saat bilmem kaç

12 2 0
                                    

Kitaplığım yıkılmış, telefonum lazım. Hala zifiri karanlık.  Ablam 2 saniye kolumdan geç çekmiş olsa kafama çarpacak keskin köşesinden kaldırdım kitaplığımı. Özene bezene dizerdim, hepsi evimin molozları ile kaplı. Dışarı çıkmamız lazım, hala sarsıldığımı hissediyorum, veya bacaklarım titriyor. Öldüm mü anlamadım, ama ölmüş olmayı dilerdim.

Ayakkabılarımızı giydik. Aşağı inmek lazım. Neye basıyorum bilmiyorum, evimin duvarları artık birer enkaz. En azından sağ çıkardı bizi. Dış kapıdan çıktık, insanlar ağlıyor. Başıma düşen yağmur tanelerini hissediyorum. Neyse ki henüz çiseliyor. Yan binaya bakıyor herkes, yıkıldı yıkılacak. Korkuyoruz, ama bu ölümden dönmüş olmamıza rağmen bir gelecek kaygısı. İnsan böyle bir durumda bile 2 gün sonrasını düşünüyor. Ölen yok sanıyorum, gecekondular var çevremde. 2 katlılar,3 katlılar hepsi. İleride koca binalar vardı. Acaba ne haldeler.

Arabaya bindik, bu soğukta dışarıda kalmak imkansız gibi geliyor, yarım saat hatta 15 dakika öncesine kadar kaloriferleri yanan sıcak evimde iken böyle hissederdim. Artık başka çaremin olmadığı hissine hala alışamadım. Ama aklımdan çıkmıyor. Arabadan evimize bakıyorum, artık bana sadece mutsuzluk getirecek, ve battaniye.

Moloz Ve KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin