Buradaki dördüncü günüm cidden buralı olduğumu hissettiğim gündü. İlk defa sabah kahvaltıdaki küçük sohbetlere ve laf dalaşlarına ortak olmuştum. Artık sadece uzaktan izleyip hafifçe tebessüm etmek yerine şakalarına gülüyor ve fırsatım oldukça cevap veriyordum.Burada zaman benim için yavaş aksa da ve dün havuzda yüzemesem de onlara eşlik etmem onları için belli ki çok şeyi değiştirmişti. Yeonjun'dan sonra buradaki en büyük kişi olduğumu dün Taehyun'un yaşını öğrenince fark etmiştim. Ancak burada yaşın önemli olmadığı Yeonjun'un diğerleriyle olan iletişiminden belliydi.
Yeonjun bugün, dün gece karşımda utanarak bakışlarını benden kaçıran kişi değildi adeta. Hatta dünden sonra onun da tavırları değişmiş gibiydi. Benimle yakın olmaktan kaçınmadığını zaten biliyorduk ama diğerlerinin yanında da aynı şekilde davranıyordu.
Diğerlerine sormazken bana yemeklerin nasıl olduğunu soruyor ve uzanabileceğim mesafede de olsa yiyecekleri benden önce tabağıma koyuyordu. Kimse onun bu halini sorguluyor gibi görünmüyordu. Sadece belki Taehyun. Sorgulamasa bile bir şeyler olduğunu anladığından emindim. Arada bir sadece bize bakıyor ve bu bakışları anladığını gösteriyordu. Çok tanımıyordum ama zeki biri gibi görünüyordu ve bu gözümü korkutuyordu. Bir açığımı yakalasa bana yapmadığını bırakmazdı.
Yeonjun'la yan yana oturduğumuz süre boyunca sürekli dizlerimiz birbirine çarpıyordu. Ben her seferinde sıcaklığı karşısında irkilsem de bilerek bacağımı çekmiyordum. Onun ise bu ufak temasımız umurunda değil gibi bacağı bacağıma çarptıktan sonra bile Beomgyu'ya laf yetiştirmeye devam ediyordu.
O çekmiyorsa ben de çekmiyordum. İkimiz de uzunduk, ben daha kendimi kontrol edemiyordum ki benden habersiz hareket eden bacaklarımı kontrol edeyim. Bu yüzden bütün yemeği birbirine değen tenlerimizden dolayı duyduğum gerginlikle yedim. Keşke kış olsaydı ve böyle kısa şeyler giymek zorunda olmasaydık.
Kai lokmamı tam ağzıma attığım sırada saçma ama komik bir hareket yapınca güleceğim diye öksürük tutmuştu. Suya uzandığım sırada bittiğini fark ettim. "Sen dur, ben alırım." Yeonjun bunu yapmasaydı kalkıp ben alacaktım suyu.
Hala ona karşı gelip suyu kendim almaya gidebilirdim ama beni yerimde tutmak için avuç içini bacağıma bastırıp öyle kalkmıştı. Hafif bir temastı ama ben onun her dokunuşunda böyle elektriğe kapılmış gibi hissedip hissetmeyeceğimi merak ettim.
Aslında sadece anlık bir refleksti. Kalkmak üzereydim ve beni yerimde tutmak istemiştim. Ama dokunduğu yerin karıncalandığını hissediyordum. Ya delirmek üzereydim ya da imkansızı başarıp dört günde başıma çok büyük bir bela almıştım. Ondan etkilenmeye başlamıştım.
Keşke daha önce birileriyle birlikte olup birkaç ilişki yapsaydım. Kesinlikle bu durumum sevgisizlik, ilgisizlik ve yokluğun yan etkileriydi. Bir anda yeniden yanımda Jaehee'ye ihtiyaç duydum. Onun kesinlikle bu konu hakkında bir yorumu mutlaka olurdu.
"Bugün yine burada mı takılsak? Plaja kadar bu sıcakta bisikletle gitmek istemiyorum." Bahiyyih'nin ortaya attığı fikri herkes onaylıyor gibiydi.
"Benim de bugün gidesim yoktu zaten." Kai hala masada kalan son şeyleri yemeye devam ediyordu. Yeonjun benim için kahvaltı ayırmakta zorlanmış mıydı acaba dün? Çünkü masada hiçbir şey kalmamıştı.
"Ben de size katılabilir miyim bugün?" Bunu sorarken çekindiğimi fark ettim. Bana gelme demeyeceklerini biliyordum fakat ilk defa bir ortama giren genç heyecanı vardı üstümde. "Gerçi yüzmeyi pek bilmiyorum ama..." Yüzme bilmememe şaşırmış gibi göründüler. Otellerimin olup hiç tatil yapmadığımı bilseler daha çok şaşırırlardı. Yine de önemli bir detay gibi görmedi kimse bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolunu Kaybedenler Oteli
FanficBelki de yolunu kaybeden değil, yolunu onda bulandım.