Rosé'den
Tiz bir çığlık attım. Donakalmıştım. Vücudum korkudan işlevini kaybetmişti. Ellerimi yukarı kaldırdım.
"Rosé!?" Beni görünce silahı hemen indirdi. "Ji-jimin?" Elindeki silaha baktı. Yutkundu. Sonra bana baktı. Beni ve üstümü iyice süzdü. "Sen-? İçeri gir çabuk hasta olacaksın." Kolumdan tutup beni içeri soktu.Sırılsıklam olmuştum. Tir tir titriyordum. Jimin bu halimi görünce etrafta bir şeyler aramaya başladı. İçerden getirdiği battaniyeyi üstüme örttü. "Ah Rosé. Napıyorsun bu saatte, kafayı mı yedin?"
Hiçbir şey dememiştim. Yorgana sımsıkı sarıldım. Donuyordum. Her yerimden su akıyordu. "Bu böyle olmaz. Çıkar şu üstündekileri."
Gözlerimi pörtlettim. "Ne!?" Göz devirdi. "Öf ceketini ve ayakkabını çıkar." Üstüme baktım. "He." Battaniyeyi bir kenara koydum. Ceketim ve ayakkabımı çıkardım. Elimde öylece duruyordu. "Ver ver." Elimden alıp bir kenara koydu.
Gözleri üstüme kaydı. "Hayırdır bir yerden mi geliyorsun? Pek bir şıksın." Üstüme baktım. Sonra ona döndüm. "Şey bir arkadaşımla akşam yemeğindeydim." Nedense çekingen şekilde cevap vermiştim. Kafasını anladığını belirterek salladı. "A arkadaşın demek. Geçen size yemeğe geldiğimiz zaman buluştuğun arkadaşınla aynı kişi mi?" Gözlerim etrafta gezinmeye başladı. Neden bu durumdan rahatsız olmuştum ki? Cevap vermek istememiştim.
"Of Jimin. Beni boş ver. Lisa nerede?" Bir anda lafı değiştirip de Lisa'ya getirmem onu şaşırtmıştı. "Lisa mı?"
"Evet."
"Ne alaka şimdi? Hem ne yapacaksın onu bu saatte?" Göz devirdim. "Jimin ben deli miyim de bu saatte sizin eve hırsız gibi gelecek? Lisa çağırdı beni." Kafasında soru işaretleri oluştuğuna emindim. "Lisa? Ne diye bu saatte seni çağırsın, bir sorun mu var yoksa?" Ufak meraklı ve endişeli konuşmuştu.Ona gerçeği söyleyemezdim. Çok düşünmeden cevapladım. "Sadece kız gecesi yapacaktık. Ama geldiğimde ise telefonlarımı açmadı." Seslice nefes verdi. "Ah siz yok musunuz? Kızlar gecesiymiş." Ellerimi belime koydum. "Ne var bunda? Sanki siz erkeklerin öyle geceleri yok."
"Neyse neyse. Bilmiyorum bir bakalım istersen." Kafamla onayladım.Sessiz adımlarla yukarı çıktık. Odasının önüne gelmiştik. Lisa hala ağlıyor olabilirdi. O yüzden Jimin'den önce davranıp kapının önünde durdum. O da hemen dibimde durmuştu. Çok yakındık. Bu durumu takmamıştım ama sanki Jimin kızarmış gibiydi.
"Jimin ilk ben girsem daha doğru olur. Belki uygun değildir."
"Ha tamam." Biraz geri çekildi. Kapıya doğru döndüm. Tıklattım önce, ses gelmeyince kapıyı hafifçe araladım.Gördüğüm şeyle biraz duraksadım. Lisa uyuyordu. Ya da uyuyakalmıştı. Eh be kızım. Neyse yarın konuşurdum onunla. Kapıyı yavaşça kapatıp Jimin'e döndüm. "Uyuyor."
Şaşırdı ve onayladı.İkimizde tekrar aşağıya indik. Jimin'le birbirimize öylece bakıyorduk. Garip bir ortam vardı şuan. Sessizliği ben bozdum. "Lisa uyuyakalmış büyük ihtimal. Yani biraz garip bir durum oldu. Boşuna da sana rahatsızlık verdim. En iyisi ben gideyim." Yan tarafımdaki ceketimle ayakkabımı elime aldım. Kapıya doğru yönelecektim ki Jimin kolumdan tuttu.
Ona baktım. "Bu saatte nasıl gideceksin? Taksi geçmez buradan. Hem yağmur durmadı. Olmaz gidemezsin." Dışarı baktım. Yağmur tam gaz yağmaya devam ediyordu. Bıkkınca nefes verdim. "E napacağım?"
"Burada kal. Zaten ailene haber vermişsindir değil mi?"
"Evet söylemiştim."
"Tamam o zaman. Kal." Öyle bir demişti ki kendimi aşk filmlerindeki başroller gibi hissetmiştim. Buna gülebilirdim.--------------------
"Bu misafir odasında kal. Islak kiyafetlerini ver. Bizim kurutma makinesine atayim. Sabah alırız." Onu onayladım. Ceketimi verdim. Hala bana bakıyordu. "Ne?"
"Üstündekileri de Rosé. Böyle ıslak ıslak yatmayı düşünmüyorsun herhalde."
"Ne!? Ya Allah aşkına nasıl çıkarayım Jimin." Düşündü. "Doğru. Hemen bekle beni."