Bu kitap tamamen hayal ürünüdür ve gerçek dünyadan tamamen bağımsızdır. Karakterler, olaylar ve mekanlar gerçek kişiler, durumlar veya yerlerle ilgili değildir.❖
SEN VE SARILDIĞIN İNTİHARLAR
I. BAĞLAÇ
Ağıtların yakılmasına saniyeler kala yeniden derilmenin eşiğinde gibiyim. Herkes tarafından ölümüm kabul görmüş ancak henüz kalbim damarlarıma kan pompalamaktan vazgeçmemişti. Her bir kalp atışı bir öncekinden daha güçleniyordu, bu dünyada veda etmenin zamanı gelmediğini düşündüğü için kendini yaşamaya zorluyordu.
Yaşamak sanırım benim becerebildiğim bir şey değildi. İşimden dolayı genellikle ölümle burun buruna gelirdim ve paçayı hep kurtarırdım. Hayatta kalma iç güdüsü nedense uçurumun kenarına geldiğim anda devreye giriyordu. Çevremdeki insanlar değişmemi ve kendimi daha çok önemsemi söylüyordu. Haklılardı fakat atladıkları bir nokta vardı; yaşam ile ben aynı kutuplardık ve sürekli birbirimizi itiyorduk.
Negatif olduğumda evrenin sesleri hakaretlerle dolu olurdu, pozitif olduğumda evrenin bahçeleri çiçek açardı.
Şöyle bir aynada kendime baktığımda çiçekleri yakıştırmazdım çünkü benim ellerime bir tek mezarlığa giderken çiçekler geçerdi. Pozitif olmayacak kadar çok şeyi toprağa vermiştim.
Dakikalardır arabanın şöför koltuğunda oturuyordum, radyoda çalan melankolik melodiye sessizce eşlik ederken ellerim direksiyonun aşağısında duruyordu. İnmek için ne zaman hareketleneceğimi bilmiyordum. Uzun aradan sonra annemin yaşadığı eve gelmek bana tuhaf hissettirmişti. Arabanın ön camından evin mutfak camına baktığımda perdelerin açıklığını gördüm. Annem asla mutfaktaki perdesini kapatmazdı. Kırık bir tebessüm dudaklarımda yayıldı. Bir anda arabanın içinde değil, seneler önce mutfak penceresinin baktığı o bahçede babamla kardan adam yaptığımız zamana dönmüştüm. Atkım boynumda her an düşecek gibiydi, birkaç adım sonra ayağım taşa takılıp düşecek gibiydim.
Çenemi direksiyonun üstüne koyup sakince nefesimi bıraktım. O günkü mutluluğumu ve huzuru kaybedeli seneler olmuştu. Gözüme anıların sis perdesi çökerken parmak uçlarım karıncalanmıştı. Babamı ne zaman aklıma getirsem sancılar parmak uçlarıma doğardı. Hayatın en acı tekmesi buydu benim için. Sahip olabileceğim tüm kederi bir insanın ölümüyle zihnime yerleştirmişti.
"Seni çok özlüyorum," diye mırıldandım istemsizce. "Sadece... çok özlüyorum. Her geçen gün, bir öncekinden daha hasret dolu. Ve yarınlar, bugünlerden daha sensiz." Gözlerim yavaşça bahçemizden kaydığında alnımı direksiyona yaslayıp gözlerimi kapattım. Babamın her sabah beni uyandırmak için söylediği şarkı radyoda çalmaya başladığında hemen kapattım. "Beni bu kadar zor duruma bırakmak zorunda mısın evren?"
Telefonuma mesaj geldiğinde kendime birkaç saniye verdim. Ne zaman annemin evine gelsem duygularım bana karşı bir savaş açıyordu ve mücadele etmekten artık çok yorulmuştum. Sakin olmalıydım. Geri koltuğuna yaslanıp telefonuma baktım. Annem beni fark etmiş, eve gelip gelmeyeceğimi soruyordu. Arka koltuğa attığım karton poşetleri alıp arabadan indim, evin küçük taşlı yoluna yönelirken kumandayla arabayı kilitledim. Ayağımın altında ezilen karların sesiyle beraber yürürken evin kapısı aralandı.
"Bir an hiç gelmeyeceksin sandım." Ak düşmüş saçlarını toplamıştı ve biraz dağılmıştı.
Kapının önüne geldiğimde gülümsedim. "Sana aldım," dedim ve poşetleri ona uzattım. Şaşırdı çünkü beklediği bir şey değildi. "Bazı kıyafetlerini bağışlayınca sana yenilerini almak istedim." Bazı şeyleri kaybedince kendime yeni mağlubiyetler eklemek istedim. Annemin gözlerinin içine bakarken zihnimdeki canavarın sesi sürekli kulağıma fısıldardı. Burada son kez uyandığım sabah canavarın zihnimde doğduğu andı. Vicdanımın sözcüsü olabilirdi, bu yüzden anneme her baktığımda kendini hatırlatıyordu belki. Hangi vicdan azabım anneme aitti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN VE SARILDIĞIN İNTİHARLAR
Acción"Sana güneşin battığı yerde rastladım. Ondandır şafak söktüğünde intiharlara sarılışım."