kendini?" diye sordu Felix karşılık olarak.

"Neden cevap vermek yerine sorumu soruyla geçiştiriyorsun?"

Felix duyduğuyla usulca kıkırdadı ve yanındaki bedene döndü parlayan gözleriyle. "Bu bir süre daha devam edecek, biliyorsun değil mi?" Tebessümünü durduramadan söylediğiyle Hyunjin de ona bakmış, kendisine derince bakan gözlerle karşılaşınca afallamıştı.

Neden diğerleri gibi acıyarak değil de daha başka bakıyordu? Neden diğerleri gibi iğrenip boşvereceğine kalıp yardım ediyordu?

Afallamasını atlattığında umursamazca omuz silkip az önce yaptığı gibi dışarıyı izlemeye devam ederek, "Hâlâ soruma cevap vermedin." dedi.

Felix derin bir nefes alıp yanındaki beden gibi dışarıya çevirdi bakışlarını. "Tekrar pişman olmak istemedim."

Kupasını dudaklarına götürüp yudumlarken, yanındaki bedenin bakışlarını üstünde hissediyordu Felix yine.

"Ne pişmanlığı?" duyduğu soruyla kupayı dudaklarından ayırıp yutkundu. "Seni o hâlde gördükten sonra öylece bırakıp gitseydim, sonrasında çok pişman olurdum. İçimden gelip yapmak istediğim şeyleri yapmazsam veya ertelersem, çok geç olabiliyor bazen."

"Hep böyle misin?" dedi Hyunjin kendini durduramayarak.

Felix kupasını mermer korkulukların üstüne bırakıp döndü yanındaki bedene, "Nasıl mıyım?"

"Tanımadığın birini o hâlde gördün ve eğer yardım etmezsen aklında kalacak yani öyle mi? Nesin sen melek mi?"

Felix buruk bir tebessümle tekrar başını dışarıya çevirdi, "Tanımadığım birini değil, seni o hâlde.."

Ne söylediğini fark ettiğinde dursa bile Hyunjin çoktan ne demek istediğini anlamıştı. Anladığı şeyle kaşları şaşkınlıkla havalansa da, bir şey söylemeden kupasını dudaklarına götürüp kahvesini yudumladı. Ne olursa olsun, onu rencide etmeyecekti. Görmezden gelecekti.

"Şey, tatsızlık için gerçekten üzgünüm. Yaraların daha iyiler mi?" dedi Felix Hyunjin'in patlamış kaşı ve dudağına bakarken.

Hyunjin başıyla onayladı, "Önemli değil."

"Gerçekten teşekkür ederim, beni koruduğun için." dedi Felix. Hyunjin onun mahcup hissettiğini biliyordu.

"Asıl ben teşekkür ederim. Evsizin tekine yardım edip kriz anında ne derse ya da yaparsa yapsın yine de güvenip ve katlanıp evinde tutmaya devam ettiğin için. Umarım bunların yanında benim yaptığımın bir hiç olduğunu anlatabilmişimdir." dedi hafif bir kıkırtıyla Hyunjin.

Felix Hyunjin'in kıkırtısıyla şoka girerken ve gülüşünde takılı kalıp elleri altındaki mermeri sıkarken Hyunjin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Yanlış bir şey söylemedim ya?" dedi Hyunjin endişeyle.

"Yok, hayır. Yanlış hiçbir sözün yoktu." dedi Felix yüzündeki gülümseme ve parıltıyla hızla reddederken.

Hyunjin bununla yutkunmuş, tekrar dışarıya bakmıştı. Felix yüzünün kızardığını hissedebiliyordu.

"Anlatabilirsin. Yani, eğer istersen." dedi Hyunjin çekinerek.

Felix yüzündeki tebessümü engellemeden, "Başka zaman anlatsam? Vaktimiz bol nasıl olsa ve şu an onu anıp moralimi bozmak istemiyorum.."

Hyunjin tekrar kendisine dönerken genişçe gülümsemiş, kahvesini yudumlamıştı.

-

pat diye bitirdim biliyorum ama nasıl bağlasam bilemedim

şu aralar buralarda aktifim eğer diğer ficlerimden hâlâ beklediğiniz varsa yb atmam muhtemel haberiniz olsunnn

oblivion Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin