İşte şimdi bitmiştim. "Hayır, bunları giyemem. Bunlar senin kıyafetlerin." dedim kesin bir ses tonu kullanarak. "Giyer misin şunları? Üşüyüp hasta olacaksın!" dedi sonuna doğru hafif bağırarak. İnanmıyorum! Beni düşünüyor muydu? "Cemre..." sözümün devamını getirememiştim. "Ben seni Cemre'den korurum, sen hiç merak etme." dedi. Cemre'nin kendinden hoşlandığını biliyor olmalıydı. "Ben bunu yapamam!" dedim biraz bağırarak. "Biraz daha ısrar edersen ben giydireceğim seni." dedi gülerek. O gülüyordu, ben ise utanıyordum. Kıpkırmızı olduğumu hissettim. Ağzım hafif açıktı. Bir de ne göreyim! Üzerimdeki ceketi çıkarıverdi. "Tamam! Giyineceğim.". Öyle çok utanıyordum ki şuan. Burak ile kilolarımız yaklaşık aynıydı. Ama giysiler biraz dardı. Dışarı çıktım.
Burak Erdem
Ders zili çalmıştı ve bu yüzden yerimde oturuyordum. Bir anda herkes gülmeye başladı. Ben de herkesin baktığı yöne doğru baktım. Nilay... Sırılsıklam... Ceketinin kapüşonuyla yüzünü kapatıp hızla sınıftan çıktı. Cemre, Sude ve Ece yapmıştı bunu. Hâlâ gülüyorlardı. Cemre bana baktı. Ona sinirli bir bakış atıp sınıftan çıktım. Yüzü düşmüştü. Kızlar tuvaletinde olduğunu düşündüğüm için oraya girdim. Evet, buradaydı. Ağlama seslerinin geldiği tuvaletin kapısının önüne gittim. "Ağlıyor musun sen?" diye sordum kibarca. Ağladığını biliyordum ama yine de bu soruyu sormuştum. Sesini normal tutmaya çalışarak "Hayır" dedi ama sesi titrek ve ağlamaklıydı. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. "Hayır ağlıyorsun, ama neden? Böyle bir şey için sıkma canını." dedim. "Sırf küçük bir şaka için mi? Bana her şeyi anlatabilirsin." dedim en içten ve samimi ses tonumla. Biraz sessiz kaldı ve sonra konuşmaya başladı. "Tabii ki de küçük bir şaka yüzünden ağlamıyorum. Dolabımda hiç giysim yok ve sırılsıklamım. Herkes benimle dalga geçecek." dedi yarı ağlamaklı ses tonuyla. Benim o kadar derdim varken sırf bunun için mi ağlıyordu yani? Yok arkadaşları gülermiş, bilmem ne! Kendimi tutamayıp çok az güldüm ve konuşmaya başladım "Tek derdin bu muydu? Rica etsem çıkar mısın dışarı?" "Hayır, çok komik görünüyorum ve sen de artık kızlar tuvaletinden çıkar mısın!" bu sözleri bana bağırarak söylemişti. "Hadi ama, benim için çirkin olup güzel olman umurumda değil ki.". En sonunda dışarı çıktı. Bu kız her hâliyle güzel olmak zorunda mıydı? Kalbim çok hızlı atıyordu. Tuvalette başka kimse yoktu. Muhtemelen dersler başlamıştı. Ona bir süre daha baktıktan sonra eğer biraz daha beklersem hasta olabileceği aklıma geldi "Beni bir saniye burada bekler misin?" dedim ve dışarı çıktım. Hızla dolabıma ilerledim ve kapağını açtım. Ona kendi giysilerimi giydirecektim. Bana küçülen kapüşonlu koyu lacivert bir sweatshirt ve gri bir eşofman altı aldım ve hızla koşmaya başladım. İçeri girdim. Beni orada bekliyordu. "Al, bunları dene." dedim. Yüzünde bir korku vardı. Neden olduğunu biliyordum. Cemre ve yapacaklarından korkuyordu. Biraz bana öylece bakıp bekledikten sonra "Hayır, bunları giyemem. Bunlar senin kıyafetlerin." diye çıkıştı. Hayır benim kıyafetlerim olduğu için değil Cemre'nin hoşlandığı çocuğun kıyafetleri olduğu için giymek istemiyorsun. "Giyer misin şunları? Üşüyüp hasta olacaksın!" diye bağırdım. Onun için endişeleniyordum. Ya hasta olup birkaç gün boyunca okula gelmezse? Ben ne yapacaktım. Ben onu böyle düşünürken o ise hâlâ ısrar ediyordu, giymemek için direniyordu. "Cemre..." dedi. Sözünün devamını getirememişti. Ben de biliyordum. Cemre buna sinirlenecekti. Ama ben vardım yanında. Zaten bu kız hep benim yüzümden zorbalık görüyordu. Ona bir iyiliğim bari dokunsaydı. Ben onu çok seviyordum. Cemre ve arkadaşları bile bunu fark etmişken o nasıl fark etmiyordu? Gözleri tıpkı bir kör gibi gerçekleri göremiyordu. "Ben seni Cemre'den korurum, sen hiç merak etme." dedim en sonunda. "Ben bunu yapamam!" diye bağırdı. Çok inatçıydı. "Biraz daha ısrar edersen ben giydireceğim seni." dedim gülerek. Utanmıştı. Gerçekten yüzü kıpkırmızıydı. Ağzı hafif açıktı. Onu öpmek istedim. Hiç üstünü giyinecek gibi gözükmüyordu. Daha fazla dayanamayıp üzerindeki ceketi çıkarıverdim. Öyle utanıyordu ki benden. Sesini yükselterek "Tamam! Giyineceğim." dedi. İçeri girdi ve birkaç dakika sonra tekrar çıktı. Giysiler biraz dar olmuştu. Dar derken normal bollukta bir dar. Ama Nilay genelde oversize giydiği için bu durumdan pek hoşlanmamış gibi duruyordu. Kıpraşıp duruyordu yerinde. "Rahatsız olduysan başka bir tane verebilirim." dedim. "Y-yok teşekkür ederim. Zaten senin giysilerini kullanıyorum, daha fazla rahatsızlık vermeyeyim." dedi. Ders başlayalı kim bilir kaç dakika olmuştu. "Ders başlayalı çok oldu istersen gidelim sınıfa." dedim ve kolundan tutup çekiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spontane
Novela JuvenilSpontane, kendiliğinden olan demektir ve Nilay'ın en çok kullandığı şeydir. Nilay, düzeni sevmez; anı yaşamak ona göredir. Tabii bazı kötü olaylar da yaşar. Pek alışık olmadığı türden. İşte Spontane Nilay'ın bu karışıklıkları yaşamaya başlamasından...