11

7.2K 1K 404
                                    

Haiii ben geldiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

Çenemden tutup dudağımın kenarına bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Senin hediyen bu, kendi ellerinle yapmışsın... Çok değerli." dedi ve duraksayıp tenha olan ara sokağın duvarına sırtımın yaslanmasını sağladı. "Benim için sen de değerli biri haline dönüşüyorsun Jeon..." dedi ve eğilip dudaklarını burnumun ucuna bastırdı.

Öpücüklerinin sarhoşu olmuş bir şekilde kirpiklerimi kırpıştırarak, soluk soluğa ona baktım. Elimle göğsümü tutarak, "Ben mi?" diye fısıldadım şaşkınlık tohumlarıyla. 

"Bak bakalım burada senden başka biri var mı?" Soruma dudaklarındaki ufak tebessümü eşliğinde karşılık verdiğinde yaslandığım duvarın sağına ve soluna, ardındansa onun omzunun ardında kalan boş sokağa baktım.

İkimizden başka kimsenin olmadığı kanısına vardığım anda, "Kimmiş?" diye sordu kısık bir sesle. Sertçe yutkunarak prensime bön bön gözlerle bakarken, gülüşü genişledi. "Sensin Jeon. Benim için gün geçtikçe değerli biri haline dönüşen kişi senden başkası değil."

Yüzüme düşen saçımı parmaklarının ucuyla itekleyerek kulağımın arkasına sıkıştırdığında seslice yutkundum. Tek elimi göğsümde tutmaya devam ettiğimi fark ederek yavaşça indirdim. "Ben değerli değilim ki... Ben sizin için değerli birine dönüşmek için hiçbir şey yapmadım ki... Ben hak etmiyorum... Ben bunu hak etmiyor-"

"Bambi gözlerin yetiyor, bir şey yapmana gerek yok ki. Sadece o boncuk gözlerinle önümde durup bana bakman bile yetiyor..." dedi ve duraksadı. "Sen hak ediyorsun. Kendini hor görmeyi, hakir görmeyi bırak artık Jeon. Kendi değerini fark et, ışığını, yeteneğini, güzelliğini gör."

"Prensim..." diye fısıldayıp daha fazla dayanamadım ve ellerimi iki yanımda kaldırarak ona sıkıca sarıldım. Başımı çevirip yanağımı geniş omzuna yaslayıp kokusunu içime çektim.

Sarılışıma anında karşılık verdiğinde güvende hissettim. Sıcacık kollarının güvenle etrafımı sarmalayışı ile içimi huzur tohumları doldurdu. 

Gecenin ılık rüzgarında sırtımı sıvazlayan dokunuşuyla iyice dinginleşti ruhum. Bıraksalar oracıkta uyuyabilmenin eşiğine gelebileceğime kalıbımı basabilirdim. Omzu o kadar rahattı ki...

Ona hediye ettiğim bileklik hâlâ bıraktığım avcundaydı, sırtımı nazikçe sıvazlarken boncukları tenime sürtünüyordu. "Sizinle olduğum müddetçe ışık saçmaya başladım prensim. Benim asıl ışığım, siz oldunuz." diye fısıldadığımda yüzümü görebilmek için yavaşça beni omuzlarımdan tutarak göğsünden uzaklaştırdı.

"Ben senin ışığın, sense benim şansım oldun. Şansı bana getiren tılsımım..." diye tıpkı benim gibi fısıldadı. 

Tam beni öpecek gibi eğildiğinde sokakta ilerleyen adım sesleri işitince geri çekilmek durumunda kaldı. Yolda ilerleyen iki kişinin bakışları bize döndüğünde ensemi tutarak başımı önüme düşürdüm ve duvar kenarında durmaya son verip ilerlemeye başladım.

Onların aksi yönüne doğru ilerleyip çarşıya çıkarken prensimde benim peşimden geldi. "Hemen niye kaçtın bakayım?" Kulağıma doğru yaklaşarak konuştuğunda seslice yutkundum. "Prensim onlar bize bakınca ben şey oldum..."

"Utandın, anlıyorum. Yanakların kıpkırmızı oldu, görebiliyorum." dediğinde dudaklarımı kemirdim.

"Yanakların kızarınca çok güzel oluyorsun..." diye devam edince boğazım daha da kurudu ve sıcak bastı. "Prensim..."

MY KIND PRINCE • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin