nane limon

108 15 1
                                    

...

Onun için tekrar gelecekti.

...

Jongho dün kafeden ayrıldıktan sonra her zamanki koşu yaptığı yere gitmişti. Spor yaparken son turlarına doğru yorulan Jongho o gün hiç yorulmuşa benzemiyordu. Yine koşudan sonra Yunho ile konuşmuş, Mingi ile aralarında küçük tartışmalar yaşadığını ama hallettiklerini öğrenmişti. Bu sefer konuları Mingi ile sınırlı kalmamış, Yeosang hakkında da konuşmaya başlamışlardı. İlk soran tabiki Yunho olmuştu. 'Yeosang nasıl', 'görüşüyor musunuz' gibi bir sürü soru sormaya başlamıştı. Yeosang'ın adını duyması bile elindeki telefonun titremesine neden oluyordu. Bir süre telefonda konuşan ikili Mingi'nin Yunho'ya isyan sesleri ardına Yunho telefonu kapatmak zorunda kalmıştı.

Jongho ise telefonu kapattıktan sonra gözleri ayakkabılarına kaymış, aklına direkt Yeosang gelmişti. Ve birde Yeosang'ın söyledikleri.

'senin gibi çok güzeller Jongho'

Demek ki gerçekten şanslıydı bu ayakkabılar.

Akşama doğru eve dönerken Yeosang'ı görmek istemişti. Sonuçta evinin direkt karşısında değil miydi gerçi her zaman görebilirdi. Kafeye yaklaştığında gözleri Yeosang'ı aradı. Ne ara bu kadar kalabalık olmuştu. Daha düne kadar sadece ikisi vardı. Şimdi ise kalabalıktan Yeosang'ı göremiyordu.

Kafe kapısından elinde limonata ve yüzünde aynı gülümseme ile çıkan kişiyi tanımıştı. Diğer müşterilere yetişmeye çalışıyordu. Yanına gitmekten vazgeçip el sallamak istedi ama nafile. Elindeki içecekleri dökmemek için sadece onlara bakıyordu Yeosang. Yani Jongho'yu görmesi pek mümkün değildi.

Onu görmese bile oturup izlemek istedi. Havanın soğukluğu kalbi ne kadar sıcak olursa olsun üşümesine neden olmuştu. Doğru ya camından direkt görünüyordu. Ne diye bu soğukta izleyecekti ki?

Hızlıca odasına çıkmış, üstünü değiştirmişti. Şimdi kalbi de kendi de sıcacıktı. Camının kenarına bir sandalye koymuş, yine o kalabalıkta Yeosang'ı bulmayı deniyordu. Ortada koşturan tek kişi olması onu bulmasını sağlamıştı.
Herkese karşı nasıl bu kadar güzel gülümseyebiliyordu? Neden o güzel gülüş sadece Jongho'ya ait değildi ki? Ya başkası da seviyorsa onu ya Yeosang'ını ondan alırlarsa düşüncesi Jongho'yu üzmüştü.

Ama şu an üzülmesi gereken halen bu soğukta, bu kısa kollu tişört ile koşmaya devam ederse Yeosang'ın hasta olacağı olmuştu. Sanki düşüncelerini okumuş gibi Yeosang'ı bir daha dışarıda göremedi Jongho. Fakat o ise belki bir daha görürüm umudu ile cam kenarında beklemeye başladı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Yeosang dışarda çıkmıştı ama Jongho çoktan kafasını cama dayamış, uyuyakalmıştı.

Sabahı ise boyun ağrısı ile uyanmıştı. Ama onun için değerdi. Yeosang'ı görmek için değerdi.

Camdan baktığında kafenin kapalı olduğunu gördü. Muhtemelen birazdan yine koşarak gelip açar diye düşünmüştü. Bu sefer gittiğinde ondan limonata yapımını öğretmesini isteyecekti. Sonuçta Yeosang'ın yaptığı limonataların aynısı yapamaz ya da başka bir yerde bu kadar güzel bir limonata içemezdi.

Bugün hava oldukça yağmurluydu ama üstüne bir şey almadı. Zaten direkt karşı binası değil miydi? Biraz daha beklemiş en sonunda dayanamamış ve kafeye doğru gitmeye başlamıştı. Fakat kafe kapalıydı.

Her gün açık olan kafe neden bugün kapalıydı? Keşke arayıp sorabileceği bir telefon numarası olsaydı. Ya da keşke Yeosang'ın telefon numarası olsaydı. Ne olup bittiğini öğrenirdi. Belki gelir diye beklemeye başladı. Ne kadar çok beklediysede Yeosang'tan haber yoktu. Beklediği her dakika yağmur şiddetleniyor Jongho ise Yeosang'ı görme aşkı ile tutuşuyordu.

Yéo's Cáfé / JongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin