(1) sahil: karşılaşma

435 36 87
                                    

Cart curt... cart curt...

Bu, sahilde yürürken terliklerin çıkardığı sesti.

"MISIIIRR TAZE MISIIIR!"

Mısır satıcısı kovasını sağ omzunda taşıyarak insan kalabalığının arasından geçiyordu. Sabahın erken saatlerinde bile vıcır vıcır insanla dolup taşan sahilde bugün işleri yolundaydı mısırcının. Ama o da ne? Tam önünde başının üzerindeki tepsiyle kalabalığa simit satan gencin işleri daha da tıkırındaydı. İnsanlar sabahın 7'sinde simit yemeyi daha çok tercih ederdi, nihayetinde kahvaltılıkların içerisinde simit varken çoğunluk mısır alacak değildi.

Mısırcı karşısındaki genci tanımış ve kaşlarını çatmıştı. Bunu inadına yapıyor olmalıydı. Neredeyse her sabah simitçinin önüne geçmesine artık sabrı taşmış ve adımlarını hızlandırıp yanında belirmişti.

Simitçi, mısırcıyı fark etmiş ama istifini bozmayıp sakince yürümeye devam etmişti.

"GEEEEVREK SİMİİİT!"

Arkasından koşar adımlarla mısırcı gelip simitçinin önüne başını uzattı:

"Günaydın. Selam sabah yok hiç."

Simitçi kaşlarını kaldırıp alayla önündeki oğlana bakış atıp "Günaydın." dedi.

"Bakıyorum işler yolunda."

"Öyle idare ediyoruz."

"Bu tiz sese zaten herkes dönüp bakar."

Mısırcının iğneleyici lafından sonra simitçi yüzünü ekşitip tersleyici bir bakış ile "Sen kendi sesine bak, cırtlak sesinle herkes kaçar senden." dedi.

Mısırcı buna bozulup arkasından yürümeye devam etti.

"Takip etme beni!"

"İşimi yapıyorum!"

"Az ötede yap!"

Kakışa kakışa yürürlerken az ileride oturan iki insanüstü yakışıklı varlık gördüler. Yeni evliler gibi cilveleşen çiftin yanına koştu ikisi de.

"MISIIIR SICAK MISIIR!"

"GEVREK SİMİİT!"

Dikkatlerini çeken çift ikisinin itişmelerine bakıp gülümsüyorlardı.
Mısır satan genç yaklaşıp "Mısır ister misiniz abilerim?" dedi. Ardından simitçi, hızını alamayıp mısırcının omzuna çarparak, "Gevrek simit veriyim abi çok güzel." dedi.

Mısırcı, simitçiyi kalçasıyla geri itip tekrardan profesyonel gülüşünü yaptı. "Denizden sonra mısır çok iyi gider." dedi.

Simitçi, mısırcıyı yakasından tutup çekti ve öne atıldı. "Aç karnına simit en iyisidir."

Yakışıklı çift birbirine baktı. Satıcılar susup cevaplarını beklediler. Döşü kıllı, kabadayı kılıklı olan diğerine (gerçekten yakışıklı ama), "Sen ne istersin?" diye sordu. "Mısır." dedi yüzü güzel adam.

Mısırcı hemen maşasıyla bir tane mısır çıkarıp ona uzattı ve yine o profesyonel gülüşünü yaptı "Afiyet olsun efendiiim." dedi.

Diğeri de simitçiden simit almıştı. Simitçi, mısırcıya gözlerini devirip yüzünü döndü ve gitti. Mısırcı da "Ne bok anladım bu işten." dedi peşinden koşarken.

İkili ellerindeki simit ve mısırları bitirip tepsiyi ve kovayı kıyı kenarına bırakıp oturdular.

"Jeonghan." dedi mısırcı, simitçiye. Jeonghan kabaca "Ha?" dedi gözlerini denizden çekip.

"Az önceki herif sana çok benziyodu lan."

"Harbi mi? Bakayım... Harbiden benziyor."

"Ama onun bir ağırlığı var sen nedense sönük, cılız kaldın."

"NE O DAHA CILIZ GÖRMÜYOR MUSUN?"

"Ha evet öyleymiş, bağırma duycaklar."

Jeonghan çaktırmadan tekrar dönüp baktıktan sonra
"Ama öbür herif çok fiyakalı değil mi?" dedi.

"Denize kazakla gelmiş sevmedim, görgüsüz gibi."

Mısırcının ettiği laftan sonra Jeonghan kendini tutamayıp kahkaha attı.

Mısırcı başını arkasına çevirip çifti tekrardan görünce gülümseyerek baktı. Sonra yanındakine "İplere kadar en önce giden dondurma ısmarlayacak." dedi.

Jeonghan birden atılıp yüzmeye başladı. Ardından mısırcı da dalıp çok hızlı bir şekilde, tabiri caizse jet gibi yüzmeye başladı. Jeonghan'ın yanına vardığında birbirlerini tutmaya başladılar. O anda sesler yükselmeye başladı. En önce varabilmek için mücadele ediyorlardı. Mısırcı, Jeonghan'ı kafasından bastırarak ileri yüzünce Jeonghan birden bire çırpınıp bağırmaya başladı. "Allah belanı versin Seokmin!"

Jeonghan o an su yuttuğu için çırpınıyordu fakat iyi bir yüzücü olduğundan bu çırpınış sadece huysuz bir çocuğun tavrına benziyordu, yalnızca su yuttuğu için sinirliydi. Geri dönecekken işte o her gün yanından geçerken bakıştığı, yakışıklı, bağrı güneşte kavrulmuş, kaslı, seksi cankurtaran jet hızında koşarak suya atlamıştı. Jeonghan hemen gözlerini kapatıp numara yapmaya başlamıştı bile.

Adam Jeonghan'ı kucaklayıp sahile taşıdı. Jeonghan bayılmış gibi gözleri kapalı şekilde duruyordu.

O sırada cankurtaranın sesi yükseldi.
"Boğulma numarası yapmayı kes!" diyerek bağırdı.

Jeonghan tek gözünü açıp baktı ve "Yemin billah çok yakışıklıydın, hepsi senin suçun." dedi.

"Bu yaptığın affedilemez Jeonghan. Bir daha böyle bir şey yapma, şakası bile kötü."

Adını biliyordu, Jeonghan da buna şaşırmıştı fakat her yan yana gelişlerinde Seokmin'le olan didişmeleri sayesinde cankurtaran istemeden de isimlerini öğrenmişti. Arada bir Jeonghan'dan simit de aldığı olmuştu.

Jeonghan yattığı yerden kalkıp "Şaka değildi ama neyse..." dedi duyulmayacak şekilde.

Cankurtaran dediklerini duyamamış ve kaşlarını çatarak "Yaptığın hiç komik değil. Mesleğime hakaret." diye konuşmaya devam ediyordu.

Jeonghan dayanamayıp "Ah yeter ama bayıldım gerçekten!" diye bağırdığında çevredeki gözlerin kendisine yönelmesiyle utanıp sessizce "...ama sana." diyerek cümlesini tamamladıktan sonra kalkıp terliklerini giydi.

Sudan çıkan Seokmin'in yanına korkutucu adımlarla gidip "Rezil oldum adama." diyerek korkutucu bakışlar atıyordu. Seokmin geri geri gittikçe Jeonghan üstüne yürümeye devam etti ve Seokmin depar atarak işletmelerin olduğu yere doğru koşmaya başladı. Ardından Jeonghan onu tüm hızıyla kovalamaya başladı fakat Seokmin o kadar hızlıydı ki yetişmek çok zordu. Uzaktan girdiği bir kafeyi görüp adımlarını yavaşlattı. Sakin sakin ve hiç beklemediği anda onu köşeye sıkıştıracaktı.

Seokmin o sırada üstü başı ıslak vaziyette kafeye hızlı bir giriş yaparken kapı kenarındaki birine çarptı. Ama o hızla kime çarptığını da görmemişti. Çarptığı kişi az önce sahilde gördükleri yakışıklı çiftten göğsü kıllı, kabadayı gibi görünen kişiydi.

"Önüne bak lan!" dedi adam sinirle. Seokmin korkup olduğu yerde titremişti. Daha sonra bozuntuya vermeden profesyonelce eğilip "Özür dilerim efendim!" dedi ve hızlıca standın arkasında gördüğü -kafede ara sıra gördüğü- tatlı, seksi, yakışıklı, centilmen adamın koluna girip "Beni sakla çabuk!" dedi.

Adam koluna giren Seokmin'i korumak amacıyla belinden tuttu ve kendine çekerken "Karşılığında ne vereceksin?" dedi.

Seokmin onu içeriye itmeye çalışıp "Götüm olur mu?" dedi aceleyle.

Adamın mutluluğu yüzünden okunurken "Bu kadar kolay olacağını bilseydim en başında seni sik-" kafedeki herkes ikiliyi izlerken Seokmin bunu fark edip adamın ağzını kapadı ve ortadan kayboldular.

Ve o gün, Seokmin ve Jeonghan hayatlarını değiştirecek olan güne imzalarını atmışlardı.



Allah'ım sonunda yazdım

Sahil // Jeongcheol & SeoksooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin