Akşam yemeği güzel geçmişti. Yeonjun bir süre burada kalacağımı diğerlerine açmıştı. Bahiyyih sevinmiş Beomgyu ise onunla atari oynayıp oynamayacağımı sormuştu. İkisine de cevabım aynı olmuştu omzum iyileşince. Söz vermekten çekiniyordum. Söz vermekten değil de tutamamaktan.
Fakat beni bir şeylere dahil etmeleri ve yemek yerken bana uzak kalan yiyecekleri uzatmaları bu evdeki gerginliğimi azaltmıştı. İkinci günüm dolmak üzereydi ve bu kadar kolay kabullenilmeyi beklemiyordum. Aralarında otel müşterisi ilişkisinden farklı olarak dostluk ilişkisi var gibiydi. Burada kendimi hem fazlasıyla yabancı hissediyordum hem de istemsiz olarak onlardan biri olmak istiyordum.
Yemeğin ardından Yeonjun'a yardım etmek için mücadele vermiş fakat tatlı bir dille salona kovulmuştum. Geldiğimden beri oturduğum yere geçtiğimde Kai yanıma oturmuş elindeki jelibonunu benimle paylaşmıştı. Diğer çocuklarla birlikte televizyon izlemeye dalmıştık. Gerçi ben mutfakta çalışan Yeonjun'u daha çok izlemiştim ama sonra evden çıkmıştı. Geceye yaklaşırken gelmiş, Kai ve benim ortama doğru ilerlemiş aramıza oturacağını düşünürken yere oturmuştu. Yukarıdan onu izleme fırsatını bana tanıdığı için hem ona kızdım hem de içimden teşekkür ettim. Neden onu izleyip durduğumu bilmiyordum fakat ona çekildiğim bir gerçekti.
Çok fazla oturmadık bu şekilde. Belki bir saat. O süre boyunca kimse bizim tarafımıza bakmadığı sıralarda ona bakmaya devam ettim. Diğerleri gibi televizyon izleyerek ekranda gördüklerine ve diğerlerinin söylediklerine tepki veriyordu. Yeonjun uzaktan kendi başına, diğerlerinden bağımsız gibi görünse de birlikte bu şekilde oturduklarında onlardan biri olmuştu. Otel sahibi değil de bu evde birlikte yaşayan kardeşler gibiydi. Kimseyle böyle bağ kuramamıştım o yüzden tuhaf fakat sıcak geliyordu.
Onlara bakıp gülümsediğim sırada Kai ile göz göze geldik. Yakalandım. Çekinmek üzere olduğum sırada o da bana genişçe gülümsedi ve başka bir jelibon paketini uzattı. Yanında kaç tane paket jelibon taşıdığını merak ederek memnun bir şekilde kabul ettim. "Böyle şeyler yemeyi seviyorum." Diye fısıldadı.
Güldüm ve ben de onun gibi fısıldadım. "Ben de yemekten sonra tatlı şeyler yemeyi seviyorum." Birlikte günah işler gibi birbirimize itiraf ettik. Çok sessiz konuşmamıştık. Diğerleri duymamıştı ama Yeonjun'un duyduğunu, daha doğrusu gülümserken elmacık kemiklerinin havaya kalktığını görmüştüm.
İzlediğimiz program bitince önce Bahiyyih kalkıp uyumaya gitti. Beomgyu ve Kai birbirine sataşarak üst kata çıktı sonra. Yeonjun ve Taehyun da saatin geç olduğundan bahsederken iyi geceler dileyerek odama geçtim. Buradaki ilk gecem değildi ama burada misafir kabul edilerek kalacağım ilk gecemdi. Tuhaf bir sevinçle gözlerimi kapattım. Uyumam tabii ki zamanımı almadı. Uyku ilacı almamama rağmen bu kadar kolay uykuya dalmam mucize gibiydi.
Ancak uyumam o kadar da uzun sürmemişti. Duyduğum sesler uyanmama neden olmuştu. Önce birine bir şey oluyor sanarak korkmuştum. Uyku sersemliğini atıp kulağıma dolan sesleri anlamaya başlayınca dehşete düştüm.
Beomgyu ve Taehyun'du.
Yan odadan gelen seslere nasıl tepki vermem gerektiğini bilemeyerek doğruldum. Doğru duyup duymadığımı düşünüyordum ama doğru duyuyordum. İkisiydi ve gecenin bu saatinde ne yaptıkları belliydi. Sesli halde dile getiremeyeceğim seslerdi bunlar.
Uykum bölündüğü için sinirlenmedim, birlikte olmalarına da şaşırmadım. Sabah zaten bununla ilgili ipucunu yakalamıştım ama yine de böyle olacağını düşünmemiştim. Birbirlerine uzak duruyorlardı evdeyken, o yüzden gece baş başa kaldıklarında bu şekilde eğlenebileceklerini tahmin etmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolunu Kaybedenler Oteli
FanfictionBelki de yolunu kaybeden değil, yolunu onda bulandım.