3. Bölüm:

3 0 0
                                    


3. Bölüm: 3 yıl önce ertesi gün...

Kapıyı kapatırken irkildim. Bahçenin çitlerine bakmam, o lanet geceyi hatırlamama neden oldu. Soğuk adamı orada görmüştüm. Bana bakış atmasıyla dizlerimin bağı çözülmüştü ve holün ortasına yığılıp kalmıştım. Başucuma kadar gelip yüzümü görebilmek için yüzümü örten saçımı çekmişti ve kendimi savunmak için elimi dahi kaldıramadım, kendimi korumasız hissetmeme neden olan bu olaydan sonra daha temkinliyim. Biraz spor ve savunma sanatları üstüne çalışıyorum gizlice. Ama ne yaparsam yapayım, halüsinasyonlarım o geceden beri daha sık nüksetmeye başladı. Geçen gün atak halinde iken annem beni yerde bulduğundaysa korumaya çalıştığım özgürlüğüm artık söz konusu falan değil.

Sorular kafamı kurcalıyor. Siyah ceketli adam diğerlerini de kaçıran kişiyse neden beni o gün uyuşturduğu gibi ele geçirmemişti? Eve kaçmama göz yummuştu sonra evime kadar gelip yine hiçbir şey yapmamıştı. Fiziken zarar vermiyordu, beni kaçırmayı da amaçlamıyordu. En azından şimdilik. Ancak yüzünü her gördüğümde zihnimde tornado oluşuyor. Açıkçası şu nereden geldiğini anlamadığım görüler yüzünden kendi kafam içinde kaybolmaktan korkar oldum. Akıl sağlığımı yitirmem bir yana siyah ceketli adamın cüretkâr gelen hareketleri, gözdağı vermeye çalıştığı izlenimi oluşturmaya başladı. Zihnimin içine korku hegemonyası ile sızabildiğini fark etmesinden içten içe korkuyorum.

Göğsümün ortasına dokundum. Halüsinasyonlar bir şekilde gerçekti ve o adam bunu tetikleyen bir ilaç, uyuşturucu ya da ne bileyim hipnoz yapıyor olmalı. Göğsümdeki acının ise onunla ne ilgisi olabileceğini bilmiyorum, gün geçtikçe daha da artması dışında.

Bu yüzden çitleri her gördüğümde, soğuk adam bir yerden çıkıverecekmiş gibi geliyor. Bisikletimi aldım ve bahçeden çıktım. Annemle babam evde yokken biraz gezmek istiyorum, değişikliğe ihtiyacım var. Kafayı yememe ramak kaldı. Kapıdan dışarı adım atarken korunaklı bölgeden ayrılıyormuşum gibi tedirgin oldum. Ancak eve kapanmış bir paranoyak olarak yaşamak için fazla gencim.

Evimin önündeki sokağı takip edip caddeye çıktım, caddeden Atatürk heykelinin önündeki meydana, oradan da marketin önünden otobüslerin durduğu garaja, pazar yerinden sola, oradaki rampadan çıkıp sağlık ocağının olduğu tepeye vardım. Abidenin önünde duraksayıp manzarayı seyre daldım.

Sol tarafımda Çartepe'nin eteklerindeki tesisler vardı. Buradan bile giren çıkan araba trafiği seçiliyordu, Karabiga'daki açılan çoğu işletmenin görevlileri onlardı. Beldenin her yerini sardıklarını biliyordum ancak koruma sağladıkları söylenemezdi. Babam bile geçen gün beni baygın halde bulduğundan beri çaresiz olduğunu kabul etmişti.

Sanırım, o olaydan bu kadar etkilenme sebebim buydu, ailemin pes etmesine alışkın değilim.

Daima savaşmak gerekiyordu, birileri mücadeleyi sürdürmeliydi, onlar savaşmayacaklarsa ben savaşacaktım. Dayanmamı sağlayan tek şey buydu ve bu düşünceye asılmakta kararlıyım.

Pedalı çevirdim ve geri döndüm. Evimin olduğu sokağa girerken park halindeki kamyona baktım. Bizim evin yan tarafındaki boş eve taşınıyor olmalılar ancak kamyon şoförü ile yabancı olduğunu tahmin ettiğim iki kişi tartışıyordu. Yaklaştım. Karı koca olduğunu tahmin ettiğim çift, Almanca ve İngilizce konuşarak taşıma şirketinden adamlarla anlaşmaya çalışıyorlardı. Ancak taşıma şirketinden adamların herhangi bir yabancı dil bildiklerini sanmıyorum.

Uluslararası lisede üç yıl okumanın avantajlarından biri de yabancı dilinin inanılmaz gelişmesi, yanlarına gidip selam verdim. Ne yaptıklarını sorup isterseler çevirmenlik yapabileceğimi söyledim. Denizde boğulmak üzere olan insanlara kurtarma halatı atarsın, kurtarıcılarına dünyanın en önemli şeyiymiş gibi minnet dolu bakarlar... O kadar abartılı olmasa da ben aynen o şekilde hissetmiştim.

YEŞİLTAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin