23. misafir kulağı

40 3 35
                                    

'Dııt dııtt '(mesaj sesi)

"Telefonunuzu da sizide"

"Terbiyesiz"

"Yav ne yapayım"

"Sus alaz"

"Offf"

'Dııt dııtt'

"Sikicem ama he"

"Yusuf sus "

"Ama Aysima "

"Aması falan yok sus dediysem sus"

Deminden beri film izlemeye çalışıyorduk ve birinin telefonuna durmadan mesaj geliyordu.

Bu biri, bendim.

Mesaja bakmaya üşendiğim için tercihen bakmıyordum.

Bütün arkadaşlarım yanımdaydı demekki mesaj önemsiz birinden gelmişti.

' Dııt dııtt'

"LINA TELEFONUNA SOKAYIM!" Diye bağıran Anıl'a tip bir bakış attım.

" ANILA HAK VERIYORUM!" Diyen Yavuz'a da aynı bakışı atıp,

"Kesin be ediyle Budu sizi" diyerek yerimden kalktım ve masadaki telefonumu aldım.

Mesaj pars'tan gelmişti gözlerim pars'a döndü.

Pars: iki dakika mutfağa gelir misin?

Pars: hoop

Pars: arasam daha çabuk bakarsın gerçekten.

Pars'a baktım o da bana baktı ve telefonu işaret etti.

Pars: fazla göz teması kurmadan mutfağa gitmek için bir bahane bul lütfen.

Lina: sen nasıl geleceksin?

Pars: en arkada oturuyorum kimse fark etmez

Lina: tamam

"Su isteyen var mı?"

"Hayır "(hepsi diyor)

"YERIME KIMSE OTURMASIN MUTFAĞA GIDIYORUM!"

"Abicim bağırmadan konuş "

"TAMAM ABI!"

"bu kız mal diyorum kimse inanmıyor"

Mutfağa girip beklemeye başladım

Pars'ın girmesiyle hemen ayağa kalktım heyecanlanmıştım kalbimin atış sesleriyle dolmuştu mutfağın içerisi.

"Şey Lina seni alelacele çağırmak biraz yanlış oldu özür dilerim"

"Önemli değil pars sen ne diyecektin?"

"Ya Lina nasıl denir bilmiyorum ama sanırım dümdüz dalacağım konuya"

"Ee"

"Lina ben seni köpek gibi seviyorum ya senden çok pis hoşlanıyorum kızım bakışlarına, o turuncu saçlarına, yüzündeki o güzel çillerin her birine ölürüm ben"

Öylece kalmıştım.

Kalbim öyle bir atıyordu ki ne diyeceğimi bile unutmuştum.

Ben kimdim?

"Pars doğrusunu söylemek gerekirse aynı şeyleri sana karşı bende hissediyorum bir kaç haftadır için içimi yiyor seni göremeyince "

"Lina sevgilim olur musun? Öyle havalı cümlelerim yoktur benim ama evet dersen bir tek senin için yanarım su dünyada evet dersen susuz dahi kalsan su olurum sana. Lütfen Lina affet beni şuanda o kadar heyecanlandım ki güzel kelimelerim yok "

Bir şey demek yerine dudaklarını dudaklarıma yaslamayı tercih etmiştim.

Gözlerimiz kapanırken öpüşlerimiz birbirimize değer kazandırıyordu.

Hayatımda yaşadığım ve bana acılarımın hepsini unutturacak olan o mükemmel zaman dilimi şuandı.

Dursundu zaman, ben burada onun dudaklarında soluklanırken dursundu zaman.

Dudaklarımız ayrıldığında pars bir mutlulukla beni kucağına alıp döndürmeye başladı yere indirdiğinde alınlarımızı birbirine yaslayıp konuşuyorduk.

"Şimdi sevgili miyiz biz?"

"Hıhım"

"Inanamıyorum sanki imkansız gibiydi.."

"Bende inanmıyorum OHA YANI SEVGILI MI OLDUNUZ?"

Anıl'ın sesiyle birbirimizden ayrıldık ben bir köşeye pars ise başka bir köşeye kaçmıştı

"Anıl? "

"Ya şey ben biraz misafir kulağı oldum "

"Ne oldun ne oldun?"

"Misafirin kulağı işte da"

"Kulak misafiri o aptal!"

"He pardon"

"BEGÜM? SEN DE MI?"

"ne yapsaydım kuşum? Ikiniz gittiniz bizi yolladılar bakmaya"

"Hay sikiyim ya "

"Enişte ayıp değil mi?"

"Anıl sus !"

"Pardon linos"

Saçma sapan bir olay içindeyken gözlerim tekrar pars'a kaydı dudaklarımdaki ruj ağzının kenarlarına bulaşmış olan pars'a...

Bir eli ensesinde sınırlı pars'a...

Ve saçları benim tarafımdan dağıtılmış olan pars'a....

Bana bir şeyler oluyordu galiba ben tutulmuştum ve evet o da pars'a...

mahkûm beyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin