1.5

411 37 26
                                    

gelecekteki bana;
smut yazabildin mi lan

Nasıl tezgaha oturtulup şehvetle dolup taştığın ana geçiş yaptığını hatırlayamadan, sevgilinin saçlarından tutup daha çok bastırıyordun kendine.

Nanami'nin bahsettiği 'sınır'ı geçmiştin yanlışlıkla. İsteyerek olmasa da iyi ki olmuş dediğin bir durumdaydın.

Dilinin bu kadar zevk verebileceği aklına gelmemişti desen yalan olurdu fakat gittikçe hayalinin ötesinde bir hal almaya başlıyordu.

Daha önce sevişmemiş değildin ama böylesi bir zevki ilk kez tadıyordun. Belki de aşık olduğundan böyledi. Ya da sevgilin işini biliyordu.

Nanami kafasını geri çektiğinde boşluk hissiyle rahatsız olmuş, sızlanmıştın. Ne olduğunu anlamak için gözlerini açtığın sırada Nanami'nin seni kucaklamasıyla hızla boynuna sarıldın.

Seni odaya taşırken dudaklarına uzandı. Sanki yıllarca bu anı bekleyen sen değil de oymuş gibi tutkuyla derin bir öpücüğe çekti seni.

Yatak odana geldiğinizde yavaşça seni yatağa bırakırken üzerine doğru eğildi. Bir süre gözleri dağılmış olan şekilli bedeninde gezindi.

Manzarası her ne kadar güzel olsa da daha güzel bir manzara elde etmek istediğinden bazı parçaları da çıkartması gerektiğini fark etti.

Boynuna bir öpücük bırakıp üstündekininden kurtuldu. Yalnızca sütyeninle kalmıştın.

Bir yandan belini okşarken diğer yandan boynunla ilgilenmeye başladı. Elleri alev almış gibiydi ki tenini yakıyordu.

Boynundan aşağı bir kaç öpücük ve iz bırakıp inerken belin yay misali gerilmişti. Üstünde kalan son parçayı da çıkardıktan sonra göğsüne yönelmeden önce tekrar manzarasına bakıp konuştu.

"Öyle güzelsin ki..."

Derin nefeslerin ve onun bir bebekmişçesine emerek çıkardığı sesler odanın duvarlarına çarpıp kulaklarınıza doluyor, ortamı daha çok şehvete boğuyordu.

Elleri hiç durmadan vücudunda dolanıyordu ki bir süre sonra durdu. Hızla altındakilerden kurtulup uyluklarından tutu ve kendisini hissetmen için iyice yaklaştı. Onayını bekliyor gibi gözlerinin içine bakıyordu.

Uzattığın elini yüzüne yaslayıp kendine çektin ve bulunduğunuz durumun aksine dudaklarına küçük, hoş bir öpücük bıraktın.

"Seni seviyorum."

°°°

Duştan çıkmış saçını kurularken kapının sesi eve yayıldı. Kimin gelmiş olabileceği düşüncesiyle kapıya doğru ilerlerken Nanami arkandan geliyordu.

Delikten bakmanla merceğe yaklaştırılmış, tamamen aklından çıkmış olan oğlunu gördün ve kapıyı açıp minik bebeği karşıladın.

"Ay, oğluşum gelmiş."

Uzanıp kucağına aldığın Yuji, sana geldiği gibi kafasını göğsüne yasladı. O da özlemişti belli ki.

"Oğluşun ya, oğluşun. Babasıyla fin fon yapmak için dayılarında unuttuğun oğluşun. Şuna bak utanmadan yeni duş almış halinizle karşımıza çıkıyorsunuz!"

Satoru, Yuji'yi verdiği gibi konuşmaya başladığında onu takmadan içeriye geçtiniz.

"Ayıp ulan! Ciddiye de alınmıyoruz."

Söylene söylene arkanızdan gelerek koltuğa oturdu. Saniyeler içinde sinirli yüz ifadesi değişti, haylaz bir gülümsemeyle ikinize baktı.

Gözleri Nanami ve sen arasında gidip gelirken aklından çıkmayan, her şey bariz olsa da sormadan edemeyeceği soruyu patlattı.

"Ee, seviştiniz mi sonunda? Yıllardır bunu bekliyorum be!"

Al al olmuş yüzlerinizle birbirinize baktınız. Utanıp kafanı çevirdiğinde yanındaki yastığı alıp Satoru'ya fırlattın.

"Headshot."

Tam kafasına isabet eden yastıkla kahkahalara boğulurken küçük bir gülüş daha işittin.

Minik bebekten gelen sesle hepiniz gülmeye başladınız bu sefer. Tombul yanaklarını ısırıp mideye indirmemek için kendini zor tutuyordun.

Isırmak yerine sulu sulu öptüğün hassas yanakları anında kızarmıştı. Her ne kadar tatlı dursa da bir daha sert öpmeyesin diye içten içe kendini tembihledin.

Yuji'yi oyanatırken Satoru yine size sataşmadan duramamış, kafasına yediği darbe yetmemiş olacak ki sorusunu tekrarlamıştı.

"Ben hala yanıtımı alamadım?"

Tekrar yüzüne yerleştirdiği haylaz gülümsemesiyle konuştuğunda bu sefer ki darbe Suguru'dan gelmişti.

"Cevabı biliyorsun işte. Niye gerip duruyorsun ki, salak herif."

Çattığı kaşlarıyla sinirli göründüğünü sanan fakat aksine komik görünen Satoru kafasını ovuyordu.

Fazla sert vurduğunu düşünmüş olmalı ki Suguru da endişeli gözlerini Satoru'ya dikmişti.

"Çok mu sert oldu?"

Umursamaz görünmeye çalışsa da becerememişti tabii. Bunun üzerine Satoru sanki kafası kopmuş gibi davranıp Suguru'ya sırnaşıyordu.

İkisinin 'fingirdeşmesini' iğrenmiş bakışlarınızla izlerken sizi fark edip sustular.

Bir anlık oluşan sessiz ortamı Nanami'nin guruldayan karnı bozmuştu. Sabah edemediğiniz kahvaltı yüzünden mideniz bomboştu.

Acıktığını o an fark etmenle çabucak bir şeyler yemek istemiştin. Her zaman oldukça aç bir insan olarak bu kadar süre dayanman şaşırtıcıydı.

"Yemek yapmam uzun sürer şimdi. Sipariş verelim mi?"

Nanami'ye karşı konuştuğunda kafasıyla onayladı. Yemek yapmaya hem üşenmiştin hem de uzun sürecekti.

Karşındaki ikiliye de sorduktan sonra telefondan hızlıca bir şeyler sipariş edip 'kim Yuji'nin dayısı, kim amcası?' tartışmasına katıldın.

U

zun süren tartışma sonrası kapının çalmasıyla ayaklandın. Şaşırtıcı derecede beklediğinizden erken gelmişti siparişiniz.

"Oh, bayağı erken geldi. İyi bari."

Yuji'yi Nanami'ye uzattıktan sonra kapıya koştun. Kapıyı açarken beklediğin bir polis değil, kurye idi aslında.

"Y/n L/n, çocuk kaçakçılığı yaptığınıza dair şikayet aldık. Bizimle karakola gelmek zorundasınız."

sok oldunuz dimi 🤟🤟
bu arada 15000yil geciken bolumden dolayi sorry
biraz daha uzun yazmak istemistim ama olmadi sonraki bolumlere artikkk

It's my fault to fall in love - [Nanami Kento]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin