Bukimamk:
SenJeonghan:
Ben?Bukimamk:
Evet senJeonghan:
Ne yaptım benBukimamk:
İnsanların kafasına taş atıp kaçabileceğini mi sandınJeonghan:
Öyle mi yapmışımBukimamk:
Cinler mi yaptıJeonghan:
Cenabetsen demek...Bukimamk:
Ne diyorsun ya senJeonghan:
Cenabet falansan diyorum
Taş da sana denk gelmiş demek kiBukimamk:
Gece gece birileri vardır diye düşünmüyor musun JeonghanJeonghan:
Adımı nerden biliyorsun
Kimsij senBukimamk:
Yarın cenabetlik olduğunda anlarsın kim olduğumuJeonghan:
Mafya mısın mk
Joshua sen misnBukimamk:
*Görüldü*Jeonghan:
CENABETLİK OLMAK NE DEMEK NE YAPACAKSIN BANA
KİMSİN LANJeonghan bir siktir çekip telefonu şortunun cebine soktu. Kafasına taş attığı kişinin numarasına kadar ulaşıp intikam alacak bir manyak olduğunu nasıl tahmin edebilirdi ki. Ve tahminindeki kişinin Joshua olduğu yönünde şüpheleri de vardı. Seokmin'in dediğine göre Joshua zengin ve güçlü biriydi ayrıca manyak demişti Seokmin ondan için. "Keşke kaçıp gitmeseydim. Asıl şimdi boku yedin oğlum." dedi kendi kendine çaresizce.
Bugün hiç çalışmak istemese de simitlerini alıp ürkekçe kalabalığın arasında geziyordu.
"Buldum seni." diyen bir ses duyduğunda çivi misali yere çakılıp kalmıştı. Ürkekçe arkasına döndüğünde iki tane el üzerine doğru geliyordu, sıkıca gözlerini kapattı. Eller tişörtünün yakasını kavradığında bedeni rüzgarda sallanan çamaşır gibi savruldu.
"Ulan Allah'ın belası! beni niye orada yalnız bırakıyorsun lan? Niye elalemin kafasına taş atıp sonra da kaçarak beni töhmet altında bırakıyorsun?!"
Jeonghan, Seokmin'in sesini duyunca gözlerini açtı, yerlere dökülen simitleri görünce içi öfkeyle dolmuştu. Tepsisini sakince yere bırakıp yerden doğrulurken soldan bir aparkat kroşe ile Seokmin'in çenesine yumruk attı. Seokmin slow motion modunda süzülerek yere savruldu.
"Asıl sen benim numaramı nasıl verirsin başkalarına!?"
Yerde bilincini kaybetmiş olarak yatan Seokmin cevap bile veremiyordu. Jeonghan panikleyip Seokmin'in yanına çöktü. Baygın halde yatan adamı hafif hafif tokatlayıp adını seslense de Seokmin ayılmıyordu. "Uyan lan!"
Etrafına baktığında su aradı gözleri. Seokmin'in mısır kovasına baktı. Kovanın yanına devrilmiş su şişesini görünce titrek elleriyle açıp suratına döktü. Seokmin hâlâ ayılamamıştı, Jeonghan büyük bir pişmanlık ve ne yapacağını bilemez halde son çare olarak dudaklarını Seokmin'in dudaklarına yapıştırdı.
Hissettiği yumuşaklıkla Seokmin gözlerini kırpıştırdı. Gözünün önündeki Jeonghan'ı fark ettiğinde suratına sertçe tokat atıp kalktı yerinden, ardından çenesinde hissettiği acı ile konuşamamış ve çenesini tutmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahil // Jeongcheol & Seoksoo
FanficAralarında tatlı bir rekabet süren seyyar simitçi ve mısırcının bir gün denize dalması ile birbirlerine yaptıkları eşek şakası sonucu yakışıklı, seksi, kaslı bağrı güneşte kavrulmuş cankurtaran boğulmak üzere olan simitçiyi kurtarır. Mısırcı hani ba...