bitmek bilmeyen uzun bir yolculuktan sonra yurtlarına ulaşmışlardı. özel bir yurt olduğu için giriş çıkış saatleri sorun değildi.
kimseye görünmeden sessiz adımlarla nagi'nin odasına ulaştıklarında arsız eller her tarafta kıyafetler ise bir bir zeminde yerlerini alıyordu.
...
"hadi ama reo o aptalla dans ederken çok daha esnek görünüyordun."
nagi sanki onun yüzünden gitmemişler gibi kızın reo'ya olan yakınlığından duyduğu rahatsızlık hâlâ geçmemişti.
"senin yüzünden gittiğimizi hatırlatırım, ayrıca keyifle dans etmedim hayırdan anlamayan birisiydi ben ne yapayım."
reo ileri doğru atılıp kollarını nagi'nin omuzlarına dolamak istese de elleri arkasında nagi'nin almış olduğu mor tüylü kelepçeyle bağlıyken mümkün değildi.
kollarından destek alamadığı için bir yere yaslanma ihtiyacı hisseden reo başını nagi'nin omzuna yaslayıp boynuna doğru "nagi yeter ısırma artık iz kalacak" diye mırıldandı.
"kalsın, benden başka biriyle görüşmüyorsun nasılsa sorun olmaz yani." uzun süredir oyalandığı boyundan uzaklaşıp kucağında olan çocuğun kulağına fısıldadı.
"yine de ah-"
"görüşüyor musun?"
"hayır nagi sanki bilmiyorsun ayrıca bileklerim çok acımaya başladı çıkarsana şunları."
"sadece canın yandığı için mi çıkarmamı istiyorsun ?"
"hayır, çok yoruldum ve bende sana dokunmak istiyorum."
"madem reo bana dokunmak istiyor daha fazla bekletmek istemem seni." reo'nun ellerini serbest bırakırken söyledi.
reo'yu sırtından sıkıca kavrayıp pozisyonlarını değiştirdi. reo'yu sırtüstü yatağa bıraktıktan sonra hemen üstüne yerleşip tekrar içine girmeye başladı.
"eh, dürüst olmak gerekirse kucağımda olman benim için daha az yorucu ama altımda olman da çok hoşuma gidiyor."
"tembel piç."
"test sonuçlarında üstümde olmanı seviyorum, diğer türlü biraz sinirli oluyorsun."
"sinirlenme sebebim sensin."
"sorumluluk alıp sinirini de alıyorum ama tatlım değil mi?"
nagi cevap beklemediği sorusunun ardından, reo'nun çenesini parmaklarının arasına alıp gözlerine bakmasını sağladı.
işte reo yine kaçınmak için bu kadar çabaladığı gözlere bakıyordu.
nagi, "reo sevişirken bana bakmalı" dedi, yüzünde reo'nun anlam veremediği sevimli bir gülümseme vardı.
nagi'nin eli önce reo'nun yanağına doğru kaydı sonra başparmağını mor saçlının alt dudağında gezdirdi.
reo gözlerini kaçıramıyor, hareket edemiyordu nagi'nin yönlendirmelerine uymaktan başka bir şey yapamıyordu.
üstünde ki çocuğun gözlerinde hipnotik bir şeyler vardı. şehvet, heyecan ya da benzeri bir şey değildi daha nazik daha hassas bir şey.
reo bu bakışı daha önce gördüğünden emin değildi ya da daha önce böylesine dikkatle bakmamıştı.
reo kaybolmuşken nagi eğilip dudaklarını reo'nun dudaklarına bastırdı.
nagi onu öpüyor, dudakları hararetle birbirine çarpıyordu. elleri kendine göre kısa olan çocuğun yanaklarını aç bir şekilde kavramış sanki yarın hiç gelmeyecekmiş gibi öpüyordu.
