29 Aralık 2023
Kumsal: Bu gün buluşabilir miyiz?
Telefonu komidinin üzerine bıraktıktan sonra elim yanmış gibi salladım. Onu tam iki haftadır görmüyordum. Lanet olası iki hafta.
Zehir gibi geçen iki hafta boyu tek dileğim annemlerin bir işinin çıkması ve sadece onunla bir kez buluşma fırsatı yakalamaktı.
Bu süreçte sadece iki kez kısaca mesajlaşmış ve birbirimizin hayatta olduğundan emin olmuştuk. Bir kez babamla kavga etmiş, annemle atışmış, kolumun sargısını çıkarmış, Korayın verdiği tüm kitapları bitirmiş ve okula gidip gelmiştim.
Üniversiteye girebilecek miyim onu bile bilmiyordum. Derslerim iyiydi ama tüm bunun üniversite için yeterli olup olmadığını da bilmiyordum. Belki, Tekirdağda Şarapçılık bölümü, fazlası değil.
Ama bu gün için endişelenecek daha iyi konularım vardı.
Koray: Şu an bir kaç işim var, güzelim
Koray: Saat ikiden sonra müsaitim
Koray: Önemli bir şey yoksa ikiden sonra gelip seni alırım
Bana karşı ilk kez kullandığı o hitaba fazla tepki vermemeye çalıştım. Hadi ama bu çok klişeydi. (Ama anlattıkları kadar güzel hissettiriyordu)
Kumsal: Hayır önemli bir şey yok
Kumsal: O zaman ikiden sonra
Hayır ikiye kadar beklemekten patlayabilirdim.
Yine de ona "hayır elindeki iş her neyse bırak ve benimle ilgilen" diyemeyeceğim için artık üçüncü kez okuduğum "Bir gün"ü (David Nicholls) açtım.
🍒
Marketin önünde durmuş onu beklerken şişme montun ön kısmıyla uğraşıyordum. Fermuarı biraz açsam mı? Ya da tamamen kapatabilirim. Ama tamamen kapatınca yüzümün yarısı içinde kayboluyor, açınca da boynum üşüyordu.
Son kararım açık bırakmaktı. En azından bu gün biraz özenli olmalıydım. Büyük gündü.
"Naber"
Arkamdan gelen sesini duymamla yerimde zıplayıp ona döndüm. Fazla heyecan yapma.
"Iyiyim."
Nezaketen ona da sormam gerektiğini birkaç saniye sonra hatırladım.
"Sen?"
Cebinde olan elini çıkarıp montumun fermuarına götürdü ve sonuna kadar kapattı.
"Hava buz gibi."
Açıklamasını yaptığında bir önceki sorum cevapsız kalmış olsa bile, bunu vurgulamak gereği duymadım.
"En azından deri ceketle gezmiyorum."
Ne zaman çıkardığını bilmediğim sigarasını yakarken elini siper yapmış rüzgarın sigarayı (ya da çakmağın ateşini?) söndürmesini engelliyordu.
"Mevsim değişti diye hasta oluyorsun."
Sanki çok ilginç bir tespit yapmış gibi kaşlarını kaldırdı ve yürümeye başladı.
"Bana özel değil, her kes oluyor."
"Öyle mi? Ben olmuyorum. Aslına bakarsan son beş yıldır grip olduğumu bile hatırlamıyorum."
Yüzüne dikkatle inceleyip yalan söylediğine dair bir iz yakalamaya çalıştım.
Sonra bir süre daha yürüdük.
