Bölüm 11 "Osmanlı Padişahından Bir Tık İyi"

1.8K 73 4
                                    

Ben geldim :') Siz de geldiniz, değil mi? İstikrarlı bir insan değilim, düzenli hiç değil ancak kitap yazma isteğim hep var. Ders yoğunluğumun yanında en azından haftada bir bölüm yayınlamak istiyorum. Bu düzeni oturtabilirsem yazacağım umarım. Güzel bir bölüm olsun sizin için. İyi okumalar. <3<3 

Bir de geçen bölümde bazı değişiklikler yaptım. İçime sinmeyen yerler vardı. Böyle daha güzel oldu.

Ben şimdi ödev raporu yazmaya :'(

***

Güvendiğiniz birisinin kötü bir insan olma ihtimali, kötü insan olması kadar yorucu oluyordu. Korhan'ı ilk tanıdığımdan beri benim için hep iyi birisiydi. Şu son birkaç gündür iyi hissetmiyordum. Biriye anlatamam da sıkıntının içimde büyümesine sebep olmuştu.

Lider'in Korhan'a bakışı babacanken Korhan'ın lidere bakışları soğuk ve donuktu. Onun aksine samimiyet yoktu bakışlarında. Ve bunun yaptığı işle de alakası yoktu.

Bu içime şüphe düşürürken Korhan'ı kışkırtacak şeyler söylediğimde verdiği tepkiler kendini ele vermişti.

Türklere laf ettiğimde sertleşen bakışları ve ellerinin yumruk olması dikkatimden kaçmamıştı. Son olarak başkana sorduğumda şüphemi teyit etmişti.

Bu nasıl olmuştu, hala anlamıyordum. Aynı göreve atanan iki kişinin habersiz olması iki tarafı da tehlikeye atarken operasyonu da bozabilirdi.

Neyse ki erken fark etmiştik. Bunun nedenini döndüğümde başkana sorarak öğrenecektim.

Ne olduğunu daha rahat konuşmak için koltuğa yönelirken Korhan da kendi yerine geçmek yerine karşımdaki koltuğa oturdu. "Ne zamandır bu görevdesin?"

Gözünü telefonundan ayırdı, ekranını kilitleyip masaya koyarken "İki yıl olacak." dedi.

"Bu arada yanlış anlamazsan seni sordum. Doğruymuş." deyip güldü. Kaşlarım yukarı kalkarken sırıttım. "Bizde yanlış yok beyefendi."

"Öyle olsun hanımefendi."

Bir süre ikimizden de ses çıkmazken şu an ne yapacağımızı düşündük. "Bu nasıl oldu peki? Sen ne zaman atandın bu göreve?" Dudaklarımı bilmediğimi belli edercesine büktüm. "Ben de anlamadım. Normalde böyle olmaması lazım."

Elim üstümdeki elbisenin kumaşına giderken birbirine sürttüm. "Bir hafta oldu ben bu göreve başlayalı. Kimse de bana burada bizden biri olduğunu söylemedi. Bence bizimkiler de bilmiyordu, şaşırdılar çünkü."

"O zaman hızlı bir plan yapmamız lazım. Lider senin sayende içeride bir ajan olduğunu öğrendi. Bir süre benden bunu beklemez ama bu güvende olduğumuz anlamına gelmiyor."

Elimi alnıma koyup sıkıntıyla sıvazladım. "O zaman nakliye yerini güvenmediği için bana söylemez. Sen biliyor musun?"

"Genelde ben bu işte pek yer almam. Bana daha çok küçük işler verilir. Birkaç kez denesem de lider sert bir şekilde reddetti." Yüzüm buruşurken "O zaman sen bana blöf yaptın." dedim. Çünkü bana nakliye öncesi görebileceğimin sözünü vermişti.

"Evet, lider izin vermedi deyip kurtulurum diye düşündüm. Hem öğrensem sana kalmadan ben patlatırım nakliyeyi." Ellerini son cümlesini söylemesiyle kaldırıp sırıttı.

Yüzümü ellerime yaslayıp gözlerimi kapattım. Düşünmem lazımdı. İllaki bir yolu vardı ve biz bunu bulmalıydık. Sınır ülkelere silah teminini engellemenin yanı sıra lideri ve yanındaki tüm pislikleri yakalayabilirdik.

"Odasına girebiliyor musun? Belki orada bir şeyler bulabiliriz." Şu anlık aklıma başka bir şey gelmiyordu.

"Kendisi dışında birisi giremiyor. Bana güvense bile ben bile giremedim. Kapı da anahtarla açılmıyor. Onun parmak izi lazım."

Saklanır Güzellikler KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin