🍒27🍒

558 48 22
                                    

Büyük bir sessizlik içinde kapıdan içeri girdik. Kapının üzerinde kuruyup kalmış kanı farketmemiş gibi yapıp ayakkabılarımı çıkardım.

Koray yol boyunca susma isteğimi anlamış ve hiç bir şey sormamış fakat, gözlerindeki o çaresiz, sorularla dolu olan ifadeyi silmeyi başaramamıştı. Neler olduğunu pekâla biliyordu -apartmanın içinde kameralar vardı-  öğrenmek istediği de zaten bu değildi. Bilmek istediği benim ne hissettiğimdi.

Öyle dağınık gözüküyordu ki, onun için kendimden katbekat daha fazla endişeleniyordum. İkimiz de otomatikman koltukta yanyana oturduk, biz farketmeden burası bizim sorun halletme merkezimiz olmuştu.

Ama bu kez ne o, ne de ben ağzımızı açıyorduk. Koray arkasına yaslanıp gözlerini kapalı televizyon ekranına dikti. Böyle durumda ne denirdi bilmiyordum. İyiyim?

Ama onu böyle görmek -özellikle kendini suçluyor gibiydi- beni olduğumdan daha fazla kötü hissettiriyordu.

Saçları dağılmış, şişkin gözleri sürekli bir yerlere dalıyordu. Tüm bunlardan yorulduğunu belli eden omuzları düşmüştü.

Daha fazla dayanamayıp elimi yanımda duran eline dokundurdum.

"Koray."

Yavaşça bana doğru döndü, bir süre yüzümü inceledi. Aniden şaşırtıcı bir çeviklikle elini enseme koyup beni kendine doğru çekti ve dudaklarımızı birleştirdi. Düşecek gibi olduğum için dizine tutundum. Bu şaşırtmıştı... Kalbim duyabileceğim kadar hızlanmaya başladı ve nefesim aramızdaki boşlukta kaybolup gitti.

Fakat bunun hiç erotik bir tarafı yoktu.

Sanki dudaklarını dudaklarıma sımsıkı bastırarak benden destek almaya çalışıyor gibiydi. Ardından dudaklarını ayırarak yüzümün her yerine hızla öpücükler kondurmaya başladı. Yüzümde dudaklarının dokunmadığı bir yer kalmayana kadar buna devam etti. Gözlerinde düşmemekte ısrarcı bir damla yaş farkediliyordu.

Ardından beni kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı.

"Özür dilerim. Özür dilerim."

Elimi beline götürüp okşadım.

"Nereden bilebilirdin ki?" dedim boğuk çıkan sesimle.

Cevap vermedi ama dediklerimin bir faydası olduğunu da düşünmüyordum.

Bir süre sonra ellerini dizlerimden geçirip, bacaklarının üzerine yan bir şekilde oturmamı sağladı. Başım hala omuzunda duruyordu ve ciğerlerim onun boynunda yetişen başka iklimin kokusuyla doluyordu. Burada herkes yeşil çimlerin üzerinde eski kitaplar okur, huzur endişeverici bir şekilde insanı sarardı.

"Anlatmak ister misin?"

Elimi boynunda gezdirmeye başladım.

"İsterim..." biraz sustum, "babam ölmüş."

Durdum ve bunu tekrar düşünmeye başladım, ne hissediyordum?

"Bu seni üzüyor mu?"

"Evet... Ölmesini istediğimi sanmıştım. Ondan nefret ettiğimi sanmıştım."

Hissettiklerimi toparlayıp anlatmam için bekliyor, eğer sadece gereği varsa soru soruyordu.

"Annemi suçlayamadım bile. Niyeyse, onun ölümünü duyduktan sonra, ben de kendime aynısını yapmayı istedim. Belki de daha fazlasını. Onu gerçekten ben öldürmuş gibi hissediyorum. Annem öyle söylediği diye değil. Hani, anlarsın ya biri için kötü bir şey arzuladığında ve o kişi bunu yaşadığında sen yapmış gibi hissedersin."

PRETTY FLY | DADDY ISSUES Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin