Yeonbin çifti kendi kafalarına göre takılırken biz de Sunghoonla derin bir sohbete dalmıştık. Konuşurken ellerini ve mimiklerini kullanışı, gözlerime bakışı beni dinlerken saçımı okşayan eli. Bu adam harikaydı. Ona bu kadar hızlı kendimi kaptırmış olamazdım. Ama ne zaman saçıma ellese ne zaman bana gülse onu Minho olarak hayal ediyordum. "Değil mi Jisung?" Diye sordu. Onu dinlememiştim. "Ah.. şey evet haklısın." Uydurmasyon bir cümle kurduğumda ilgili gözlerini yüzümde gezdirdi.
"Bir sıkıntı mı var?" Eli saçımdan yanağıma gitti. Eli yanağımı okşarken gözlerim dolmuş şu an Minho ile böyle bir an yaşamadığımızı sorguluyordum. Elini ittirdim. "Bir şey yok." Çantamı masadan aldım ve Yeonbin çiftine döndüm. "Ben eve gidiyorum." Soobin bunu suyunca ayaklandı. "Ben bırakayım seni?" Ben ise gerek yok anlamında elimi iki yana sallarken Sunghoon arkadan konuştu, "Motorumla bırakayım seni ben de gidecektim şimdi." Dedi. Başımla onu onayladım ve kafeden birlikte çıktık.
Birlikte ilerlediğimizde gri siyah bir motorun önüne geldik. Arkasındaki bagaj gibi yerden iki tane kask çıkardı ve beyaz olanı bana verdi. Siyah olanı kendine taktı ama ben ne kadar uğraşsamda kaskı takamamıştım. En son sinirlenip, "Senin gibi kaska sokayım!" Diye Sunghoon'un rahatça duyabileceği bir ses yüksekliğinde bağırdım. Şaşkınlıkla bana dönen Sunghoon kaskımı tek çırpıda taktı. Kaskıma vurup gülümsedi.
•
Eve vardığımızda sarıldığım belini bıraktım. Bana gülümsedi ve kaskımı çıkardı. Kendi kaskınında çıkartıp bana sarıldı, "Teşekkür ederim." Dedi. Başını boynuma gömmüştü ve açıkça beni kokluyordu. Bende belime sarılan kollarına karşın kollarımı sırtına sardım. Birbirimize tekrar gülümsedik. Ben hala konuşmuyordum. Tam arkamı dönmüş giderken bana seslendi. "Hey prenses!" Ona döndüm, prenses mi? Şaşkınlığımın yüzümden okunduğuna emindim.
Düşüncelerimi dile getirdim. "Prenses mi?" Bana baktı ve sırıtarak başını yukarı aşağı sallayarak beni onayladı. Yanına gittim ve ensesine vurdum. "Prenses anandır göt!" Biraz sesli konuşmuştum ama umrumda değildi. Sunghoon ise hala gülüyordu. "Numaranı versene~" dedi aegyo dolu ses tonuyla. Yüzümü buruşturdum ama başımla onu onayladım. Cebinden çıkartıp uzattığı telefonuna numaramı girip kendimi 'Prenses anandır' diye kaydettim. Çaldırıp kontrol ettiğimde vedalaşarak ayrıldık.
Evimin kapısına geldiğimde anahtarımla kapıyı açmaya çalıştım. Ama kapı zaten açıktı. Ayaklarım yere sabitlenmiş gibi olduğum yerde donakaldım. Bir süre durup kendime gelip içeriye girdiğimde şoka uğradım çünkü kanepemde kapıya doğru bakarak oturan bir Minho vardı.
Minhodan
Jisung bana sınıfın ortasında laf sokmuştu. Anlayamamıştım derdini. Bende ne olduğunu anlamak için evine gitmeye karar verdim. Evinin adresini Changbin sayesinde bulup evine gittim. Kapının oradaki ayakkabılığın içindeki ayakkabıların içini yokladım ve kırmızı bir converse'in içinden bir anahtar buldum.
Anahtarla kapıyı açmaya çalıştığımda başarılı olunca sırıttım. Ayakkabımı içeriye aldım ve kapıyı hafif aralık bıraktım. Oturup Jisung'u bekliyordum. Neden bir anda soğuk yapmıştı ki? Bir saniye... yoksa duydu mu? Allah kahretsin. Düşüncelerimle kendimi yerken motor sesiyle kapının yanındaki iç tarafı göstermeyen camlardan sağdakine kaydı gözüm.
Motordan inen 12-C'deki Sunghoon ve Jisung. Sunghoon ve Jisung çok yakınlardı ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti. Ellerim istemsizce yumruk haline geçerken kaşlarım çatılmıştı. Yaklaşık 5 dakika sabrımı sınadıkdan sonra sonunda Jisung kapıya yöneldi.
Elimi sıkmayı bırakmış, yüz ifadem sırıtışa dönmüştü. İşte bu harika olacaktı.
Kısa kısa yazıyorum ya useniyorum biraz uzun bolumler gelicek ins

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fave|Minsung
FanficMatematik öğretmeni Minho'dan hoşlanan Jisung. #2 hanji(23.05.24) #25 leeminho (25.05.24)