full of cages, full of fences

209 26 46
                                    

☀️Remus☀️
_______________

Karakoldan içeriye girdiğimde kendimi hemen huzursuz hissetmeye başladım. Bana eski soğuk günleri hatırlatıyordu karakol, polisler, silahlar, çözülemeyen dosyalar.

Sirius her zaman işini benden daha önemli görmüştü. Bu dosya çok önemli Remus, filmi daha sonra izleriz. Akşam yemeğine gelemeyeceğim, sen kendi başına ye. Beni bekleme adli tıpta işlerim var. Annenlere işim olduğunu söyleyip aile tanışmasını iptal edersen mutlu olurum.

Bu ve bunun gibi daha bir sürü şey. Her söz verdiğinde, plan yaptığımızda bu sefer gelecek, yanımda olacak diye düşünürdüm. Ona sarılacaksın onu öpeceksin vakit geçireceksiniz derdim kendime. Ama o hiçbir zaman gelmezdi, yanımda olmazdı, geç kalırdı.

İşinin ağır olduğunu kabul ediyorum, buna bir itirazım yok fakat bana azıcık bile vakit ayıramaz hale gelmişti ilişkimizin son aylarında.

Gidilmesi gereken her yere yalnız gidip insanlara Sirius'un işi var, çok önemli demek zorundaydım.

Onu sevdiğim için anlayış gösterdim, ilk başlarda dosyaları almak istemiyordu. Sırf ben yalnız kalırım diye. Saçmalama demiştim. Kendini göstermen lazım, bu işin altından kalkabileceğini biliyorum. Gitmelisin.

Sadece kariyerinde ilerlemesini ve başarılı olmasını istiyordum. Ona özgüven aşıladım.

Bir süre sonra da işler kontrol altından çıktı. Sirius'u eskisi kadar görememeye başladım.

Aslında her şeyi ben başlattım. Sonundan habersiz bir şekilde. Saf iyi niyetim, sevgimin eşliğinde.

Bizi bitireceğini bilsem yine yapar mıydım acaba? Ona yine gitmelisin ben hallederim der miydim?

"Sirius Black ile görüşmem vardı." dedim masada duran görevliye.

"Haber vereyim, biraz bekleyin."

Telefonu eline aldı, numarayı çevirdi.

"Adınız neydi?"

"Remus, Remus Lupin."

"Bay Black, Remus Lupin sizinle görüşmek için gelmiş. Tamam efendim, hemen yönlendiriyorum."

Telefonu kapatıp yerine koydu.

"Soldan ikinci kapı."

Ayaklarım beni resmen geri geri çekiyordu ama artık bir anlamı yoktu. Çoktan gelmiştim.

Kapıyı çaldım. Ne olur ne olmaz diye.

"Gel."

Sesini duymaktan bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim.

Bir yıldır duymamıştım sesini. Bazen basın açıklamaları olurdu, o konuşurdu. Ben de ekranda belirdiği gibi kapatırdım.

Kapının kolunu aşağıya çekip içeri girdim.

"Hoş geldin."

Gülerek söylemişti ama benim suratımda mimik oynamadı.

"Pekala...İfadeni almak için seni biraz bekleteceğim. Başka birisi sorgulamaya getirildi. Beş dakikaya çıkar."

Sadece başımı salladım.

"İfadede konuştuğunu duyacağım zaten. Hiç değilse bana evet diyebilirsin."

İstesem derdim değil mi geri zekalı. Demek ki istemiyorum.

"Otursana."

Oturmadım. Ayakta dikildim.

my own name || wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin