a slow-motion, love potion

164 19 11
                                    

🌌Sirius🌌
_____________

Her ne kadar Remus gelmem konusunda kesin bir şekilde isteksiz olsa da gelmiştim. Buradaydım. İş yerinin önündeydim. İçeriye girmem gerekiyordu yalnızca. Sonrasında olacaklar kendiliğinden gerçekleşecekti.

5 katlı bir yerdi. Asansöre bindim ve 3. kata bastım. Ciddi ciddi gelmiştim. Aslında beni terslemişti. Gelmem için bir sebep yoktu ortada. Sahiden neden gelmiştim ki? Aklımı mı yitirmiştim? Gidip uğraşmam gereken dosyaya bakabilirdim. Burada elimde eski sevgilimin bilekliğiyle asansörün ortasında dikilmek çok saçmaydı.

Kapı açıldığında artık iş işten geçti. Geri dönmenin anlamı yoktu. Adımımı attım. Odasının yeri değişmemiştir diye düşündüğümden direkt ilerledim.

İçerisi kalabalık değildi. Mesaiye herkes kalmıyordu. Sadece yapacak işi olanlar. Onlarla da göz teması kurmadan, dikkatlarini çekmeden Remus'un odasına geldim. Önündeki kitaba odaklanmıştı, ilk başta fark etmedi beni ama bir anlığına kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.

Yok olmuş gibi hissettim.

"Burada ne işin var?"

Başını kollarının arasına aldı. Elimdeki bilekliği gösterdim.

"Sana bunun önemli olmadığını söylemiştim."

"Sana getireceğimi söylemiştim."

Bıkkınca nefes aldı.

"Çöpe at."

"Atmayacağım Remus."

"Tamam o zaman ben atarım." dedi. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Bilekliği almak için hamle yaptı ama kolumu kaldırdım.

"Neden bu kadar öfkelisin?"

"Neden bu kadar yüzsüzsün?"

Yüzsüzlük yaptığımı düşünmüyordum. Gururlu bir insandım. Evet. Evet öyleydim.

Diğer elimdeki yemeklere baktı. En sevdiği yerden hamburger almıştım. Favori mekanıydı. Hala da aynıdır diye düşünüp almıştım. Aklım söylemişti.

Kapıda beni gördüğünde gözü başka bir şeye bakmamıştı. Ben de onu gördüğümde başka bir şeye bakamıyordum. Dalıp gidiyordum. Yutkunma isteğim oluyordu. Ne kadar özlediğimin yeni yeni farkına varmaya başlamıştım.

Onu deli gibi özlemiştim.

"Aç olduğunu düşünüyorum. Yemek yiyelim. Sonra defolup giderim istersen. Önemli değil."

Boş boş baktı. "İyi tamam, geç ama fazla kalmayacaksın. Sana katlanamıyorum." dedi. Ağzımı açmadım. Gösterdiği koltuğa oturdum o da karşıma geçti.

Paketleri masaya bırakıp içindeki hamburgerleri çıkardım. Kolaları açtı.
Sessizce yemeye başladık.

Konuşmaya başlamak istedim fakat aklıma konuşacak bir şey gelmedi. İşimden bahsetmem onu sinirlendirirdi. Hayatımdan bahsetmek de aynı şekilde. Tanrım, eski sevgilinle ne konuşurdun ki?

"Neden geldin?"

"Ben...bilekliğini getirdim dedim ya."

"Ama senden bunu istememiştim."

"Çöpe atmak istemedim."

"Hep istediğini yaparsın değil mi?"

Hiçbir yere varamıyorduk. İzin vermiyordu. Zorlamayacaktım. Kimi kandırıyorum zorlayacağım. Benim doğamda bu var. İstediğini elde edene kadar durmamak ve bu yolda en önemli noktaları bile feda etmek.

my own name || wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin