Bu kitap, her sevginin sonunda kaybeden bütün kızlara...Kitaba başladığınız tarihi yazar mısınız? İyi okumalar.
12 yıl önce...
Her acı bir oktu, sana saplayınca kanatırdı. Ama seni korkutan kanın uğursuz rengi değildi; o okun vücudundan bir daha çıkamamasıydı.
Her acı bir kelimeydi, senin zihnini bulatır seni derinlerden sarsardı. Farkında olmazdın ama o kelimeler senin kuklacın olurdu; onun ellerindeki ipler ise sana aitti.
Her acı bir başlangıçtı, seni uçuruma kadar sürüklerdi fakat önünde kocaman bir köprü olduğunu o zamana kadar fark etmezdin.
Her acı ise bir bitişti, hayat tarafından sana sunulan köprüye adım attığında halatlar kopardı. Senin korkun düşmek değildi; düştüğün halde ölmemekti.
Şubat ayının uğursuz sisleri yeryüzünü esir alırken, arabanın içinde kısık bir melodi yükseliyordu.
"Bu bir canlı, değil mi?" Sinem'in neşe dolu sesi, müziğin her notasıyla yarışacak türdendi.
"Söylesem mi acaba?" Eğlenen bir ifadeyle eşine yandan bir bakış attı Hakan.
"Hadi ama, oyun böyle değildi. Ben soru soracaktım doğruysa evet yanlışsa hayır diyecektin, anlaşmıştık." Mızmızlanarak arabayı süren Hakan'ın koluna hafifçe vurdu. Bu hareketinden sonra genişçe gülümseyip başını sallamıştı, Hakan. Bu, sorduğu soruyu onayladığını gösteriyordu. "Peki öyleyse, bu bir canlı, tüylü ve turuncu," Düşünür gibi sesler çıkardı Sinem. "Vahşi doğada mı yaşıyor?" Derin bir nefes eşliğinde başını olumlu anlamda salladı Hakan. Onun sırasıyken asla bu kadar ipucu almazdı. "Hm... Canlı, tüylü, turuncu ve vahşi doğada yaşıyor," İnce beyaz parmaklarını çenesine atıp kaşıdı Sinem. Düşündüğünü belli eden mırıltılar çıkarırken bir anda beyninde flaş gibi patlayan cevapla iri mavi gözlerini kocaman açarak heyecanla eşine döndü. "Tilki!" diye bağırdı mutlulukla. Heyecanına kocaman bir kahkaha atmıştı Hakan.
"Doğru, Kızıl Ceylan'ım." Sol elini kaldırıp Sinem'in çilli yüzünü okşadı. Yanağını Hakan'ın avucuna yaslayan Sinem, kadınsı mırıltısıyla gözlerini huzurla kapattı.
"Anneciğim, mübalağa ne demek?" Arkada oturan minik kızlarından yükselen soruyla Sinem arkaya doğru döndü.
"'Abartmak' demek, güzel kızım." Eliyle kızının turuncuya çalan kızıl saçlarını okşadı. Dikiz aynasından minik ailesine bakan Hakan kederle kızlarının ne ara bu kadar büyüdüğünü bakıyordu.
"Sinem, baksana yavru ceylanımın saçları seninkilerin boyunu aşmış bile." Aynı fikirde olan Sinem, hemen dolan gözlerini aldanmadan başını salladı.
"Ne kadar da güzeller..." Uzun dalgaları eli ile döndürdü Sinem. Elindeki kitabı okumayı bırakan minik Doğa, annesinin mutlulukla dolmuş yaşlı gözlerine baktı.
"Seninkilerde çok güzel, anneciğim, üzülme. Büyüyünce saçlarımı sana vereceğim." Dediği şeye keyifle gülen anne babası, küçük ceylanlarını kendi ayakları üzerinde durmuş, büyük bir kadın olarak görmek için sabırsızlanıyorlardı. Sinem tekrar önüne dönünce, Doğa kitabını okumaya devam etti. Bayılırdı kitap okumayı, küçücük yaşında bile bir sürü kitabı vardı ve çoğunu bitirmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN İZİ
Mystery / Thriller(DÜZENLENİYOR) "Üç kara gül, üç mucize ve üç doğuş..." ☾ Küçük yaşta ailesini kaybeden Doğa, büyüdüğünde anne ve babasının katili olan kuzeni tarafından bir not buluyor. Bu sayede yıllar sonra katil, yeniden kızın peşine düşüyor. Doğa, davanın yenid...