İnsanlar gülücükler saçarken sesleri geliyor kulağa ve bir gülüşe gülesin geliyor. Sarı şaçları yazın rüzgarına kapılmış uçuşurken, yüzünü örten güneş bir peri misali gösteriyor genç kızı. Bembeyaz teni, sapsarı uzun saçları öyle güzel duruyor ki insanın kareliyeceği bir an çok güzel.
Temiz havayı ciğerlerine çekerken diğerlerinin aksine daha temiz. Ruhsal, düşünsel olarak daha masum.
Ellinde ki yaprakları koparılmış çiçek ve bankta oturmuş kızımız. Kuşların cıvıltısı ve kanat çırpışmaları. Kıza huzurun ta kendisi dedirtiyordu.
Ah, keşke o kuşları görebilseydi. Kendini güvensiz hissediyor ve bu ölümden beter. Ama ruhu sömürülmüş daha ne yapsın?
Güzel kızın omzuna değen el ile ürperti sardı bedenini. Ama tanıdık ses ile içi rahatladı. Bu kişi güvenilir kişiydi. Elinde ki kahveyi bank'a koyup yan tarafa oturdu. Şekerli süt bazlı kahveyi kardeşinin acı kahveyide kendi yanına aldı.
Lalisa'nın kahvesi ılıktı, sıcak şeyleri pek sevmiyordu. Ablası eli ile kahvesini yudumlatırken yüzünden gülümsemesi asla silinmiyor.
Emily, lalisa'nın ablası ve bundan hiç şikayetçi değil. O gerçekten örnek alınıp, sevilecek bir abla. Kardeşine öyle güzel bakıyor ki kendini bile unutuyor arada. Evden çıkmadan kardeşinin beline kadar uzanan sapsarı saçlarını yıkamış, kurulamış kremler ile parlatmıştı. Üzerine seçtiği beyaz straples elbisenin kabarık kolları ile, pürüzsüz yüzü ve al yanakları ıslak dudakları hayranlık duygusunu arttırıyordu.
İnsanın baktıkça bakası geliyor. 'ne kadar güzel' diye yanındakini dürttüğü zamanlar bile oluyordu. Ama lalisa bunların hiçbirini göremiyordu. Duyabiliyordu ama göremiyordu gözlerini sevmiyordu insanlara bakmak istemiyordu.
Bankın üzerinde titreyen telefon ile emily hemen kimin aradığına baktı.
📞Sevgilimden gelen arama
Yüzünü tebessüm saran kız kahveyi lalisaya verip aramayı cevaplandırdı. Karşısında onu günaydınlarla donatan sevgilisi var.
"Bebeğim, nasılsın" derinden gelen ses ile emily bir kez daha aşık oldu sevgilisine. Çok güzeliz dedi içinden. Onun en iyi sevgilisi benim, hiç ayrılmayacağız dedi içinden.
"İyiyim sen nasılsın aşkımm" m'i uzatarak cilve yapmaya başladığı sırada kahvesini içen lalisa ise duyduğu miyavlama ile sesin geldiği yöne baktı. Elini uzatıp kediyi sevmek istedi ve kedinin yumuşak sırtını sevdi. Lalisa'ya sırnaşan kedi kızın kuçağına oturmuş sevilmenin rahatlığı ile gözlerini yummuştu.
Emily ise sevgilisi ile konuşuyordu ve lalisa kulak misafiri oluyordu. Birbirlerine sevgi, aşk dolu cümleler kuruyorlardı. Ama lalisa'nın takıldığı nokta oğlanın hep cinsel şakalar yapmasıydı. Emily ise bu durumda utanıp kaçıyor olsa bile oğlan her iletişimlerinde kızı bu konuda sıkıyordu.
İlk cinsel birlikteliği değildi emily'nin ama daha yeni tanışmışlardı ve ilk temel güvendi. Bu da zamanla, sağlam şekilde olacaktı. Emily aşkından bunu pek görmüyor olsada lalisa duyduğu tüm konuşmalarında bu çocuğun bu şekilde ablasını sıkıştırmasından hiç hoşnut olmuyordu.
Kapanan telefon ile emily lisa'nın kucağında ki kediyi hemen üzerinden aldı ve yere bıraktı. Bu durumdan şikayetçi olan Lisa hemen mızmızlanmaya başladı.
"Ablaaa!" Dedi ince ve narin sesiyle. Kediyi seviyordu ama ablasının titizliği yüzünden masum kedi kendini sevdirememişti. "olmaz lalisa, kedinin tüyleri falan üzerinde kalacak ve tüyleri ağzına da kaçabilir" Her zamanki emily işte dedi lalisa ve kahvesini içmek için elini yanına attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flowers smelling blood ★ lizkook
FanfictionDışarıdan baksan muhteşem, içine baksan harika, kişilerine baksan iğrenç olan bu dünyada görme yetisini kaybeden Lalisa ve bir anda hayatının ortasına düşen Jungkook.