Haiii ben geldiiim!
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
+++++
Kapattığım için birbirine yapışan ıslak kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerimi aralayıp ona baktım. "Ağlarsan ne yapıyordum?" diye sorduğunda hıçkırdım. Beni öpmesini istiyordum ve sanırım gözyaşlarımı yine durduramayacaktım...
"Ah sen gerçekten de öpmem için çabalıyorsun Jeon..." dedi ve iç geçirerek eğilip dudaklarımın ortasına sıcacık, kadife gibi yumuşak olan dudaklarını bastırarak içimi titretti.
Yavaşça dudaklarım üzerinde hareket eden dudaklarının sıcaklığında kaybolurken, alt dudağımı ağzının içine çekerek hafifçe emdi.
Bu yaptığı sayesinde gözbebeklerim kayarken gözlerim yavaşça kapandı. Az önce gözyaşı döken ben değilmişim gibi, öpücüğünün etkisine kapıldığımı hissettim. Tek bir öpücükle beni üstüme çöken o üzüntüden çekip çıkarmış gibiydi sanki.
İçimde dalgalanmalar meydana gelirken, karnım kelebeklendi. Kulaklarım ısındı. Vücut ısım, ılık rüzgara rağmen çoğaldı.
Ta ki, dudaklarımızı ıslak bir sesle ayırana dek. Soluk soluğa kalmış bir şekilde kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerimi araladığımda yakınımda durmaya devam ettiği için sıcak soluklarını tenimde hissettim.
"Kim sıktı güzel canını? Söyle bana." dedi derin sesi. Dudaklarıma bıraktığı o öpücüğün etkisi bedenimi mayıştırmış, sarhoş etmiş gibi toparlanmaya çalışırcasına gözlerimi kırpıştırdım.
Kalbim ağzımda atıyordu resmen. Çenemden yakalayarak hafifçe önüme eğdiğimi bile fark edemediğim başımı kaldırdı. Gözyaşlarım akmaya devam etmiyordu, tenime sızan yaşlar ise yanaklarımda kurumaya başlaması nedeniyle rüzgarın esintisiyle de birleşince cildim gerilmesine yol açmıştı.
Prensim yavaşça yanaklarımda kurumaya başlayan gözyaşlarımı parmaklarıyla silerken, "Jeon, anlat bana, kim üzdü seni?" diye soludu.
"Üzgün değilim, iyiyim prensim."
"Hiç iyi bir yalancı değilsin biliyorsun değil mi? Anlatmazsan seni salmayacağımı da biliyorsun? Hadi gel biraz yürüyelim ve o sırada bana ne olup bittiğini anlat." dedi ve omuzlarımdan yakalayarak beni ayağa çekti.
Gülümseyerek burnumu çektim ve onunla birlikte yavaşça merdivenleri inerek yürümeye başladım. Baş muhafız Yoongi kapıyı açtığında bahçeden dışarıya çıkıp ilerledik.
Bir süre yalnızca attığım adımları izleyerek bakışlarımı önümden kaldırmaksızın sessizce yürüdüğümde, kısa bir zaman diliminin ardından prensimin öksürük sesini işittim.
"Sabaha kadar beni bekleteceksin sanırım? Pekâlâ Jeon, sorun olmaz anlatana kadar beklerim." dediğinde bakışlarımı ayaklarımdan kaldırıp ona baktım. Ellerimi önümde birleştirmiş bir şekilde parmaklarımla oynarken, sıkıntıyla söze atıldım.
"Prensim, hani aşçı Daejung varya..."
Duraksadı ve hızla önüme geçince ona çarpmamak için durmak durumunda kaldım. "Seni o mu ağlattı?"
Başımı önüme eğerek parmaklarıma düşürdüm bakışlarımı. "Aşçı görevini aldığım için çok üzgündü..." Ve öfkeliydi...
Başımı geri kaldırıp gözlerine baktım. "Prensim, ben temizlik görevi yapsam. Ya da ahırla ilgilensem? Hayvanların hepsine güzelce bakarım, beslerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY KIND PRINCE • TAEKOOK ✓
FanfictionKöle olarak çalıştırılan Jeon Jungkook, itaatsizliği nedeniyle kellesi alınmak üzere infaz edilecekken Kim Krallığı sarayından kaçmayı başarmıştı. Onu ise Kim Krallığından kovulan prens Kim Taehyung bulmuştu... Semetae! Ukekook! Mini fic, bölümler k...