15- baby i'm yours, final

238 39 13
                                    

-
baby i'm yours, and i'll be yours until the stars fall from the sky.
-

Eve geldiğimizde Hyunjin evde de söylediği gibi direkt resim yapmaya başlamıştı. O resim çizerken ben de yanında oturup kendi defterime bir şeyler karalamaya başlamıştım. Babam ile ne konuştuğunu arabada anlatmıştı; babam Hyunjin'den özür dilemiş ve sırf benim babam olduğu için kendini küçük düşürmesine izin vermediği için takdir etmiş. Hyunjin bana bunu ilk söylediğinde gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Ancak suratındaki ciddi ifade ona inanmamı sağlamıştı. Şaşkın bir ifadeyle ona baktığım süre boyunca babamın bana olan sevgisinden bahsedişini anlatmıştı ve ağızımın şaşkınlıktan daha çok aralanmasını sağlamıştı.

"Babamla konuştuğuna emin misin?" diye sormuştum ona. Babam bana olan sevgisinden anneme dahi bahsetmiş biri değildi, öyle olsaydı annem mutlaka bana bunu söyleyip beni yumuşatmaya çalışırdı. "Baban sana çok iyi bakmamı söyledi. Onun için çok kıymetli olduğunu söyledi. Babanı tanımıyorum ama tanıdığım insanlara bakacak olursam yalan söylüyor gibi durmuyordu." diye yanıtlamıştı Hyunjin de beni.

Normalde bu konuyu sabahlara kadar düşünürdüm ancak kendi kendime düşünmemek adına söz verdim. Düşündüğümde her şey daha da karmaşıklaşıyordu sanki. Tek başımda kaldığımda düşünürdüm hep, ki bu hayatımın çoğu anı demekti. Ama artık yalnız değildim.

"Nasıl olmuş?" dedi Hyunjin bana doğru dönüp. Yanına ilerleyip çizdiği resmi inceledim. "Çok güzel olmuş sevgilim." dedim kollarımı arkadan vücuduna sararken. Elimi tutup yüzüne yaklaştırdı ve küçük bir öpücük kondurdu. "Ellerin soğuk, üşüdün mü?" diye sordu kafasını bana çevirerek.

"Biraz üşüdüm evet." dedim ve etrafında ilerleyip kucağına oturdum. Elindeki boya fırçasını kenara bıraktı ve bana bakıp gülümsedi. "Birileri ilgi istiyor galiba." dediğinde hafifçe güldüm. Kafamı sallayarak onu onayladığımda belimi kavrayıp kollarını bedenime dolamıştı.

"Bana ders verdiğin günler geldi aklıma birden." dedim ve yan taraftaki boya paleti ve fırçayı elime aldım. "Mavi bir resim çizmiştim, hatırlıyor musun?"

"Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmuyorum ben." dediğinde fırçayı mavi boyaya bulayıp fırçayı Hyunjin'in yüzüne sürdüm. İlk başta ne olduğunu şaşırsa da sonradan gülerek, "Ne yapıyorsun?" demişti.

"Sen benim huzurlu bölgem olduğun için seni maviye boyuyorum. Saçların artık eskisi kadar mavi değil."

"İstersen tekrardan mavi yapabilirim." dediğinde omuz silktim. "Bu sefer farklı bir renk de yapabiliriz bence. Acaba ben de mi boyatsam?"

"Sana doğallık çok yakışıyor Jeongin. Bence deneme bile." dedi ve eline boştaki fırçalardan birini aldı. Ben hala onu maviye boyarken o da fırçasını kırmızı boyaya batırarak beni taklit etti. Fırçası yanaklarımdan burnuma, burnumdan dudaklarıma ve dudaklarımdan boynuma kadar ilerledi. "Huylanıyorum." dedim gülerek.

"Ben de huylanıyordum." dedi bana yanıt olarak.

Mavi boyayı ve ders yaptığımız günleri düşünmek aklıma bir şeyi getirmişti. "Hyunjin?" diye seslendim ona. Bakışlarını boyadığı yerlerden çekmiyordu, özenle boyuyordu beni. "Efendim?"

"Derslerimize başlamadan önce, sana bu teklifi yaptığımda para teklifimi kabul etmemiştin. Bir şey isteyeceğini ve bunu düşüneceğini söylemiştin."

camellia [hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin