Küçük bir şehrin, koca şairi, tanınmayan adamı... karamsar adamı.
Ölmek istemişti, nedenini bilirmisiniz?
Savaşı bilirmisiniz? Peki erkekler silah tutarken senin erkek gibi değil de korkak bir çürük gibi raporcu olman... tek yaptığın raporları yazmak. Ne kadar iğrenç dimi.
İkinci dünya savaşı.
Tarihler 1939' u gösterirken, siperlerde mermiler resmen dans ederken, daha 18'e yeni girmiş. Yüzünde ne sakal, vücudunda ise erkek denilmeye yetmeyecek kadar ise kıl... çocuklar işte efendi çocuklar.
Çocuklar siperde savaşırken koskoca 30 yaşındaki adam masa başında rapor yazıyor...Saatler öğlen 13.30'u gösterirken istihbarat binasında işler tıkırında, hatta ve hatta siperler de dahi işler çok iyiydi. Bir noktaya kadar... istihbarat binasına bombalı saldırı gerçekleşti... çok kişi ölürken çok kişi kişi yaralı olarak kurtuldu... Neyse baylar bu konuyu konuşup boşuna ne sayfa nede yürek yer edenicegim..;
Önce gözüme tatlımı tatlı bir yaşlı çift çarptı... lâkin hızlıca gözüm bir bayanı çekti. O güzel kömürümsü saçları... o uzun ve parlak saçları ve efendi o koca parlak gözleri... resmen yeniden doğuşu simgeliyor, resmen toprağı andırıyor.
Oturdum bir masaya, etrafa bakarken şunu fark ettim ben o bayanı bir yerden tanıyorum... o kadar tanıdık geliyorki sanki önceden beri hislerim var.Masaya oturduktan sonra gazetimi, kitabımı ve kalemimi masaya koydum.
Boş boş masaya bakarken yanıma küçük bir kız çocuğu geldi. "Annem ile oyun oynuyorum abi lütfen yerimi söyleme. " dedi ve gülümsedi " Tamam tamam söylemem saklan hadi " dedim... koştu, hızlıca bir yere saklandı ve annesinin onu bulmasını bekledi...
Çocuk olmak ne kadar keyifli, hayatın zorluklarından haberin yok... tek uğraşın oyun oynayıp, eğlenip uyumak...Annesi geldi. Çocuğu bulamadı ve telaşlanmaya başladı,
Kadına seslenip "Şey hanımefendi kızınızı arıyorsunuz galiba çünkü daha demin yanıma gelip annemden saklanacağım Oyun oynuyoruz dedi ve arkamdaki üçüncü masanın altına girdi ..." Dedim kadın ise tuhaf tuhaf baktı ve çocuğun yanına gitti...
Kötü birşey dediğimi sanmıyorum. Nede olsa ben demesem telaş yapacak, korkusu artıp oracıkta ağlayacaktı... buna göz yumamam efendi.Hâlâ onu izliyorum... o güzel bakışlarını. Nereden tanıdığımı çıkarmaya çalışırken dahi çok güzel, çok saf görünüyor...
Hava kararmaya başladığında hızlıca odama döndüm. Kapımı kapattım ve bir sigara yaktım. Camımdan dışarıyı izlerken onu düşündüm. O güzel bakışlarını, o güzel saçlarını... sesi beynimde yankılanıp duruyordu... Peki gülüşü efendi, biliyorum hiç duymadım ama emin olun ki onun gülüşü de çok güzeldir... sigaramı söndürüp yatağa geçtim. Eskimiş, rengi solmuş ayakkabılarımı çıkardım ve yatağa uzandım. Yaşımın 34'e geldiğini fark ettim ve artık evlenip çoluk çocuğa karışmamın zamanının çoktan gelip geçtiğini ve çok az zamanımın kaldığının farkına vardım.
Kitabımı okurken yataklı kamaramın önünden geçen insanları izliyordum... ansızın siyah saçlı çok güzel bir bayan geçti. Görür görmez kalbim hızlandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karanlığa karşı
General Fictionölmek isteyen bir şair, ölmek isteyen ruhsuz bir bey... karanlık ile savaşıp yaşamaya çalışan....