ÖĞRETMEN MACERASI

44.4K 92 22
                                    

Bölüm 1

Jenny, küçüklüğünden beri çok uzun boylu bir kızdı. Artık on yaşına gelmişti ve yetişkinlerin çoğuyla aynı boydaydı. Hatta bazı yetişkinlere tepeden bakacak kadar uzundu. Çoğu zaman bu durum işine yarardı. Yüksek atlamada hep birinci gelir, kütüphanede kimsenin ulaşamadığı yüksek raflardaki kitapları rahatlıkla alabilirdi. Ona göre zaten en iyi kitaplar hep en yüksek raflarda olurdu. Ama uzun boylu olmanın sıkıntı verdiği zamanlar da yok değildi. Bazen kendisine uyan giysileri zor buluyordu. Ayrıca okuldaki sıralar genellikle o kadar küçük olurdu ki, dizleri sığmazdı. Kimi zamanlarda ise uzun boylu olmak, büyük hatalara yol açabiliyor ve tuhaf olaylara neden olabiliyordu.

Her şey, Jenny'nin okul değiştirmesiyle başladı. Ailecek yeni bir şehire taşınmışlardı. Ağabeyi de, kendisi de yeni okullara gitmek zorundaydılar. Ağabeyi Jenny'den büyük olduğu için başka bir okula gidecekti. Şehirde Jenny'nin gidebileceği iki okul vardı. Bu iki okul da, Jenny'nin annesine mektup yazarak tanıtım broşürlerini gönderdi. Broşürlerin ön sayfasında okulun resmi vardı. İç sayfalarda da okul tanıtılıyordu. Okullar gayet normal, her yerde görebileceğiniz okullardandı ama isimlerinde bir tuhaflık vardı. Okullardan birinin adı Havuz Sokağı Okulu'ydu. Diğer okulun adı ise Havuz Sokağının Okulu'ydu. Okullar birbirine oldukça yakın olduğu için bu çok tuhaftı. Jenny herhalde bu durum birçok karışıklığa neden olmuştur diye düşündü.

Tabii ki haklı çıktı. Gerçekten de o zamana kadar birçok karışıklık olmuştu. Örneğin Havuz Sokağı Okulu'nun müdürüne gitmesi gereken mektuplar sık sık Havuz Sokağının Okulu'na gidiyor, ya da tam tersi oluyordu. Bazen de Havuz Sokağı Okulu'na giden ve okul tarafından ödenen bir faturanın Havuz Sokağının Okulu'na gitmesi gerektiği sonradan anlaşılıyordu. Hata anlaşılınca bu sefer Havuz Sokağının Okulu, öteki okula ödeme yapıyordu.

Havuz Sokağının Okulu bir yarışma mı kazandı, Havuz Sokağı Okulu kazandı diye duyuruluyordu. Tabi bu durumda Havuz Sokağının Okulu'ndakiler kızgınlıktan küplere biniyordu. " Havuz Sokağı Okulu herhangi bir yarışma kazanmadı, kazanan Havuz Sokağının Okuludur" diye yeniden duyuru yapılıyor, bu kez de Havuz Sokağı Okulu'ndakiler küplere biniyordu. Çünkü onların da yarışma kazandığı oluyordu. Yani bir sürü karışıklık çıkıyordu.

Jenny, hangi okula gitmesi gerektiğine kendi karar veremedi. Bu seçimi onun yerine annesi yaptı. Jenny de onun seçimini kabul etti. Annesi, " Havuz Sokağı Okulu güzel görünüyor. O okula gitsen daha iyi olur, " dedi. Jenny kabul etti. Okulun ismi gayet güzeldi ve o okulda iyi arkadaşlar bulacağından emindi. Jenny, okulun ilk gününde bütün eşyalarını erkenden düzenledi. Çantasını hazırladı. Yeni aldığı kalem kutusunu içine koydu. Diğer eşyalarını da güzelce yerleştirdi. Annesi ısrarla, okulun ilk gününde kendisini uslu ve akıllı gösteren elbisesini giymesini istedi. Jenny de pek sevmediği elbiseyi giymek zorunda kaldı.
" Bu elbise eski moda. Beni çok büyük gösteriyor, " diye şikayet ediyordu. Annesi, " İtiraz istemem, " dedi, " yeni okuluna ayağında kot, üzerinde de pasaklı bir tişörtle gidemezsin. Üstelik bu elbise seni çok güzel gösteriyor. "

Jenny, annesi bir şeye karar verdi mi artık onunla tartışmamak gerektiğini iyi bilirdi. Sonunda modası geçmiş elbiseyi giyip kahvaltıya indi. Evden çıkarken, babası ve annesi ona iyi şanslar dilediler. Babası, " Seni okula ben bırakayım, " dedi. Jenny, " Sağol baba, ben yolu biliyorum...yani...tahmin ediyorum, " diye cevap verdi. Dışarı çıkıp evdekilere el salladıktan sonra kendisini okula götürecek yoldan yürümeye başladı. Hepiniz yeni bir okula ilk kez giderken, oradaki çocukların nasıl çocuklar olduğunu bilmediğiniz için biraz endişeli olursunuz ya, o da biraz heyecanlı ve gergindi. Acaba okulda kendime yeni arkadaşlar bulabilir miyim, diye düşünüyordu. Önceki okulunda çok iyi arkadaşları vardı ve onlardan ayrıldığı için çok üzgündü. Yeni okuldaki arkadaşların da onlar kadar iyi olmasını, o kadar olmasa bile ona yakın derecede iyi olmasını umut ediyordu

Okula yaklaştıkça adımları giderek yavaşladı. Önceki okuluna göre çok daha büyük bir okuldu. Ortalıkta da çok daha fazla sayıda öğrenci vardı. Acaba Jenny nereye gitmeliydi? Doğrudan kapıdan girip görevlileri bulmak için öğretmenler odasına mı gitmeliydi, yoksa kendi yaşıtı birini bulup onu mu takip etmeliydi? Tabii ki birini çevirip sorabilirdi, ama kimseyi tanımıyordu. Ayrıca kendisi dışında herkes, arkadaşlarıyla konuşmaya dalmiştı. Jenny böylece okulun kapısına geldi. Etrafına bakınmaya başladı. Kimse onunla ilgilenmiyordu. O da orada öylece durup biraz etrafı izlemeye karar verdi. Belki de öğretmenlerden biri oradan geçerken onu sınıfına götürürdü.

" Günaydın. "
Jenny arkasına döndü. Tam arkasında bir öğretmen duruyordu. Jenny, kendisine dostça gülümseyen öğretmenden daha uzun olduğunu farketti. Öğretmen, " Demek geldiniz, biz de sizi bekliyorduk," dedi. " Öyle mi? " Jenny, okuldakilerin kendisini beklediklerini duymaktan memnun olmuştu. Demek ki ne yapacağını, nereye gideceğini kimseye sormak zorunda kalmayacaktı. Öğretmen, " Buyrun, size sınıfınızı göstereyim," dedi. Öğretmen yürümeye başlayınca, Jenny de onu takip etti. Binaya girip uzun bir koridorda kapıları açık duran birkaç sınıfın önünden geçtiler. Jenny öğrencilerin sınıflara girdiğini ve derslerin başlamak üzere olduğunu farketti. " Bu arada kendimi tanıtayım. Ben, Alison."

Jenny bir kez daha şaşırdı. Alison, daha çok bir soyadına değil, ada benziyordu. Bir ögretmenin bir öğrenciye kendini adıyla tanıtması pek rastlanan bir şey değildi. Belki burası samimi bir okuldu ve öğretmenler adları ister Mary, ister John, ister başka bir şey olsun kendilerini ögrencilerine soyadlarıyla değil, adlarıyla tanıtıyorlardı. Jenny böyle okulların olduğunu duymuştu ama daha önce böyle bir okula gitmemişti. Koridordaki son sınıfın kapısının önünde durdular. " İşte geldik. Burası sizin sınıfınız. " Jenny kapıdan içeri baktı. Sınıf doluydu ve sıralarında oturan öğrenciler ona bakiyorlardı. Keşke daha önce gelseydim , diye düşündü. O da herkes gibi vaktinde gelseydi, kimse ona bu kadar dikkatle bakmazdı. Birlikte sınıfa girince konuşmalar durdu.

Öğretmen " Günaydın çocuklar, " dedi. Sınıf da ona " Günaydın " derken Jenny gergin bir şekilde sınıfa bakıyordu. Sınıftaki herkesin kendisinden en az bir veya iki yaş küçük gibi görünmesi, onu şaşırtmıştı. Belki de ben öyle zannediyorumdur. Belki de çocuklarla tanımadığım için onları öyle görüyorumdur, diye geçirdi içinden.

Gözlerini tekrar odada gezdirdi. Bütün sıralar doluydu. Kendisinin oturabileceğini tek bir yer bile kalmamıştı. Ögretmene baktı. " Özür dilerim, ben nerede oturacağım?" diye sordu. Öğretmen önce şaşırdı ama sonra gülümsemeye başladı. "Ewet," dedi, "kusura bakmayın okulumuz biraz kalabalıktır. Ama merak etmeyin, sizin yerinizi ayırdık". Böyle derken de parmağıyla sınıfın tam karşısındaki masayı gösteriyordu:

ÖĞRETMEN MASASINI!!!!!!

ÖĞRETMEN MACERASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin