Hepinize iyi okumalar, oy vermeyi unutmayın lütfen!
Dylan iki gün sonra aldığı sınav sonucu için halinden memnun, Blake ile bahçedeki çimenlerde otururken Crystal yanlarına elinde tabletiyle yaklaştı. Arkasında ise çantasını ve kahveleri taşıyan Drew onu takip ediyordu.
"Yeni haber," dedi Crystal, yerdeki minderlerden birine geçmeden önce birkaç ağaç gerisinde, elinde koyu kırmızı renkteki deri topunu arkadaşına atan gence havalı bir bakış atarken. Drew aşırı kıskançlık geçirse de Crystal'ın çapkınlıklarına alışmıştı. Diğerleri gibi. "haftasonu babamlar bize araba yolluyor. Şoförümüz ise çok sevdiğimiz Happy tabi ki de." Dylan şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
"Babamlarla vakit geçireceğimizi sanıyordum." diye sorar gibi söylendi Dylan. Yanına oturan Drew'dan aldığı kahvesini yudumlayan Crystal, arkadaşına karşı bir iç geçirdi. Drew orada bayılabilirdi.
"Babamlarla sahile mi gitmek istiyordun, Rogers?"
"Bayıldığımdan değil, iki haftadır aksatıyoruz zaten." Crystal bu sefer umursamazca iki omzunu silkeledi.
"Bizim için öldüklerini söyleyemem." Dylan Crystal'a cevap vermedi. İki gün önce ki yanık iyileşmişti ama vücudunu gerdiği zaman yine de acıyordu.
Blake kahvesinden yudumlar alırken, Crystal'ı izleyen Drew'a gözlerini devirdi. Drew'un Crystal'a düşkünlüğünü biliyordu ama bir Stark asla bir erkekte takılıp kalmazdı elbette. Babasının çapkınlık huyundan bolca almıştı Crystal.
"Gözlerin çıkacak Drew." dedi Blake, sessizliği bozduğunda. Dylan okuduğu kitaptan kafasını kaldırdı, Crystal tabletten gözlerini ayırdı ve hepsi Drew'a yöneldiler. Drew o anlık kızarıp da yerin dibine girmeyi de dilese Crystal alışkın olduğu için sadece Drew'u süzdü, ardından yeniden tabletine odaklandı.
Öğle saatinin ortalarında, ki yaklaşık bir saat sürüyordu, Blake notlarını temize geçirmek için odasına gitti, Drew ise hüzünlü bir şekilde Crystal'dan ayrılarak kendisini çağıran arkadaşlarının yanına döndü. Öğle saati yemekhanede veya yurtlarda geçirilemeyecek kadar güzeldi. Özellikle güneşli bir havada. Bahçe, yemeklerini erken yiyen öğrencilerle dolmaya başladığında, Crystal ve Dylan'a atılan alıcı bakışlar da gözden kaçmaz oldu. Crystal ve Dylan okulun bahçesinde sohbet ederken, konu başlıkları her ne kadar okul gündemi olsa da dönüp dolaşıp hafta sonu kaçamağında yapılacaklara geliyordu. Ryan Alien'ın okuldan kaçmak için sürekli bahane bulduğu yakın arkadaşı Hunter Hodan, koyu kırmızı Jaguar XE'si ile okulun otoparkına giriş yaptığında Crystal ve Dylan otoparka giden merdivenlerin gerisindeki ağaçların olduğu geniş alanda duruyorlardı.
Hunter, gün geçtikçe daha çekici bir hal alıyordu. Okulun erkekleri ne kadar Crystal ve Dylan'ı istiyorlarsa, kızları da Hunter'ı istiyordu. Oysa Hunter'ın lise hayatı boyunca istediği tek kişi elbette Crystal'dı. Bunda başarılı olduğunu sanmıyordu ama etraftaki insanlar Crystal'dan bir adım bekliyorlardı. Onlara göre Crystal ve Hunter birbirlerini tamamlıyor gibiydi.
Crystal kırmızı Jaguar'dan inen Hunter'ı izledi bir süre. Güneş Hunter'ın kıstığı açık ela gözlerine, kırıştırdığı burnuna, ısırdığı alt dudağına ve Jaguar'ının tepesine düşüyordu. Crystal için Hunter, kur yaptığı ve göz kırptığı diğer erkeklerden farksızdı. Stark'ların özgüvenleri değerli bir mücevher gibiydi. Değerli, dokunulmaz, ulaşılamaz ve hiçbir şekilde ışıltısı söndürülemezdi.
Bir süre siyah tişörtü ve ceketinin gizlemeye çalıştığı geniş omuzlara sahip Hunter'ı izledikten sonra, saatine bakan Dylan'a döndü. Sanki onu görmemiş gibi eski bir tavrı vardı ama bahçenin diğer kısmında futbol takımındaki arkadaşlarıyla konuşan Ryan, Hunter'ı gördüğü gibi ona doğru ilerledi. Merdivenlerin başına gelirken Crystal'ı uyandırmak için boğazını temizledi. Ama pek işe yaramış gibi görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rogers And Stark
FanfictionBiri sarışın, diğeri esmer. Biri güzel, diğeri çekici. Biri güçlü, diğeri süper zeki. Biri mantıklı, diğeri çılgın. Biri ağır başlı, diğeri atılgan. Biri ciddi, diğeri dalgacı. Birinin aklı başında, diğerinin aklı yastığının altında. Biri çalışkan...