Kenmanın bakış açısı
Her sabah yaptığım faaliyetleri tekrarladıktan sonra havanın soğuk oluşunu pek önemsemeden cılız bir şekilde dışarı çıktım.
Günlerden pazartesi'idi ve ilk dersimiz maalesefki matematikti.
Beni iki dakika önce tanısaydınız bile derslerden ne kadar nefret ettiğimi az-çok tahmin edebilecek düzeye gelirdiniz.Derin bir nefes aldım, dün akşam yaşanan olaydan sonra bir süre lavaboda öylece kalmıştım. Pişmanlığım nedensizce oldukça ağırdı. O çocuk benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu sonuçta.
Belki sözlerim ağır olabilirdi fakat onun aksine benim gururum oldukça ağırdı. Karşısına birden geçip; "Hey geçen sana sinir olup sövdüğüm için üzgünüm dostum hadi hamburger yiyip barışalım." tarzı birşey diyemezsin öyle değil mi?
Yolda, düşünce kuyusuna dalıp kaybolmuş şekilde yürürken birden Akaashinin evine çoktan varmış oldumu fark ettim.
Normalde Bokuto sabahın körü olduğu fark etmezsizce kapının önünde durur zile basıp dururdu fakat geçen günlerde oldukça hastalandığı için Akaashi ona evden çıkmama yasağı verdi.
Buna rağmen Bokuto uyuyamayıp zırt-pırt Akaashiye yazması da ayrı bir olay tabi.
Akaashinin kapısının önüne vardığımda tek elimi ağzıma kapatma amacıyla götürüp hafifçe esnedim. İki elimi havaya doğrultup uzandıktan yarım saniye sonunda bu sabahki antrenmanımın yeterli olduğunu düşündüm.
Elimi yumruk haline getirip kapının dümdüz ve oldukça sıradan olan tahta gövdesine çarptım hafifçe.
Yumruk halindeki elimi gevşetip yanıma yerleştirdikten sonra ise kapının sonuna kadar açılışına şahit oldum.
Akaashi büyük ihtimal Bokuto sayesinde erkenden uyanmaya ve hazır olmaya alışık olmalı ki çantası dahi sırtındaydı.
Ufaktan bi göz gezdirdim: Benimkine kıyasla tdüzgün ve taranmış olduğu belli siyah saçları, ütülenmiş, hiçbir zaman beğenmediğim okul kıyafetimiz, küçük ama ihtiyacı olacak orantıda olan beyazla siyah çizgilere sahip bir sırt çantası ile karşımda duruyordu.
Peki ben mi nasıl görünüyordum? Eh, taramadan doğruca evden çıktığım görünür seviyede olan ve boyanın fazlaca akmış olduğu saçlarım. İlk gördüğüm geniş kırmızı bir sweet-shirt, (doğru mu yazdım bilmiyorum) ve paçası ayakkabıma kadar gelen eşorfmanımlaydım.
Daha okula gitmemiş olsam dahi eve gitmek için canımı bile verirdim.
Akaashi benim konuşmayacağımı anlamış olucakki kapıdan yavaş adımlarla çıkıp arkasından kapattı. Elini sol cebine atarak anahtarıyla kilitledikten sonra geri cebine yerleştirdi ve bana doğru döndü:
"Gitmeyi düşünmüyorsun sanırım Kozume?"
Onun alaylı bi şekilde söylediği sözüyle kendime gelmiş olmalıyım'ki konuştuğu an irkilip kafamı az santim kaldırdım. Ona bakıp yorgun sesimle konuştum.
"Emin ol elimde olsa evden dışarı bir adım dahi atmam."
Söylediklerime karşın göz devirip sırıttı. Dediklerimi öncesinden de söylediğim için şaşırması pek mümkün değildi zaten. Esneyip tekrar konuşmaya devam ettim.
"Bokuto da tam hasta olucak zamanı bulmuş cidden..."
Akaashi kolumdan tutup beni yola doğru ilerletti bana göre ise sürükledi.
"Deme öyle, her mevsim geçişi hasta olmak kolay bir iş değil..."
Göz devirdim. Büyümüş, kocaman bir bebek bakıyordu cidden.
Yolun ortalarına varınca Akaashi beklenmedik bir anda hapşırınca irkilip birkaç adım geriledim.
"Sende mi hasta oldun lan!"
Akaashi, cebinden peçeteyi çıkarıp hem burnunu hemde yüzünü sildi. En yakın çöp kutusuna pislenmiş peçeteyi atıp tekrar yanıma adımladı.
"Üzgünüm ama öyle görünüyor. "
Yandan gülümseyerek konuştuktan sonra yüzümü butuşturup biraz uzakta yürümeye başladım.
"Bulaştırma bana katil!"
Yanımdaki adam hiçbir şekilde umursamayarak kıkırdadıktan sonra daha da sinir olmuştum. Fakat konuşarak efor sarf etmek istemedim.
Okula varılınca
O
kula sonunda varmıştık. Akaashiyle kısa bir el sallayıp vedalaşmadan sonra sınıfıma gitmek adına merdivenlere doğru ilerledim.
Merdivenler, onlardan nefret ediyorum.
İlk katı çıktıktan sonra anında nefes nefese kalmıştım. Ellerimi dizlerimin taban kısmına yaslayıp soluklandım, uzun sürmemesine dikkat ederek tekrardan dik duruşa geçtim. İstemeden etraftaki insanlara göz gezdirdim.
Tam o sırada dün binlerce laf ettiğim Kurooyu gördüm. Yanına ilerlememe fırsat kalmadan sınıfına girmişti bile. Kaşlarımı çattım, sinirlenmiştim. Aslında insanlar sinirlenmemin belli olmadığını söyler fakat şuan tam olarak tanımlayamasam da sinirlenmiştim.
Sert adımlarla onun sınıfı olan sınıfın kapısını önğme geldiği gibi açtım. Tereddütüm yoktu.
Kuroo ise hiçbir şeyden habersiz çantasını sırasına yeni koymuş ve kapının gürültülü sesiyle yüzünü oraya çevirmişti.
zaman kaybetmeden onun yanına ilerledim. Bu sırada ise hâla sırtımda olan çantasının cesed kadar ağır oluşunu da unutmuştu tabi.
Kuroonun tam yanında durup onun konuşmasına fırsat vermeden ve bir an önce içindeki bu histen kurtulmak için lafa atladı;
"Dünkü kaba davranışım için üzgünüm!"
Sesim gereğinden yüksek çıkmıştı. Sınıftaki olayı bilmeyen herkes anında meraklı gözlerle oraya odaklandılar.
Kuroo hafifçe ve kısa bir sırıttıktan sonra yüzünü ciddi bir surat ifadesi kaplamıştı.
"Harika, şimdi siktir git ve gözümün önünden kaybol hadi"
O an kala-kaldım. Bu bir çeşit karma tarzı birşey miydi yoksa?
Şuan onu etiketleyemedim ama geçenki bölümün kısa oldunu söylemişti bende elimden geldiğince bu bölümü uzun yaptım
Ayrıca hasta oldumu fırsat bilip bölüm attım ama herkes okulda kim okicak şimdi bölümüamk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genshin girek mi//Kuroken
ChickLitÇok fazla genshin impactle alakalı muhabbet kullanmıyorum herkes anlasın diye Kuroken #1 | 10/06/2023✶