Gözlerimi açtığımda perdeler çekili olduğu için odanın içi hala karanlık olsa da sabah saatlerini çoktan geçirdiğimizi biliyordum. Malikanenin içindeki hizmetlilerin sesleri ile çoktan akşam yemeği çalışmalarına girdiklerini anlamıştım. Bugün bu yataktan asla çıkmadan bir sonraki güne geçebilirdim. Aylardır hissettiklerim bir gece de tepemden aşağı dökülmüş ve ben onların altında kalmışım gibi hissediyordum. Beni bu duygu karmaşasından çıkaran şey ise sırtımda hissettiğim eşimin kafası ile nefes alış verişlerinin tenimde dalgalanması ve belimi saran kalın kollarıydı. Geceden şafak vaktine kadar uyumamıştık ve öncesinde yaşamış olduğumuz savaşa rağmen bir taş sertleşmiş organı günün ilk ışıklarında ancak sakinleşmişti. Yanlış anlaşılmasın bundan şikayetçi değilim hatta onu içimden koparıp çıkarırken utanmaz bir şekilde sızlandım. Sanki elinden en sevdiği oyuncağı alınmış bir çocuk gibiydim. Ona bağımlı olmamak imkansızdı. O benim doğumumda kaderime yazılan eşimdi. Onsuz olmak bana defalarca acı çektirmişti ve yeniden onsuz kalmaktan çok korkuyordum.
"Nefes almadan da yaşayabildiğini bilmiyordum."
Kendimi düşüncelerimde o kadar kasmıştım ki bir an sesini hemen arkamda duyunca sıçradım. Belimdeki kolları sıkılaşıp vücudumu kendine bastırdığında gülümsedim.
"Bende daha ne cevherler var da öğreneceksin işte. "
"Hmm. Kendim deneyimlemeyi tercih ederim."
Uykudan yeni uyandığı için kısılmış sesi tenimde boğulurken kendimi kollarının arasında döndürdüm. Gözleri hala kapalıydı fakat ona baktığımı bildiği halde öyle kaldı.
"Korkunu hissediyorum küçük kurt. Neden bu kadar tedirginsin."
Ondan veya başkasından artık hiçbir çekincem yoktu. Duygularımı hissettiğini biliyordum. Ama artık gizli saklı hiçbir şeyin olmasını istemiyordum.
"Canavarın hala seninle mi?"
James gözlerini açıp elalarıma baktığında sanki bir an göz bebeklerinde canavarını görecekmişim gibi hissettim ama tek gördüğüm kurdunun irislerinin dalgalarıydı. O da derin bir iç çekti.
"Bilmiyorum. Onun hiddetini hissediyorum fakat bir hayalet gibi."
"Büyücüyle konuşmalıyız."
"Eğer buradaysa. Benimle kalmışsa.."
"O zaman onu bir yavru kedi gibi evcilleştiririz."
James'in bakışları o kadar yumuşaktı ki ilk defa onunda bana karşı bu kadar şeffaf olduğunu hissediyordum.
"Seni dün gece herşeyinle kabul ettim. Artık benden kaçışın yok koca kurt."
Dudağının bir köşesi kıvrılırken çok sevdiğim gamzesi kendini gösterince bende gülümsedim.
"Kurdumu benden daha çok sevdiğini biliyorum."
"Kıskandın mı yoksa"
"O hantalı mi?"
"Ahaha. O hiçte hantal değil! Çok güçlü, çevik ve.."
James'in tek kaşı havalanırken daha da keyiflendim. Gerçekten kendi kurdunu kıskanıyordu.
"Gerçekten kıskanıyorsun."
"Elbette kıskanırım. Sana benden önce defalarca mühürlendi."
Ben yine kıkırdarken bir anda üstümde konumlanmasıyla cıyakladım.
"Bu sesi sevmeye başladım."
Mühürlediği yere kafasını sokup öpücük kondurdu. İçim erirken altında mayıştım. Ellerim çoktan yolunu bilen bir izci gibi kaslı vücudunda gezintiye çıkmıştı. Yanında küçücük kalıyordum. Bana küçük kurdum derken kızsamda bu duyguyu sevmeye başlamıştım. Onun beni koruyacağını her zaman onun heybetine sığınabileceğimi artık hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa'nın Savaşı ( 1. Kitap )
WerewolfYeni yetişkinlik dönemine giren Bella ile Alfa eşinin mühürlenmesi sanılanın aksine mükemmel olmamıştı. Peki neydi bunun nedeni? (Kitabın bazı bölümlerinde +18 sahneler olacaktır. )