Selamlaaarrr!!! İkinci kitap ile birlikteyiz! Upuzuuuuunn bir ara oldu. Asel ve Lord Adrian sizleri çok özledi arkadaşlar siz onları özlediniz miiii!! Ben aşırı özlemişim onları yazmayı. Ve sizi artık bölümle baş başa bırakıyorum.
________
KİTAP 2: Sanrnın İzi - Oyun Başlıyor
Bölüm 15: Yalanlar Ve Yananlar
________________
İlahi Bakış Açısı.
Yüce Lord, Gökyüzüne bakarak göz yaşları içinde tanrıya bir kez daha yalvardı. "Var olan tüm Tanrılar, Asel'in inandığı tüm tanrılar yalvarıyorum, yüce ateş lordu size yalvarıyor Aselin yerini gösteren bir işaret gösterin! Eğer o yakınımda bir yerlerdeyse tanrım, umarım beni duyuyordur. Yaşıyor olduğumu bu kadar hissettirebilecek ondan başka kimse yok. Beni asla terk etmemesini ummuştum tanrım lütfen, bana inanmalısın yorgun argın bir şekilde tüm evreni gezdim ve kendimi onun gözlerinde buldum!"
O anda bir şimşek çaktı ve gök yüzünde Asel bir okyanus kıyısında acılar ve kanlar içinde göründü. Yüce Lord kafayı yemiş gibi elleriyle gözlerini sildi. Aklına gelen fikirle acıyla kanatları hareket etti. Bunu yapacaktı. Gerekirse tekrar kesilecekti kanatları. Yine Mahperi'si için kendisini feda edecekti. Çünkü Asel bunu hak ediyordu.
En hızlı şekilde saraya gitmişti. Tüm krallığın kralı'nın karşısına geçmişti. "Adrian?" Diye sordu kral üstten bir bakışla. "Kralım kayıp denizkızı Asel kaçırıldı, tanrılar yerini gösterdi fakat tek başıma gitmem yasak çünkü," Kral Lord'n sözünü böldü. "Kayıp denizkızı bundan asırlar önce savaşta öldü! Bu imkansız!" Diye gürledi kral. "Lordum bundan asırlar önce kanatlarımı tekrar feda ettiğimde de o kızı kurtarmıştım. Yalvarıyorum yardım edin!" Diye çığlık attı Lord kontrolsüzce.
"Bahsettiğin kız Toprak Varisi mi? O kızdan intikam almak için gönderildin yoksa kutsal duyguları bir sahtekara mı besliyorsun! Gözlerine baksana acı dolular. Seni ve güçlerini emdiğini bile bile yaş dökmüşsün! Yazık!" Dedi kral acımasızca.
"Yalvarıyorum!" Artık Lord çökmüştü, sanki yere daha da uzansa güzel peri kızına ulaşacaktı, kafasınıda yere koyduğunda koca salonda sadece Yüce, Yerleri ve diğer tüm evrenleri titreten Ateş Lordunun hıçkırıkları duyuluyordu. "Anka kuşuyla kanatlarını keseceğiz, yoksa kızı unu-" Lord hemen sözünü böldü. "Gerekirse benliğimi ve krallığımı alın yakın ama o kız yaşamayı hak ediyor!"
Kral memnuniyetle gülümsedi. "Bir şartımız daha var... Kızla bir daha görüşmeyeceksin göreve Su Lordu'nu göndereceğiz belki de Toprak Lordu ve ya bir muhafız ama sen o kızdan uzak duracaksın. Sen intikam duygusunu öldürmüşsün sen aşık omuşsun. Biz seni küçüklüğünden beri, 'İntikamsa intikam, nefretse nefret, ölümse ölüm hepsi o kız için ne ölüme ne dirime. ' Sen şimdi bu krallık için ettiğin yemini mi bozacaksın! Asla intikam olmasa kurtarmazdım. Görevden alındın kanatlarını aç yüce Lord."
Titreyerek gözünden son bir damla yaş aktı yüce lordun. Kanatları kesilirken aynı anda Lord'la beraber anka kuşunun da çığlığı yankılandı. Acıyla inleyen lordun omzunda up uzun iki çizgiden kan akıyordu kral memnuniyetle gülümsedi. "Artık görevde değilsin."
****
Haftalar Sonra, Asel'den...
Haftalar. Haftalar olmuştu onu görmeyeli. Evet bir şekilde kurtulmuştum ama nasıl? Adrian ortalıkta yoktu hem de günlerdir. İçimde ki özlem duygusu kendini yiyip bitiriyordu. Battaniye'nin altından çıkıp televizyonda ki saçma aşk filmini kapattım ve mutfakta beş mum aldım. Yere daire şekilde dizdiğim mumların ortasına oturdum ve bundan yıllar önce Elif'in evinde yaptığımız gibi tek başıma ruh çağırmayı denedim.
"Sevgili, Adrian'ın ruhu," Söylediğim isim karşısında özlem duygusu kendisini daha da belli etti ve gözlerimin dolmasını sağladı. "Yalvarırım buraya gel!" Söylediğim yalvarma kelimesi ihtiyacın da ötesinde ölüm kıyısında ki birisinin su isteyişi gibi çıkmıştı. Arkamda hissettiğim sıcaklıkla geldiğini anlamıştım. Kül ve Ateş kokusu burnuma dolduğunda kapalı gözlerimin ardında kaşlarımı çattım. "Adrian?" Diye seslendim sesim titrerken. "Asel, bana dön." Adrian'ın sesini duymamla kalbim on bin kat hızla çarpmaya başladı gözlerimi açıp arkama döndüğümde Adrian'ın dağılmış saçlarını kızarmış gözlerini daha önce görmediğim mesafeli bir yüz ifadesi gördüm.
Sarılmak için ileri atıldığımda elini kaldırıp beni durduru, "Sarılma Asel." Sert ses tonuyla tüylerim ürperirken kaşlarımı çattım. "Haftalardır seni görmüyorum ve şimdi sana sarılmama izin vermiyor musun? Hadi ordan!" Tekrar sarılmak istediğimde, "Asel dur dedim küçük çocuklar gibi şımarma." Sert sesi ve sert kelimelerin ardındaki gözlerinde bir şeyler aradım.
Fakat yoktu gözleri ve yüzü de aynı şekilde sertti. "Ne yapıyorsun seni özledim Adrian!" Bu sefer geri adım attığımda kaşlarını çatıp eğlenceli bir tavırla baktı. "Yani? Ne yapayım? Ben seni özlemedim ki Asel?" Söylediği şeyler bir duvara toslamış hissi bıraktı. "Ne? Sen iyi misin hafızana bir şeyler mi yaptılar?! Bundan bir ay önce benimle barışmak için elinden geleni yapıyordun hatta beraber bir yere gidecektik! Sen iyi misin hatırlasana bana aşıksın sen!" Kaşlarımı çatıp bağırdığımda kafasını geriye atıp histerik bir kahakaha attı.
"Asel gerçekten daha küçük bir çocuksun, ben seni hiç sevmedim ki! Bir intikam uğruna yanındaydım, sana aşık gibi davrandım ve sen de daha doğrusu içinde ki o ufak çocukta bana inandı. Seni hiç bir zaman sevmedim ki ben!" Söylediği şey bedenimin kaskatı kesilmesine sebep oldu. "Sen," sertçe yutkunduğumda gözlerine baktım gerçekten tek bir duygu kırıntısı yoktu. "Hiç mi sevmedin Adrian?" Dedim titrerken o kadar çaresizce konuşmuştum ki ben bile kendime acıdım. Annem öldükten sonra yanımda duran tek kişi bir intikam uğruna bana oyun oynadığını söylüyordu. "Hemde hiç sevmedim Asel." Sert ve acımasız konuşması o kadar dokunmuştu ki tek dediğim şey, "Yalan söylüyorsu! Sana bunu zorla söylettiriyorlsr değil mi?! Sen bana, Denizkızına böyle bir şey söylemezsin!" İfsdesizce cevap vermediğinde tekrar bağırdı. "Yalanların ardına korkakça sığınma yüce Lord! Dürüst ol! Sen beni seviyorsun sana bunları zorla söylettiriyorlar!" Bu sefer kafasını iki yana salladı ve "saçmalama istersen?" Dedi. "Neden beni sevmedin?" Dedim çaresizce. "Seni baban sevmemiş ben nasıl seveyim kızım?" Hayır bunu demiş olamazdı beni bu şekilde vurmuş olamazdı. Nasıl oldu bilmiyorum ama elim havalandı ve yüzüne sertçe çarptı.
"Karaktersizsin tekisin! Beni kimse böyle acıtamadı, sen çok adisin! Yavşaksın! Pisliksin! Götsün! Sana inanamıyorum! Defol git! Adrian siktir git seni görmek dahi istemiyorum!" Ağlayarak söylediğim onca şey sonucunda gözleri yumuşadı ve geldiğinden beri gözlerinde pişmanlık gördüm. "Siktir git!" O kadar bağırmıştım ki koca lord geri adım attı. Gülümsedi. Bu bir vedaydı. Bu onun için iyi benim için kötü sonlu bir vedaydı. O an son kez sarılmak istedim. Son kez koklamak istedim ama hayır. Bu kez olmazdı. Bu kez asla affedemezdim. "Beni gerçekten kullandın mı?" Ağlamaktan kısılan sesimle sorduğum soruya karşılık vermedi. Kafasını salladı. Gitti. Artık hayatımda olmayacaktı. Olmasındı.
••••••••••••
Kısa bir bölüm oldu biliyorum ama şu sıralar kafam çok dağınık sizleri çok özledim. İkinci kitaota Asel'i Asel değil gerçek bir Toprak Varisi olarak göreceğiz. Ben gururlu, ve herkesin çok sevdiği o kızı yazmak için çok heyecanlıyım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yıldızı parlatmayı unutmayın!!
İnstagram: ll.aleenaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRININ İZİ
FantasyBazı yaralar iz bırakır. Bazense hayal gibi görünen gerçeklikler. Peki ya gerçek sandıklarımız sanrıysa? Belki de o yağmurlu gece de Asel arkadaşının evinde o oyunu oynamasaydı hiç biri yaşanmayacaktı. "Küçük bir ruh çağırma oyunu Asel bu kadar kor...