39

288 46 28
                                    


Bunu kastetmemiştim. Uğruna bir şey yapabilir misin derken bunu istememiştim senden. Saçının bir tutamını kessen bile inanırdım, neden böyle bir şey seçtin beni inandırmak için? Sen yanımda olmadıkça beni sevdiğine inanmam ne işe yarayabilirdi?

Saatler sinir krizi, bağırışım ve eşyaları fırlatışlarımla geçerken duyduğum sesle uzandığım koltuktan kalktım. Yarım saate yakın bir süredir koltukta yatıyor boş boş tavanı izliyordum. Arada ağlayıp arada sinirimden gülüyordum.

Ayakkabılarım altında daha da kırılan cam parçalarını veya neye basıyor olduğumu umursamadan kapıyı açtım.

Biricik arkadaşım Seonghwa gelmişti elbette.

Kapının aralığından arkamdaki dağınıklığı gördüğünde ne olduğunu soracaktı muhtemelen ama son anda vazgeçmişti.

"Ne var?"

"Yarış başlıyor, sen kaldın bir tek."

Cevap vermeden kapıyı yüzüne kapadım. Yaptıklarından sonra bir şey olmamış gibi davranacak değildim.
Aksine, diğerlerinin üzülmeyeceğini bilsem bir saniye beklemeden öldürürdüm onu.

Islak yanaklarımı ellerimle silip saçlarımı da geriye atarak kendimi toparlamaya çalıştım. Cebimdeki anahtarımı çıkarıp motorun çıkış kapısını açtım. Garajlar ayrı yerdeydi ve diğer sürücüler zaten gittiği için etraf bomboştu.

Motorumu çalıştırıp başlangıç çizgisine gittim. Düşünmemeye çalışıyordum.

Düşünmemek imkansızdı.

Konu Song Mingi'yken benim için düşünmemenin ihtimali bile söz konusu değildi.

Başlangıç çizgisine geldiğimde kendi yerime geçtim. Normalde Mingi'nin durması gereken sağ tarafımda başka biri vardı.

Özellikle gidip yerini değiştirmişti. Beni görmek bile istemiyordu.

Güler gibi bir ses çıktı dudaklarımdan. Oysa gözlerim dolmuştu. Birini sevmek illa hep böyle acı tatlı bir şey mi olmalıydı? Neden başından sonuna kadar mutlu olamıyorduk? İlla kaybetmek zorunda mıydık, gerekli miydi sol tarafımızda bu acı?

Ağlamak yok, ağlamak yok.

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp yaşların düşmesini sağladım. Kaskın ön kısmını kapadığım için muhtemelen fark edilmemişti zaten. Başlangıç için anons yapıldığında ışıkları  takip ettim.

Yeşil yanıp silah sesini duyduğumda diğer herkes gibi önüme baktım.

Bakamadım ya da.

Dördüncü sıradaydım ve Mingi'nin en önde olduğunu görebiliyordum.
Şehrin içindeki kısma girmiştik şimdi. Trafik kapatıldığı için yollar bomboştu. Önümdeki kişilerden birinin tekeri patladığında bir anlığına ona baktım. Yollar kapatıldıktan sonra özellikle temizlenirdi yarıştan önce. Şaşırsam da yarış bittikten sonra illaki bunun hakkında gider konuşurduk topluca. Bu yüzden yoluma devam ettim.

Köprüye geldiğimizde Mingi sensörü çalıştırmıştı. İşte bu parkurun tanıdığı imkanlardan biri de buydu. Sensörü çalıştıran kişiden hemen sonra gelen genelde yetişemezdi ve üçüncüyle aynı anda geçebilir hale gelirdi. Yani köprü sistemlerinin zamanlaması üçüncü ve beşinci gibilere öne geçmek için iyi bir fırsat sunuyordu.

Tam da beklediğim gibi bu fırsat benim işime yaramıştı. Köprüden geçtikten sonra ikinci sıraya gelebilmiştim. Daha da hızlanacaktım ki duyduğum sesle başımı çevirdim. Bir kez daha yarışçılardan biri sorun yaşamıştı. Bu kez bir şeye çarpmıştı muhtemelen çünkü patlak bir teker olayındansa direkt kaza gibi görünüyordu.

Bir terslik var. Kimse yok... Kimse yok.

Niye kimse yok?

On beş kişinin yarıştığı bu yarışta ikinciysem ve arkamda kimse yoksa hatta en ufak bir ses dahi duyamıyorsam onların varlığına dair... Bu yalnızca ben ve birincinin kaldığı anlamına gelemez miydi?

Diğerlerine ne olmuştu peki?

Şehrin içinden geçiyorduk, Mingi biraz daha önümdeydi. Diğer yarışçıları kontrol edeyim derken normalden daha yavaş gitmeye başlamıştım.
Pistte altı tane kör nokta vardı, şu an gelmek üzere olduğumuz ise sonuncusuydu.

Kör nokta dediğim caddeye geçmek için sağa dönmek gerekiyordu. Mingi sağa döndükten sonra karşı yolda fark ettiğim motor tedirgin olmama neden oldu. Kapatılmış yolu belirtmek için boydan boya asılmış uyarı etiketinin dışındaydı. Resmi olarak pistin içindeydi yani.

Benden saniyeler önce caddeye girdiğinde hızlandım. Hızlandım çünkü amacının ben olmadığımı anlamıştım.

Kimse yoktu, hedef ben değildim. Hedef Mingi'ydi.

Kör noktalarda kazalar artmış. Ekipçe saldırıldığına dair söylentiler var.
Kazalar artmış. Yarışçılara doğrudan saldırıyorlar.

Seonghwa'nın mesajları zihnimde yankılanır gibi oldu. Ne yani Mingi'ye mi saldıracaktılar? Kalbimde hissettiğim gerginlikle yarışın kurallarından biri olan hız sınırı kuralını bozmuştum.

Bu kural yalnızca kutup yıldızı ve birkaç pist için vardı çünkü şehrin içinde virajlar daha fazlaydı ve yollar daha karmaşık olabiliyordu. Hız sınırını aştığımızda kaza olasılığı da yükseliyordu yani. Ama tabii ki şu an bu saçma kural uğruna Mingi'ye bir şey olmasına göz yumacak değildim.

Düşünmedim ne olacağını. Düşünmedim, bir an bile. Yaşayabilecek miyim demedim kendime.

Önümdeki sürücünün yaşam nedenime yaklaştığını gördükçe hızlandım.

Normalde böyle bir şey yoktu planımda elbette. Ama o yabancının tek elinde kaldırdığı tabancayı gördüğümde planlarımın hepsi toz olmuştu.

Öl ama kurtar. Kendin ölecek olsan bile o yaşasın.

Bilerek önümdeki motora çarpmadan önce düşündüğüm son şeylerdi bunlar.

—-

Evet arkadaşlar SONRAKİ BÖLÜM FİNAL

Bir ay ve 2 gündür fvn yazıyorum BİT ARTIK BE KİTAP BİTTT

Sonraki bölüm zaman atlamasıyla başlayacağız yani Yunho yaşadı mı yaşamadı mı hastanede kaldı mı kaldıysa nasıl bir süreçti falan siktir ettim oraları çünkü kitap artk bitsin mümkünse

Sonradan belki ek sahneler olarak özel bölüm gibi atarım onları isteyen olursa

Bitiremem diyordum ama valla olacak gibi yarın 5 Ekim yarın finali de yazıp yayınlayabilirsem hallolacak her şey✊🏻✌🏻

Bence Yunho ölecek bu arada (hala emin değilim yaşasa mı ölse mi)

Finali yazarkenki keyfime göre hayatta kalacak veya ölecek yani🤡

Yunho'yu bilmem ama biri gerçekten ve kesin olarak ölecek bu arada alın size finalin büyük spoilerı

Bayılıyorum spoiler vermeye ya zlmsxşçslxmsoxmsşxkş

Neyse finalde son kez fvn için görüşelim o zaman✨💜

fuckboys vs nerds ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin