saat hep 04.17

9 1 0
                                    

Eğer anne babanıza sarılmadıysanız, çocuğunuzun başını okşamadıysanız, sevgilinize gururlu olmak için ne kadar aşık olduğunuzu söylemediyseniz ya da özür dileyemediyseniz, hayat size telafi fırsatı vermiyor. Bir şeyleri yarına bırakırken yarının olup olmadığını unutuyoruz, düşünmüyoruz. Yapabiliyorken sarılın, öpüşün, sevişin. Haykırın aşkınızı, kemiklerini sızlatın sarılırken. Kokusunu burnunuza mıhlayın. Kim bilir, belki toprakta aramak zorunda kalırsınız.

Aklımdan bunlar geçiyordu. Tek düşüncem sevdiklerimdi. Çevreme bakıyordum, enkazdan cıkarılmıs insanlar da vardı. Onların yerine koydum kendimi, o zifiri karanlık, o nem, o soğuk sanki yaşamışım gibi işledi bedenime. Depremi yaşadım, bunları hissettim, ama onları anlayamadım.
Anlayamayız, biz anne babamızın ölüsünü dahi bulmak için kar altında ellerimiz dona dona beton yığını üzerinde ağlamayı, saatlerce orada beklemeyi, yardım için haykırmayı anlayamayız. Bulabildiği tek yiyeceği enkazdan cıkacak umuduyla çocuğuna ayıran babayı, anlayamayız. Hayır, anlamadık, anlamadınız. Anlayamayız.

Şarjım bitmek üzereydi, arada aramalar düşüyor, ama açınca birden kapanıyordu. İnsan ne hissediyor biliyor musunuz? Sevildiğini.

Ölecek olsanız, sizi kimler arar? Kaç kişidir toplasanız? Sizin için uğraşacak kaç kişi var? İnsana bir damla su serpen tek şey, sevilmek oluyor böyle zamanlarda. Ruhunu iyileştiriyor, tabi hala ölmediyse.

İnsanlar su bulup dağıtıyordu, kek, meyve suyu, açlığı bastırmak için. Ama kimse yemiyordu. İçmiyordu da. Açılmamış şişeler, yenmemiş yiyecekler, ama aç ve susuz onlarca insan. Ruhunuz acıyorsa mideniz ona ihanet etmiyor, yasına ortak oluyor.

Moloz Ve KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin