iyi geceler perim'
☼︎
Jungkook ve emily. Tesadüfe bak sen! Jungkook ona gülümsedi ve selam verdi. Ancak emily sadece baş selamı vermekle yetindi. "Emilyy!" Dedi Jungkook ve büyük rezidans'ın bahçesine girerken yanına gitti. Emily ona baktı 'ne var' manasında kafasını salladı ve gözlerini devirdi.
"Lisa nasıl? kahve borcunu ödeyecek mi?" Dedi gülerek. Emily ona sert bir şekilde bakmadı bu sefer. "Müsait olduğun bir gün gel şanslı günündeysen evdeyizdir senin bahtına kalmış" dedi. Jungkook daire numarasını hatırlıyordu.
"Bu akşam gelsem sorun olmaz değilmi?" dedi. Emily kafasını salladı, "olur" dedi. Birbirlerine başları ile tekrardan selam verdiler ve Jungkook kendi apartmanına gitti.Yüzü ifadesiz, son günlerde gülümsüyor. Şimdi akşam olmasını bekyecekti ancak sıkıntıdan patlayacaktı. Arkadaşlarından birisini çağırsamıydı? Jaehyung. Galiba onunla kafa dağıtabilirdi. Telefonunu cebinden çıkardı ve parmaklarını ekranda gezdirip kulağına götürdü...
Şuan Lisa güzellik uykusunda ama uykusunu bölen zil ve anahtar sesi, kapı sesi. Sinirlendi.
Ama sinirlenmemesi lazım yoksa erken yaşlanır. Stresten beyni çöker ve gulyabani gibi olurdu. Emily salondan ona seslenmişti, "Lisamm ben geldim" dedi ve lisa'nın odasına girdi.Yatakta uzanmış bacakları havada tavana bakıyor. Tabikide oraya baktığını bilmiyor.
Güzellik uykusu yerle bir olurken sinirlendi. Emily ona güldü ve yatağının başındaki pencereyi açtı."Bu akşam Jungkook geliyor, borcun vardıya hani" dedi. Lisa sevinçle güldü, mutlu olmuştu. Hemen ablasına zorla aldırdığı örümcek adam çoraplarını giymesi lazımdı. Emily'i bir gün sabahın köründe kaldırmış ve örümcek adamlı giysi almasını aksi takdirde evden kaçacağını yada küseceğini söyleyip bir nevi tehdit etmişti ablasını. Emily ona çorap aldığını söylemiş ancak Lisa görmüyorum diye evdeki parmağı yırtık çorabı ona kakalattırmaya çalıştığını öne sürmüş ve evde 3. Dünya savaşını çıkartmıştı.
En sonunda da en sevdiği şekerli kahve karşılığı ateşkes imzalamışlardı. En son Lisa kahve dünyası için kurallar koyuyordu ama emily onu hiç dinlemiyordu. Aklı eunwoo'da, uzun zamandır aramıyor. Boşver be kız, kimin umrunda.
Lisa, "abla beni süsleyelim, makyaj yapma ama kıyafetlerim asil olsun" dedi sonra bu düşünceden vazgeçti. Yeni bir fikir için dudaklarını araladı, "yada yok ya pjamalarla kalayım" dedi ve tavır aldı. Ne alakaydı şimdi bu!
Herneyse ya, sonuçta kahve borcunu ödeyecek ve kapanacaktı konu. Ondan sonra belki görüşürlerdi. Lisa'nn istediğine bağlı, gel dese gelecek git dese gidecekti. Herkes ayağını denk alsın.
Emily çalan telefonundaki yabancı numara ile bakışırken lisa'nın kim olduğunu sormasına cevap vermiş ve aramayı cevaplandırmıştı.
"Alooo emilyy, beni hatırladın mıı?" Demişti ince bir ses.Emily kocaman gülümsemişti, "JİSOOO tanrım çok uzun zaman oldu" dedi. Gerçekten mutlu olmuştu en yakın arkadaşı ile uzun süreden sonra konuşmak onun sesini duymak iyi gelmişti. Lisa 'Jisoo' ismi ile gülümsemişti. Ah şu akkıllı ve korku salan kız. Yani aslında öyle değildi. Yabancılara sert ve mesafeliydi. Kendisi asla sanal arkadaşlık kuramayacak o tiplerden.
Emily yataktan kalktı ve odadan çıktı. Lisa ablasının çıktığını anladı ve ellerini yatağın üzerine koyarak geri yatmayı başardı. Yatağın alt tarafına kıkıştırılmış yorganı bulmak için büyük çaba sarf etti ve sonunda yumuşak kabarık yorgan eline ulaştı. Geri yattı ve yorganı üzerine çekti. Hala tam örtememişti üzerine. Ama o görmüyordu, nasıl örtebilir kusursuz bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flowers smelling blood ★ lizkook
FanfictionDışarıdan baksan muhteşem, içine baksan harika, kişilerine baksan iğrenç olan bu dünyada görme yetisini kaybeden Lalisa ve bir anda hayatının ortasına düşen Jungkook.