Bölüm 18 "Eve Giren Yabancı"

1.3K 90 4
                                    

İyi okumalar. 🌟

***

"Anahtarı elinde görünce ben de..." Gittikçe bozulan sinirlerime kapıdaki görevli erin konuşmaları hiç iyi gelmiyordu. Anahtarı kaybetmenin gerginliği üstüne bir de evime yabancı, tanımadığım birisinin girmesi başıma ağrılar girmesine sebep oluyordu.

Ses tonunu yükseltmemeye çalışırken elimle anladığımı belli edecek işaret yaptım. "Anladım, elinde anahtar vardı."

Korhan'ın eli koluma giderken sakinleşmem için yavaşça sıktı. "Sakin ol, halledeceğiz." Onun yüzü de gergin duruyordu.

İlker abinin gözü Korhan'ın hareketiyle koluma giderken bir şey demedi. Korhan'ın bu kadar rahat davranması ile İlker abinin zaten bildiğini anlamıştım. Ben de bir şey demedim.

Bir kez de olsa görmüş olma ihtimalime karşın kısa kaydı tekrar başa alarak sürekli izlemeye devam ettim ama asla tanıdık değildi. Bu kadının benimle ne derdi olabilirdi ki?

Belki de benimle sorunu olan bu değildi. Kameralara yakalanacağını bilen birisinin maşası da olabilirdi.

Bana dönen İlker abi "Nerede düşmüş olabilir anahtarın?" diye sordu.

İki elimle gözlerimi kapatıp stresle ovaladım. En son nerede yanımda olduğunu düşünsem de aklıma bir zaman gelmiyordu.

Ben kaybettiğimi bile fark etmemiştim ki.

"Acaba ben düşürmedim mi?" diye sessizce söylensem de çok da sessiz konuşmamış olacağım ki İlker abi ile Korhan bana dikkatle bakmaya başladı.

Korhan boyu bana göre uzun olduğu için eğdiği başıyla "Biri seninle yakın temasa geçti mi?" demesiyle başımı iki yana salladım. "Hayır." Bunda emindim.

Buraya geleli konuştuğum insan sayısı sınırlıydı. Askeriyeyi saymazsam geriye sadece Ayşe kalıyordu ama Ayşe'ye güveniyordum.

Sonuçta onu bana Mehmet Yarbay bulmuştu.

Ama yine de artık daha dikkatli olacaktım, kızımı emanet ettiğim kadına şüphelenmek ne kadar yıpratıcı olsa da.

Ayşe'den kimseye söz etmezken bulunduğumuz odadan dışarı çıktım. Evimin ne halde olduğunu görmek istiyordum. Belki de bunu yapan kişi bir iz bırakmış olabilirdi.

Hafif esmeye başlayan hava, salık saçlarımı uçururken onları toplamak için bir şey yapmadım. Bu şehir, ağustos ayında gündüzleri yakan sıcaklığı akşamları serin bir havaya yerini bırakıyordu.

Yanımda yürüyen Korhan, arkamdan gelen İlker abi ile evime giderken Korhan birkaç kez arkasına bakıp önüne döndü ve hızlı yürümeye başladı. Peşinden yanıma gelen İlker abi, bir şey diyeceğini belli eder şekilde başını kaşıyıp durmasıyla ben de ona döndüm.

"Bir şey mi diyeceksin, abi?" diye sordum. Ellerim cebimde giderken aklımda sorunum olan insanları düşünüyordum.

Tarihi geçen peyniri Fransız peyniri diye kakalamaya çalışan dükkan sahibini şikayet ettiğim aklıma gelse de hemen bu olasılığı eledim. Adam, yerine kadın tutup evime girecek kadar deli olamazdı.

Babamın düşmanları beni bulmuş olabilirdi ama eğer bulsalardı ilk işleri evimi değil beynimi dağıtmak olurdu. Bu yüzden bu olasılık da düşüktü.

Operasyonlarda işini patlattığım insanların sayısı bir hayli kabarık olduğu için buna hayır diyemezdim. Bu ihtimal aralarında en makul olandı.

"Bunlar..." Etrafına bakıp sesinin çok çıktığını füşünmüş olacak ki daha kısık sesle devam etti. "Bunlar babanın peşinde olan teröristler olabilir mi, Hafsa? Aklıma başka bir şey gelmiyor. Sen sabah kliniğe gidip akşam dönen birisisin. Kim yapar ki bunu?"

Saklanır Güzellikler KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin