Koskocaman üç günlük tren macerası. Bileti verdikten sonra yemeğimi yedim ve uyumaya karar verdim, tabi ki yatmadan önce çok sevdiğim, ilham kaynağım olan yazarı, edebiyatçıyı da okudum uzun uzun... kitabın çoğu bitmiş azı kalmıştı resmen.
Uyandığım da güneş doğmuş, kuşlar rotalarını çizmiş hatta ve hatta yan odamdaki çifttin bebekleri dahi uyanmıştı. Trende ne yapabilirim diye düşünürken aklıma bir fikir geldi, "insanları gözleyip romanıma devam ederim" Tabi ki sesli düşünmüyorum efendi, hepsi bu koca, allak bullak kafanın içinde.
İnsanlar hep sorar, "dmitry neden sadece kahve içmeye üç gününü harcıyorsun?" "Neden kendi şehrinde, evine yakın bir yerde kahveni içmiyorsun?..." Falan, ama insanlar şunu da anlamıyor.
Neden yaşadığım, hatta büyüdüğüm yerde durayım, Neden kendimi oraya adapte edeyim? Benim ailem gibi, akrabalarım gibi mezarım doğduğum yerde olmayacak, boş geldim lâkin boş ölmeyeceğim, en azından çok iyi, insanları hayran bırakacak iki, üç eser yazar , yayınlar öyle ölürüm.Kamaramdan çıktım ve doğruca insanların olduğu yere hızlıca yol aldım. Neden biliyormusun? Çünkü onları gözetleyip, onlardan birinden bir hikaye çıkaracağım.
Evet biliyorum, yaptığım yanlış insanları izlememem lazım... sapıkça belki, ama bende bir yazarım elimde değil...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karanlığa karşı
Ficção Geralölmek isteyen bir şair, ölmek isteyen ruhsuz bir bey... karanlık ile savaşıp yaşamaya çalışan....