kız kardeş

23 2 0
                                    


Aynadaki yansımasına yaklaşık üç dakikadır yaptığı gibi baktı, genç kız. Gördüğü kişi ona tanıdık gelmiyordu, aynadaki yansımasını değil de karşısında bambaşka birini görür gibiydi. Çok mu abartıyordu? Hislerinin tek taraflı olabileceği düşüncesi zihnini kemirirken, şu an yüzündeki aptal sırıtışın gözyaşlarıyla solmasından korkuyordu. Sinyalleri yanlış algılamış olabilir miydi? Sonuçta 'arkadaşça sevgi'den bahsetmişti, değil mi? Ama zaman bazı şeyleri değiştirirdi. Bunu en güzel haliyle tecrübe edinmişti Umay. Onun da bu tecrübeyi edinmiş olmasını ummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.

Uzun süredir yansımasıyla bakıştığından dolayı olmalıydı, az önce çok beğenerek kombinlediği kıyafetlerinden şimdi nefret etmişti. Özenle saatlerce hazırlandığını çok belli ediyordu. Etmeli miydi? Bu konulardaki deneyimsizliğine ve ona fikir sunacak bir arkadaşının olmayışına küfürler yağdırdı Umay. Annesini arasa ne olurdu? Saçmalama, diye düşündü genç kız. Tabii ki olmazdı. Annesi onu uzun soluklu bir sorguya çeker ve iki saat sonra başlayacak olan konsere geç kalırdı. Bir dakika... Konsere iki saat kaldı! Yerinden çıkacakmış gibi duran gözlerle, inanamayarak bakıyordu saate. Tekrar aynanın karşısına geçti, belki de bir günde bir ay yaptığından fazla durmuştu aynanın önünde. Kendine güldü.

Kombinini süzerken aklına doluşan düşünceler zincire bir halka daha ekliyordu. Özendiğini belli ediyor, itinayla yapılmış saçıyla bu kanıyı destekliyordu. Düşündü Umay. Değiştirmeli miydi? Hem neden bu kadar ihtimamla hazırlanmıştı ki? Kendine itiraf etmesi uzun ve zorlu bir süreç olmuş olsa da kabullenmişti. Poyraz'dan çok hoşlanıyordu. Hoşlandığını kelimelerle ifade edemeyeceğini biliyordu, o cesareti yüreğinde görmüyordu. Ama belki davranışlarıyla işaretler verebilir, karşı tarafı da yoklamış olabilirdi. Bu yüzden az önceki sorusuna cevabı 'hayır' oldu. Ona değer verdiğini davetine en iyi haliyle giderek gösterebilirdi. Düşüncesi beyninin her bir hücresinden onayı alınca neşeyle gülümsedi. Birkaç aksesuar takıp çıkacaktı evden. Takı kutusuna yöneldiğinde yerinde yeller esen bilekliği düştü hatrına. Düşen sadece bilekliğin hatırası değil, bir hafta önceki anıları olmuştu. Yüzünde koskocaman bir gülümsemeyi misafir etti. Hektor'un sevgi dolu bakışlarını çok yakınında hissetti. O güne dönmüştü sanki. Hektor'un yerinde duramayışını, Çilli'nin huysuz mırlamalarını, onun gülüşünü, sesini, kokusunu, duruşunu, gözlerini hatırladı.

Kalbinin üzerine siper ettiği elini çok geç fark etmişti. Onu düşünmesi, zihnindeki hatırası bile kalbinin maraton koşmuşçasına atmasına sebep oluyordu. Nasıl mümkün olabiliyordu? Bir insanın varlığı heyecanlanma nedeni olabilir miydi? Oluyormuş demek ki, diye geçirdi içinden. Bu kadar kısa sürede ne çok şey öğrenmişti ondan. Teşekkürleri asla yeterli gelmiyordu Umay'a. Konser davetini de o yüzden kabul etmişti. Yetiştirmesi gereken bir projesi olması önünde engel değildi, olmamalıydı. Proje bekleyebilirdi ama zaman beklemiyordu. Cuma akşamını genelde yaptığı gibi masa başında gözleri kızarana kadar çalışmaktansa onun yanında olmayı, mutluluğu seçmişti.

Daha fazla oyalanmadan küpelerini ve babasının hediye ettiği kolyeyi taktı genç kız. Hareketlerinin hızlanmasına karşılık kalbi de hareketleriyle bir yarış içindeymiş gibi atıyordu. Son kontrollerden sonra çıkmak için hazırdı. Bir oda bir salon evinin siyah kapısına yaklaştığında hatrına düşen saksı ile afalladı. Nasıl unutmuştu? Koşar adımlarla odasına döndü, yatağının üstünde özenle paketlenmiş kutuyu kaptığı gibi aynı hızla kapıya yürüdü. Asansöre yöneldiğinde çağırma tuşuna bastı ve heyecanla beklemeye başladı. Ayağıyla ritim tutuyor, ıslıklarıyla ritmine melodi uyduruyordu. Sonunda katına ulaşan asansörün kabinine attı adımlarını. Kapının açılmasıyla karşısında beliren ayna bir kahkaha atmasına sebep olmuştu. Bugün aynalardan gözünü alamıyordu. Çok güzel ve mutlu görünüyordu. Kahkahası yerini sırıtışa bırakınca boşta kalan eliyle zemin kata inmek üzere butona bastı. Bir omzunda çantası, bir elinde üzerinde kocaman bir kurdale bulunan kutusu ve ışık saçan yüzüyle zemin kata ulaştı. Önden gitmek istermiş gibi atan kalbini tutarak derin bir nefes aldı ve çıktı apartmandan.

Otobüs durağında beklerken, camdan şehrin insanlarını izlerken, kulaklığından çıkıp kulağına ulaşan melodiyi dinlerken, haritadan gitmesi gereken yolları kontrol ederken ve daha birçok anında heyecanı tüm iliklerinde, onu tekrar görecek olmanın mutluluğunu yüreğinin her köşesinde hissediyordu. Sonunda tüm bu kutsal duyguların kaynağının yanına ulaşmıştı.

Melodi Bar

Tabeladaki yazıya beğeniyle baktı genç kız. Tam da ona göre bir isimdi. Bir kız olmanın gerektirdiği görevini layıkıyla tamamlamış, Poyraz'ı araştırmıştı. Stalk da diyebiliriz tabii, tercih meselesi. Dikkatini çeken genci araştırırken, stalklerken, onun hakkında birçok bilgiye ulaşmıştı. Konservatuvar okuyordu, 3. yılıydı. Uzun zamandır da arkadaşlarıyla kurduğu müzik grupları bu barda sahne alıyordu. Canlı müzik severlerin grubu keşfetmesiyle mini olan mekan güncelleme yapmak zorunda kalmıştı. Çünkü artık müşteriler mekana sığmıyordu, mekan büyümeye gitmişti. Bu nedenle de bar, grubun sürekli sahne almalarını istemiş, bir nevi onları işe almıştı. Kendilerini zamanla geliştirmiş, birçok hayran edinmişlerdi.

Adımlarını gökyüzünün karanlığından sıyırıp loş ışıklarla aydınlatılmış bara yöneltti. Poyraz'ın onu kapıda bekleyeceğini düşünmüştü ama içeride hazırlık yapıyor olabilirdi. Barmene sormayı düşündü Umay. Elindeki koca kutuyla oldukça dikkat çekiyordu. Hem ona bakan gözlerden kurtulmak hem de bir an önce onu görmek isteğiyle tutuşan kalbine engel olamadığı için barmene doğru yürüdü. Masaya ulaştığında çekingen sesini karşısındaki kıza duyurmaya çalışarak bağırdı.

"Merhaba. Poyraz nerede, biliyor musunuz acaba?"

Elindeki şişeyle akrobastik hareketler yapan kız yüzünde serseri bir gülüşle yanıtladı.

"Üst katta, sağdan üçüncü kapı. Sen o bahsettikleri kız olmalısın. Umay, değil mi?"

Aldığı yanıt ile şaşkına uğrayan genç kız kaşlarını çatmadan edemedi. Kendisinden mi bahsetmişlerdi? Hem de barmene? Bir açıklaması vardır, diye düşündü Umay kafasında kurmayı keserek.

"Adım Umay, evet. Umarım benden iyi bahsetmiştir."

Gerginliğini ve heyecanını yansıtmamaya çalışırken bazen saçmalayabiliyordu. Şimdi olduğu gibi.

"Seni daha görmeden seveceğimi biliyordum. Tatlı kızsın. Çok bekletme bizimkini. Heyecandan ölüyor sabahtan beri, bir yere bayılıp kalacak diye korktum."

"Teşekkür ederim, barmen kız."

"Gülbin."

"Tanıştığıma memnun oldum, Gülbin."

"Ben de öyle tatlım. Hadi hadi bekleme daha fazla. Kutu ağır olmalı."

Kolu uyuştuğu için varlığını unuttuğu kutuya bir bakış attı. Ardından Gülbin'e gülümseyerek merdivenlere yöneldi. Tarif ettiği gibi üst kata çıkmış, koridorun sağ tarafındaki odaya ulaşmıştı. Kapının üzerindeki yazıya gülümsedi, burası kulis tarzı bir oda olmalıydı. Gruplarının ismini el yazısıyla yazmışlardı, sağ alt köşede hepsinin imzaları vardı.

Sensiz Sinema

Kapıyı tıklattı titreyen elleriyle ama açan olmadı. Biraz daha bekledi fakat kapıyla bakışmalarından sıkılıp içeri girmeye karar verdi. Yaptığı yanlış olsa Gülbin onu buraya göndermezdi, değil mi? Kapı kolunu indirdi ve odaya girdi. Karşında kırmızı koltuğa oturmuş, kulağında kulaklıkla birini beklemiyordu. Odanın boş olduğunu düşünmüştü. Koltuktaki genç adam geldiğini görmüş, kulaklığını çıkarıp önünde kağıtların örttüğü masaya bırakmıştı. Ağzı şaşkınlıkla açılmış, gözleri yuvalarından çıkacakmışçasına bakıyordu. Açılan ağızdan çıkan sözcüklerle Umay'ın da ondan bir farkı kalmamıştı.

"Oha, sen çok güzelsin lan. Kız kardeşin var mı?"

amour aléatoireWhere stories live. Discover now