1.7

133 25 64
                                    

Aral'dan

Sesler vardı, ağrılar vardı, acılarım vardı.

Bir cihazın sesi vardı, doktorların sesleri vardı, kuş sesleri vardı.

Tugay'ımın sesi yoktu.

Bekledim. Sadece onu bekledim. Yaşamak için tek nedenim oydu. Dayanmamın tek nedeni oydu. Savaşmamın tek nedeni oydu. Belki son bir veda belki bir yüzleşme bekliyordum ondan. Kardeşlerimden çoktan vazgeçmiştim. Artık onların olduğu bir aileyi hayal etmiyordum.

Gerek yoktu boş hayallere. Yıllar önce ilk defa bir adamla kurmuştum o hayalleri. Sonu beni büsbütün bitirmişti.

Hem neden beni istemeyen insanlara yaranmaya çalışıyordum ki? Neden ne yaparsam yapayım ilk hatamda paramparça olacağım bir yerde durayım ki.

Kardeşlerimlerdi. Canımı verirdim isteseler ama daha fazla yakınlık kuramazdım. İçim almıyordu artık onları.

İstedikleri kadar pişman olsunlar veya pişmanlık maskesi taksınlar bitmişti.

Onların beni istemediği gibi şimdi ben de onları istemiyordum.

Eğer yaşarsam bu ülkeden bir daha dönmemek üzere gidecektim. Belki İtalya belki Rusya neresi olsun ne olursa gidecektim.

Artık kırılmak istemiyordum.

Bir aynaya bakma şansım olsun istiyordum. Çok sevdiği saçlarımın hala aynı olup olmadığını bilmem gerekiyordu.

En son sadece uçlarında sarılar kalmıştı. Ne kadar zaman geçmişti ki? Hangi gündeydik, hangi aydaydık, hangi yıldaydık? Kışı görebilecek miydim? İlk karı Tugay ile Savaş ve Barış ile karşılayabilir miydim?

Gözlerimi açmak istedim. Sanki göz kapaklarımda dünyanın yükü vardı. Açamıyordum.

Daha fazla açmaya uğraşmayıp kafamı sola doğru yatırdım.

Hesaplaşacağız Karhan Tugay, o güne kadar yaşayacağım. O günden sonrası muamma.

.
.
.

Kapının yavaşça açılıp kapanmasıyla irkildim. Artık gözlerimi açabiliyordum. Ve bir doktordan öğrendiğim üzere bugün günlerden 22 Eylül'dü. Kışa az kalmıştı. Doğum günüme de. 29 Eylül.

Ama içimde bir his vardı. Kötü bir şeyler olacaktı sanki.

İçinde boşluktan başka bir şey olmayan gözlerimi kapıya çevirdiğimde gördüğüm bedenle gözlerim büyüdü.

Kapıdaki adam Tugay'dı.

Yüz hatları sertleşse de sakalları artsa da gözleri daha yorgun baksa da Tugay'dı o.

Bir zamanlar delicesine aşık olduğum adam.

Şimdi aşık mıydım bilmiyorum. İçimde kimseye bir sevgi hissetmiyordum. Ya da daha doğrusu bir şeyi sevmek nasıl hissettirir bilmiyordum.

Tugay'ı görünce içimde bir şey olmuştu. Ama sevgi mi bilmiyordum.

"Ne arıyorsun sen burda?" derken buldum kendimi.

3 yıl onsuzdum. Beni kendinden 3 yıl mahrum etmişti. Değişmiştim, eskisi kadar saf değildim. Narin değildim güçsüz değildim.

Tugay, ne yaptın bize?

Kilidi her zamanki gibi iki tur çevirerek yanıma adımladı. Yatakta geriye gittim. Adımları çivilenmiş gibi durdu. Yüzü buruk bir hal aldı.

Kayıp Hisler UçurumuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin