1. Bölüm:"Uyuyan Güzel Elbet Bir Gün Uyanır"

0 0 0
                                    

Şeyma Can- Uçurum Kenarında

1. Bölüm: "Uyuyan Güzel Elbet Bir Gün Uyanır"

Düşünceleri okumak bir çok kişinin istediği, isteyebileceği, hatta ve hatta uğruna kan dökebileceği türden bir şeydi. İnsanların zihin kapılarında dolaşmak bazen çok fantastik bezen ise çok korkunç olabiliyordu. Ama insanoğlu buydu ya...

Fantastik ve korkunç...İnsanları tanımlamaya en uygun iki kelimeydi. Kan dökecek kadar korkunç, fantastik olabilecek kadar da iyiydi bazen insanlar. İyisine az rastlanırdı ama. İnsanlar genellikle korkunç taraflarını ortaya koyarlardı. Fantastik taraflarını her daim gizli tutar ve sanki ağzını, kalbini ve her bir hücresini susturmuşçasına bastırırlardı iyi olan tüm hücrelerini.

Onun bulunduğu durum da tıpkı zihin okumaya benziyordu. Ailesinin, arkadaşlarının ya da olur olmadık kişilerin kendisi hakkında düşüncelerini duyuyordu, hemde kendi ağızlarından. Bu siyah boşluğa düştüğünden beri kaç ses duymuştu merak etti bir an. On? Yirmi? Belki de otuz... Ne fark ederdi ki? Önemli olan buradan nasıl çıkacağıydı. Bunca zaman bunu düşünüp durmuştu. Buraya nasıl gelmişti? Neden bu kadar karanlıktı? Soruları ise cevapsız kalmaya ant içmişti sanki.

Burada çok sıkılıyordu. Saniseleri sayıyordu bazen. Tek istediği bir sesti. Herhangi bir ses. Kendisi hakkında ve ya değil fark etmeksizin tek bir sesti onun aradığı. Eskiden sesleri hiç sevmezdi. Birisi bir gürültü yaptığı zaman çok sinirlenir ve hatta karşısındaki kişiyle kavga bile ederdi. Sessizliği severdi eskiden, şimdi ise tek bir sese muhtaç.

Hayatın ne tuhaf bir espri anlayışı vardı. Bazen tahammül dahi edemeyeceğiniz şeyleri ne güzel de mumla aratıyordu size. Şimdi bir ses olsa diye Allah'a yalvaran Sare eskiden gürültüden nefret ederdi. Bu yüzden bazen burada kendine lanetler okurdu. Susturduğu her bir söz şimdi bir rüya kadar çekiciydi.

Gözlerini açıyordu karanlık. Kapatıyordu yine karanlık, görmezden geldiği her şeyin yüzüne hasret kalmışçasına karanlık tükürüyordu şimdi gözleri. Hüzün her yanını sarmış, onu adeta kucaklamıştı ve bırakmaya hiçte niyeti yoktu.

Bir de rüyalar vardı... Onun sadık arkadaşı,Kendisini içinde kaybolduğu hüzün çukurundan çıkaracak dostu, Karanlığı aydınlatan bir ışık, başka dünyaya açılan bir kapı, Rabb'in ona buradaki en büyük armağanı...

O rüyalardan birinin içindeydi şimdi. Bir deniz kenarında, ayakları çıplak, kuma bata çıka yürüyordu. Denizin o melodik sesi kulaklarını dolduruyordu. Güneş alabildiğince parlıyor ve gökyüzünün ihtişamına ihtişam katıyordu. Sıcak bir meltem dolanıyordu tenine. Gözlerini denizin güzelliğinden alamıyordu. Durmuyordu, yürümeye devam ediyor ve bu doğa harikasını biraz daha hissetmek, biraz daha bir olmak istiyordu bu şaheserle. Kendini kaptırmıştı. Yürüyor, yürüyor ve yürüyordu. Yürüyüşleri koşmaya dönüştü sonra. Delicesine koşuyor, kahkahaları göğe karışıyordu.

Elini birisinin tuttuğunu hissetti. Durdu. Elini tutan kişiye döndü... Ve onu gördü. Mutluluğunu, umudunu, çocukluğunu, aşkını, sevgilisini. Kendisine bakıyordu kahvenin en güzel tonları. Denizi sevdalandıracak o güzel gülümsemesiyle bakıyordu şimdi ona. Her baktığında aşık olduğu adamdı karşısındaki.

Ellerini tuttu ve onu kendine doğru çekdi bir anda. Küçük bir sarılma bahşetti kendisine. Alnını onun alnına dayadı ve yine baktı ona. Öyle bir bakıştı ki bu, içinde özlem,sevda,aşk ve bolca hüzün vardı. Yüzünün her bir zerresinde gezindi bakışları. Her bir zerresine bir yemin bıraktı sanki. Dudaklarında sonlandırdı bakışlarını. Dudakları şimdi dudaklarındaydı kızın. Nazik ama derin bir öpücük kondurdu sevdiğinin dudaklarına.

Sonra geri çekti kendisini. Yüzü soldu. Kahveleri en kötü tona büründü bir anda. Eller ayrıldı,edilen yeminler tek tek bozuldu. Arkasını döndü sevdiği adam ve kızdan uzaklaşmaya başladı.

Koştu Sare. Ona yetişmek için. Gitmemesi için. Kendisini burada tek başına bırakmaması için. Ama yetişemedi. O gitti. Kendisini yapayalnız bıraktı. Gökyüzü ihtişamını yitirdi. Güneş alabildiğine karardı. Deniz melodisini kesti vetek bir kelimeye tutsak etti kendisini.

"Özür dilerim"

Deniz kendisinden özür diliyordu. Güneş, ay, bastığı kum,gökyüzü ve gözlerinin görebildiği herşey kendisinden özür diliyordu.

"Özür dilerim"

"Özür dilerim"

"ÖZÜR DİLERİM"

"ÖZÜR DİLERİM"

"DURUN!" diye bağırdı ama durmadılar. Hep bir ağızdan özürlere devam ediyorlardı. Ne oluyordu, Niye kendisinden özür diliyorlardı, Ne yapmışlardı da af dileniyorlardı? Ne yapmışlarsa da bir an önce durmalarını istiyordu. Ellerini kulaklarına dayadı, gürültüyü biraz azaltma umuduyla. O kulaklarını tıkadıkça, daha da arttı boş özürler. Gözleri yaşardı, nefesi daraldı ve ayaklarında derman kalmadı. Yere çöktü yavaşça. Kulaklarındaydı hala elleri. Etraf dönmeye başladı. Her şey tepetaklak oluyordu. Deniz, kum, o tatlı meltem... Hiç biri yoktu şimdi. Karanlık... Her şey yine kararmıştı. Özürler karanlığa sinmiş, o sadık dost ise kendisini bırakıp gitmişti.

Karanlığın içinde çökmüş, gözlerinden yaşlar sızar vaziyette nefes alıp veriyordu. Yaptığı tek şey buydu, nefes almak. Oysa kesilseydi nefesi, düşmanı olan karanlık onun evi olacaktı. Ne olurdu nefes almayı bıraksaydı. Ne olurdu bu savaşta yenilseydi. Her savaşta kazanmak zorunda değildi ki. Bunda da kaybediverseydi. Ama olmuyordu. İstese de olmuyordu. Ne nefesi kesiliyordu, ne de gözleri açılıyordu.
Ne karanlıkla dost olabiliyor, ne de ışıkla düşman.

Yine umutsuzluk çökmüştü üstüne. Buradan çıkamayacağını söyleyen kelimeler etrafında dans ediyordu şimdi. Gözlerindeki yaşları sildi ve karanlıkta ayağa kalktı. O an... İşte o anda bir ışık gördü. Tam önünde. Kendisine gülümseyen bir ışık huzmesi. Ona doğru yürüdü, o ışığa doğru. O gittikçe ışık ondan kaçıyordu. Hızlandı. Işıkta hızlandı. Koştu. Işıkta koştu. Tüm hızıyla koştu. Tüm gücüyle koştu. Tüm inancıyla koştu. Burada olduğu her ana küfredercesine hareket ediyordu ayakları.

Ve yakaladı sonunda ışığı. Sarıldı sıkıca kaçmasın diye. Işığa sarılıyordu, ışıkla bir oluyordu. Karanlık silinmeye başladı ve ışık yayıldı göz alabildiğine her yere. Sonra bir ses duyuldu ışığın ta içinden;

"Sare hanım... Beni duyuyor musunuz?"
∞∞∞
Selammmm(✷‿✷)
Nasılsınız ballarımmm?
Ben iyiyim valla sağolun sorduğunuz için;)
Nasıl buldunuz bakayım bölümü?
Biraz kısaydı kabul. Ama giriş niteliğinde olduğu için çok uzatmak istemedim:)
Sonraki bölümler bunun üç dört katı olacak söz(. ❛ ᴗ ❛.)
Neyse ballarım ben çok uzatmadan kaçayım.
Sonraki bölüm en geç Çarşamba günü gelir. Takipte kalın 🍯🍯🍯

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UÇURUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin