Haiii ben geldiim!
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
+++++
"Sooyoung ile evlenmeyeceğim! Siktiğimin tahtı da umrumda değil tamam mı?! Ben eşcinselim, veliaht prens eşcinsel! Bu gerçeği ne halka unutturabilir, ne de kandırabilirsin. Gerçek olan bu ve sen bu gerçeği hazmetmek zorundasın, etmiyorsan al kellemi! Çünkü ben bu yoldan vazgeçmeyeceğim!" diyerek elimden sıkıca tuttu.
"Ya buradan birlikte çıkmamıza izin verirsin, ya da önce benim kellemi alman gerekecek majesteleri!" diye yeri göğü inletecek şekilde, gür sesiyle kükredi.
Geceye kazınan kendinden emin sesi ve dik duruşu, geri adım atmayışı... Dahası bir an bile elimi bırakmayışı... Ona güvenmekte, ona sırtımı yaslamakta, ona sığınmakta o kadar doğru olanı yaptığımı fark etmiştim ki hem de şu anda burada...
Jimin haber vermeseydi, belki ertesi gün o benim yokluğumu fark edene dek ölmüş olacaktım. Jimin'e çok şey borçluydum, minnettardım. Ama prensim cidden benim için dönmüştü ve şimdi kralın karşısında dimdik dururken elimi sımsıkı tutuyordu.
"Taehyung, bırak o kölenin elini!" Kral'ın bağırışıyla titredim. Elimi bırakması için çekeceğim sırada daha sıkı kavradı. "Bu eli bir kere tuttuysam, asla bırakmam. Bana güvenmeni söylediysem seni asla yarı yolda bırakmam! Bu yüzden elimi ne pahasına olursa olsun asla bırakmaya kalkışma." diyerek beni ikaz etti.
Ardından başını karşısında, sadece birkaç adım ötemizde dikilen Kral'a çevirdi. "Köle değil. Jeon Jungkook. Benim değerlim, prensinin değerlisi!"
Kral kolunu kaldırıp muhafızlara hücuma geçmeleri için işaret verince bir sürü kılıç boğazıma dayanınca hıçkırdım. "İndirin kılıçlarınızı!" diye haykırdı prens.
"Onlar bana itaat eder oğlum, sana değil."
Boğazıma baskı uygulayan kılıçlardan birinin tenimi kestiğini hissedince gözlerimi yumarak hıçkırdım. "Kurtaramazsınız beni prensim... Benim işim bitti..." diyerek elini bıraktım.
"Onu öldürmek için cesedimi çiğnemeniz gerek!" diye gürledi. Tam o sırada boğazımdaki kılıcın baskısının kaybolduğunu hissettim.
Kirpiklerimi ürkerek araladığımda, bulanık görüş alanıma boynumu hafifçe kesen kılıcı eliyle sıkıca kavrayarak tutup engel olan prensi gördüm.
"Aşık oldum baba! Ben ona aşığım tamam mı?! Ona zarar vereceksen, önce beni ezip geçmeniz gerekecek!"
Kılıcı tuttuğu için avuçlarından akan kanları görünce mahvoldum. "Prensim yapmayın... Bırakın beni, zarar görmeyin..."
"Seni asla bırakmam Jeon, sen benimsin. Ve ben nefes aldığım sürece seni koruyacağım!" diye bağırdı.
"İndirin kılıçlarınızı derhal!" Kralın emriyle muhafızlar kılıçlarını indirip geri çekildi. Kılıcı sıkıca tuttuğu muhafızda kılıcı indirmek istese de prens sıkıca tuttuğu için bunu yapamadı. İndirmeye kalkışırsa daha çok eli kesilecekti.
"Prensim..." diye fısıldayarak eline uzandım ve kan içinde kalan parmaklarını kılıçtan ayırmasını sağladım. Gözyaşlarım yüzümü talan etmişti.
Kılıca bulaşan kanlı parmaklarının izinin ardından kendi yansımamızı görürken, muhafız geri çekilip kılıcı indirdi.
Cebimden çıkarttığım mendille hızlıca avuçlarını sarmalayıp bastırdım. "Çok kesilmiş... Çok kanıyor..." diye telaşla soludum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY KIND PRINCE • TAEKOOK ✓
FanficKöle olarak çalıştırılan Jeon Jungkook, itaatsizliği nedeniyle kellesi alınmak üzere infaz edilecekken Kim Krallığı sarayından kaçmayı başarmıştı. Onu ise Kim Krallığından kovulan prens Kim Taehyung bulmuştu... Semetae! Ukekook! Mini fic, bölümler k...