Yedi Gözler'in Koruyucusu

9 0 1
                                    


Çölün ortasındaki tek göz tapınağına dair dolaşan bir şehir efsanesi vardı. Bu efsaneye göre, kayalıklarla çevrili bu tapınak, kayaların arasında tek bir büyük göz şeklinde açılmış bir girişe sahipti. Yıllardır birçok maceraperest bu gizemli tapınağın içine girmeye çalışmış, ancak hiçbiri geri dönmemişti.


Kutsal varlığın adı, Yedi Gözler'in Koruyucusu olarak biliniyordu. Onunla iletişim kurmanın yolu, tapınağın içindeki karmaşık bulmacaları çözmekti. Bir seyyah, bu hikayeyi şöyle anlatmıştı:


Eski efsanelere göre, tapınağın içindeki her bir oda, Yedi Gözler'in Koruyucusu'nun sırlarını taşıyan bir bulmaca içeriyordu. İlk odanın kapısında, bir böcek vardı. Bu böcek bilmecenin kendisiydi bacaklarını bulmak için birçok deneme yapılmalıydı, ve yanlış bir sıra seçildiğinde, tavandan insan yiyen böcekler gelirdi. 


İkinci oda, timsahlarla dolu devasa bir labirentti. Labirentin ortasında, sadece doğru yolu bulmakla kalmayıp aynı zamanda timsahlara yem olmamak gerekiyordu. Bu ölümcül bulmaca, zekayı ve çevikliğin yeteneklerini sınayan bir deneydi.


Üçüncü oda, sembollerle dolu bir zeminle kaplıydı. Doğru sembollerin üzerinden geçmek ve yanlış olanlardan kaçmak gerekiyordu. Bu bulmaca, sembollerin anlamlarını çözmek ve yaratıcılıkla birleştirmek zorundaydı.


Son odaya vardığınızda, Yedi Gözler'in Koruyucusu'nun heykeli karşınıza çıkardı. Ancak, bu heykel gerçek değildi, bir yansımaydı. Onunla iletişim kurmak için, kendi yansımanızın içine bakarak düşüncelerinizi ifade etmeniz gerekiyordu.


Birçok maceraperest tapınağa girip bu bulmacaları çözmeye çalışsa da, kimse başarılı olamamıştı. Başarılı olunca, kutsal varlığın bilgeliğini kazanacakdı ve tapınaktan ayrıldıklarında çölün bilge rehberleri olarak kabul edilecekler. 


Bu şehir efsanesi, zeka ve dayanıklılığın sınavından geçmeye cesaret edenler için bir meydan okumaydı. Herkesin hikayesi farklıydı, ancak sonunda hepsi aynı şeyi arıyordu - Yedi Gözler'in Koruyucusu'nun bilgeliğini ve dokusunu çözmek.

Birçok maceraperest bu bulmacaların üstesinden gelebilmek için çölün ortasındaki tek göz tapınağına gelmişti. Bazıları umutsuzca böceklere yem oldu , diğerleri yaratıklara dolu labirentin içinde kaybolmuştu. Sembollerin ardından ilerleyenler ise çoğu zaman yanlış sembollerin tuzağına düşüp sonsuzluğun içinde kısıtlı kalmışlardı. 


Ancak bu hikayede anlatılan, birkaç cesur maceraperestin tüm bu zorlukların üstesinden gelebildiği anlar üzerineydi. Tapınağın içindeki bulmacaları birer birer çözen bu kişiler, sonunda Yedi Gözler'in Koruyucusu'nun yansımasıyla karşılaştılar.


Yansıma sakin bir şekilde onlara yaklaştı ve zihinlerindeki düşünceleri dinlemeye başladı. Bu, her birinin içsel dileklerini ve sorularını ifade etme fırsatıydı. İlk maceraperest, bilgelik ve rehberlik arzusunu dile getirdi. Yansıma, ona çölün sırlarını ve çevresindeki yaşamın inceliklerini anlattı.


Diğerleri de sırasıyla Yedi Gözler'in Koruyucusu'na yaklaştılar. Kimisi çölün gizemlerini keşfetmek, kimisi hayatın anlamını anlamak, kimisi ise içsel huzur ve denge bulmak istedi. Her bir dilek, Yedi Gözler'in Koruyucusu'ndan özel bir yanıt aldı.


Tapınaktan ayrılacaklar sırada ,tapınağı Bi parçası olduklarını anladılar sadece bilgelikle ödüllendirildiler ve hayatları artık bu tapınağa aitti, aynı zamanda çölün rehberleri oldular. Yedi Gözler'in Koruyucusu'nun arayan diğer insanları tapınağın içinde bekleyip öldürdüler çünkü tapınak onlara eğer her biriniz 7777 ruh toplarsa özgür kalırsınız demişti. Böylece her gün ama hergün bir masumu öldürmenin acısıyla yaşadılar. 


Mıfık Canavarı MasallarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin