-
"everybody thinks of you when they sleep at night. when i say 'everybody', i'm actually referring me."
-"Jiwoo kim Hyunjin?"
Bakışlarını yerdeki kağıttan kaldırıp bana çevirdi. Gerçekten öfkeli gözüküyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum.
Benim oturduğum koltuğa ilerledi ve tam yanıma oturdu. Dirseklerini dizlerine yaslayıp öne eğilirken, "Üvey kardeşim." dedi. Ailesel bir durum olduğunu anlamalıydım. Onu duygularını en uçta yaşarken gördüğüm her anın sebebi ailesi oluyordu.
"Seni bu kadar sinirlendiren neydi?" dediğimde çatık kaşlarını düzeltmeden bana döndü. İleri gittiğimi düşünerek, "Özel değilse tabii." diye ekledim.
Elleriyle yüzünü sıvazlayıp doğruldu ve vücudunu oturduğu koltukta bana doğru çevirdi. "Özel değil aslında. Sadece ben insanlara bir şey anlatmaya alışkın değilim." dediğinde destekleyici bir şekilde omuzuna elimi koydum. "Bana anlatabilirsin, Jin. Anlatmak iyi gelir."
Elini gittikçe boyası akan saçlarından geçirdi. "Babamın bana bıraktığı mirastan pay istiyorlar. O ve annesi. Akbaba gibi üşüştüler üzerime. Beni görmemek için, evden gitmem için her şeyi yaptılar ve şimdi kapıma kadar geliyorlar. Sırf para için."
Sessiz bir şekilde devam etmesini bekledim. Yorum yapmak için oldukça erkendi. "Hayatımı ve babamı elimden aldılar. Hoş, babam da dünden razıymış beni bırakmaya." dedikten sonra histerik bir şekilde güldü. Ardından, " Başka hiçbir şeyimi elimden alamayacaklar. İzin vermeyeceğim."
"Babanı elinden aldıklarını söylerken neyi kastettin?"
"Yapmadığım şeyleri yaptığımı söylediler babama. Sanatçı olmamın kötü bir şey olduğunu, onlara kötü davrandığımı söylediler. Babamı bana karşı doldurdular. Ben dayanamayıp evi terk edene kadar. Babam da zaten o günden sonra beni arayıp sormadı."
Gözlerimin dolmaması için direniyordum. Yaşayan kişi bu kadar düz anlatabiliyorken ben boğazımdaki yumrunun gitmesi için uğraşıyordum. "Sana miras bıraktığına göre pişman olmuş olmalı." dediğimde omuz silkti.
"Bana kalan miras ömrümün sonuna kadar yetecek türden bir miras. Ama sen de beni az çok tanımışsındır, benim derdim hiçbir zaman para olmadı." Kafamı sallayarak onayladım onu. Bana ders vermeyi kabul ettiğinde bile para istememişti.
"Bu paraya kendim için dokunmayacağım bile. Neden vasiyetinde mal varlığının yüzde seksenini bana bıraktığını da merak etmiyorum. Ya babamdan hatıra olarak kalması için bir şeye harcayacağım, ya da bağışlayacağım. Ama onlara bir kuruş bile vermeyeceğim."
"Niye kendine harcamıyorsun ki? O para senin hakkın sonuçta."
"Benim kendi param bana yeter, hiçbir şeyin fazlası iyi değildir."
"Üvey ablan, Jiwoo, neden geldi buraya peki? Babanın vasiyetini değiştirebilir mi?"
"Hayır değiştiremez. Ama babam 'Hyunjin parayı isterse aile üyeleriyle paylaşabilir ya da bağışlayabilir' dediği için şanslarını deniyorlar herhalde."
Kafasını omuzuma yasladığında heyecandan titrek bir nefes aldım. Çekinerek elimi sırtına koydum. Ondan ters bir tepki almayınca yavaşça sırtını sıvazladım. Yaşadıklarını içine atmaktan dolayı çok yorgun olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
camellia [hyunin]
Fanfiction"Bana deli diyorlar, Jeongin." "Sanatçı dediğin deli olmaz mı zaten?" minific!