Çağlayarak akan bir şelalenin kıyısında yan yana duruyorduk. Su yukarıdan köpürerek akarken aşağısı oldukça sakin görünüyordu. Küçüklüğümden beri kendi ormanımızdaki şelaleye sık sık giderdik fakat bu şelale de oldukça güzel görünüyordu. Sonbaharın son demlerini yaşadığımız için sabah güneşi sadece günü aydınlatmakla kalsa da yukarısında durduğum bu su birikintisi oldukça cazip görünüyordu.
James ile ormana girdikten sonraki dördüncü günümüzdü. Kimseye haber vermemiştik çünkü hiçbir soruyu cevaplamak istemiyorduk. Yokluğumuzu aksi büyücü zaten farkederdi ve durumu yeteri kadar sürüye açıklardı. Belki yaptığımız Alfa ve Luna olarak düşüncesiz bir davranıştı fakat ruh sağlığımız ve eş bağımız için bunu yapmamız gerekiyordu. Kurtlarımız yan yana en uzun zamanlarını geçirdikleri için oldukça mutlu oldukları için dönüşmeyi hiç düşünmedik. Tanrıça yolu bulunduğumuz yere daha beş günlük mesafedeydi. Yeni avlandığımız için keyfim gayet yerinde önümdeki manzaraya çekilirken James sonunda ne yapacağımı anlamış olmalı ki zihnimden seslendi.
"Aklından bile geçirme küçük kurt!"
Yüzümü yandan ona çevirdiğimde atakta bekler gibi görünüyordu. Yeniden şelaleye dönüp onun hamlesini yapmasına fırsat tanımadan kendimi köpüren sulara attım. Çıkardığım uluma sesi muhtemelen insan halinde olsaydım çığlık olurdu. Adrenalin dolan vücudum havada süzülüp serin sulara gömüldüğünde dört patim birden göreve dahil olup beni suyun yüzeyine çıkardı. Arkamdan gelen sıçrama ile Alfanın yukarıda kalmayacağını biliyordum. Ben sakin sakin dışarı çıkıp silkelenirken yerime sindiren türden bir hırlama ile ona dönemedim. Onu kızdırmak hoşuma gitmişti ama küçük bir eğlence yaşamıştık fena mı?
"Seninle şimdi ne yapmalıyım küçük kurt!"
Zavallı bir surat ifadesine bürünüp eşime döndüm. Islak tüylerinden sular damlarken dilimi çıkarıp burnumu yaladım.
"Yapma!"
Hala hırlasa da masum hareketlerimle ona yaklaşmaya devam ettim. İkinci dil darbem onun boynuna olurken hızlı hamlesiyle beni toprak zemine yatırıp üstüme çıktı. Daha kendimi toparlayamadan içime girmesi ile gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kalplerimiz deli gibi atıyor birbirimizi yalıyorduk. Onunla kurtlarımız hiç çiftleşmemişti ve bu çok heyecan vericiydi. Hala vücudumda adrenalin dolaşırken onun büyük kurdunun kurdum ile çiftleşmesi mükemmel hissettirmişti. Kendimize geldiğimizde siyah kurt arkamda yatarken ona biraz daha sokuldum. Tüylerim çamurlu zeminde kirlensede umursamadım. James'in kurdu o kadar sıcaktı ki bu havada suya dalsakta hasta olmayacağımızı biliyordum. Günlerdir onun sıcaklığında uyumak hoşuma gidiyordu. Dönüş yolunda tek başıma olma düşüncesi beni arada boğsa da onu zihnimden olabildiğince uzakta tutmaya çalıştım.
"Oradan atlarken aklından ne geçiyordu?"
"Eğlence.. "
"Bell!"
"Sadece biraz kafamızı dağıtmak istedim. Günlerdir sessizsin. "
"Seninle olmanın huzurunu yaşıyor olamaz mıyım?"
"Benimle evimizde de huzur içinde yaşabilirsin. Kirli pasaklı olmadan.. sakince.."
"Bunu da sevdim."
"Biliyorum.. Seninle herşeye varım koca adam!"
"Seninle her şeye küçük sevgilim."
Uykunun kollarına çekildiğimizde yanımızdaki şelale bile sakinlemiş görünüyordu. İkimizde belki Alfa'nın yaşayan ölümüne gidiyorduk ama bu yolu giderken hiç yapamadığımız belki de yapmaya fırsatımızın hiç olmayacağı balayını yaşıyormuşuz gibi davranıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa'nın Savaşı ( 1. Kitap )
Loup-garouYeni yetişkinlik dönemine giren Bella ile Alfa eşinin mühürlenmesi sanılanın aksine mükemmel olmamıştı. Peki neydi bunun nedeni? (Kitabın bazı bölümlerinde +18 sahneler olacaktır. )